İnsan olmak zordur; kuralları vardır. Erdem ister, emek ister ve istikrar ister. Sevmeyi ve sevilmeyi bilmeyi gerektirir. Emeğe saygı duymayı hiç unutmamalıdır insan olanlar; yediği ekmeğe ihanet etmemelidir. Ahlak bunu gerektirir. Adam gibi adam olmak için, bireyin bir gün öyle, bir gün böyle ya da adamına göre öyle böyle, her yanı oynamamalıdır. En önemlisi de utanma duygusudur. Onurlu insanlar kendinden beklenmeyen bir hata veya kötü hal içinde olduklarında utanırlar, toplum içine çıkmak bile istemezler, üzülüp ağlama ihtiyacı bile duyarlar, binlerce kez özür dilerler ve hatalarını telafi etmek için daha sonraki günlerde çırpınırlar hatta bu işi çok ileri götürenler intihara kadar götürürler işi…
Sevilmek ve sevmek en kutsal duygularımızdandır. Bizi hayata bağlar: Annemizi severiz, babamızı severiz, çocuklarımızı severiz, dostlarımızı severiz, âşık olur severiz, renklere gönül verir takımımızı severiz. Ama sevgi özveri ister, çok karşılık da beklemez çoğu zaman… Bazen platonik bile olabilir, hatta bazen çok değerli bile olmayabilir sevdiğimiz başkaları için, ama o bizim sevgimizdir ve bizim sevgimizden dolayı değerlidir. Biz sevgiyi sevilene yükleriz çünkü… Öyle ki sevilen sevenden dolayı kıymetlidir. Ama sevgi tek bir şey bekler o da saygıdır. Şımarıklığı asla kaldırmaz. Hiç olmazsa değerini bilsin isteriz sevdiklerimizin o bizi sevmese de… Bazen bir saat görmek için kar demeyiz, kış demeyiz, yağmur demeyiz, çamur demeyiz bekleriz onu. Hatta çoğu zaman üzülür, başımız önümüzde ayrılırız. Sevdiklerimiz bizi fark bile etmezler çoğu zaman. Görmezler, işitmezler bile… İşte o zaman sevgi nefrete dönüşmeye başlar. Dedim ya saygısızlığa tahammül edemez. Baba oğula küser, ana kızına… Sevgililer birbirine düşer, sevdiğimiz renkler siyaha bürünür…
Kimse bize masal anlatmasın. Bana Vassell, Vittek, Sapara vb. yıldız topçu filan lazım değil. Bana, yenildiğinde, hele hele bir semt takımına yenildiğinde utanacak futbolcu lazım. Hele 40 yaşına dayanmış ve burada jübile yapmadan son vurgununu da yapacak Geremi hiç lazım değil. Ama Geremi rüyasında görmedi ya Ankara’yı… Elbet birileri çağırdı da geldi. İşte o birileri de bu yüzden olsa gerek hep ilk 11’de çıkarıyor ne hikmetse Geremi’yi. Aldılar ya, şimdi oynatmasalar ayıp olacak. Bir de belki adam maç başına para alıyorsa parasız da kalır Allah muhafaza! Zaten verilen para da 2 milyon küsur euro hiç inandırıcı gelmiyor insana. Aklıma kötü kötü şeyler gelmiyor da değil hani haa… Bana Lemerre ya da Ümit Özat gibi hoca da lazım değil. Birisinde surat mahkeme duvarı gibi… Daha çok bir film yönetmeni edası var. Diğerine gelince, verdiği demeçlerden yürüyüşüne kadar bir racon kesme olayı var. Biz hepimiz salağız, futbol filan bilmiyoruz da bir tek sayın Özat bu işi biliyor gibi pozlarda… Taraftarıyla sevinecek yada üzülecek, bütünleşecek bir antrenör gerekli Ankaragücü’ne... Allah aşkına bir kişi söyleyebilir mi ne Sayın Lemerre’de ne de Ümit Özat’ta takımla ilgili bir heyecan var mı? Herkes maç bitse de gitsek havasında oynuyor. Bütün bunlar kötü de taraftar çok mu iyi? Bursa–Gençlerbirliği maçına gidip orada bile kavga çıkarıp tarihe geçtiler. Tribünler bölünmüş, heyecan bitmiş ve beklenti kalmamış. Allah aşkına dernekler ne için var? Ankaragücü için değil mi? O zaman dernekler daha mı üsttedir renklerimizi verdiğimiz takımınızdan? Niye artık maç sonrası yenildiğimiz zaman bile kahkaha atarak maçtan çıkan taraftar sayısı arttı? Bizim zamanımızda bir hafta uyumazdık…
Maç hakkında söylenecek bir şey yok, o yüzden yazmayacağım. Ama takımla ve idare edilmesi ile ilgili çok şey var. Ey Sayın Başkan! Ben sesimi antrenörlerine duyuramadım. Eğer sesimi duyuyorsanız lütfen bir kez olsun dinleyin. Bu takım her maç sahaya 3 eksikle çıkıyor; yani 8 kişi… El Yasa’dan sol bek olmaz, Geremi den ilk 11 futbolcusu olmaz, Mehmet Çakır’dan hiçbir yol olmaz. Gül gibi Broggi’yi kovdunuz, işini iyi yapan El Yasa’yı sola çektiniz ve bitik bir Geremi ile Çakır’ı ilk 11’e aldınız. Eee ne oldu? Hem sağbekten, hem solbekten hem de sağaçıktan yoksun olarak sahaya çıktık. Bakın her maç soldan anlamsız goller yiyoruz ve hatalar yapıyoruz. Yazık değil mi El Yasa ve Rahjnoc’a? Bir gerçek var ki, umarım olmaz. Biz bu kurgu ile kalan 5 maçta sıfır puan alır ve 33 puanla kümeden düşersek sürpriz olmasın. Denizlispor’da ben 5 maçı da alacak azim ve hırsı gördüm. Hatadan dönmek erdemdir. Israr etmenin bir gereği yok. Koyun artık El Yasa’yı sağa, Broggiyi de sola… Orta sahada da Kağan görev yapsın. Yok, Broggi ile ipler koptu ise Murat Duruer oynasın…
Ben kendi adıma bu hafta komik gollerle ve laubaliliğimizle 35’lik şöhretler karmasından oluşan bir semt takımına yenilmenin dayanılmaz hafifliğini yaşıyorum. Bunu asla unutmayacağım ve unutturmayacağım. Hakem kötü gününde olmasa ve Kasımpaşa’nın iki net penaltısı da verilse bir hezimetle dönmek işten bile değildi. Antalya maçında 38’lik Veysel’i meşhur ettik; bu maçta da 11 maç sonra neredeyse benle yaşıt Cenk İşler’i…
Azıcık utanıyor ve yaptığınız işe, bizlere saygı duyuyorsanız ideal kadromuzu yapıp çıkın ve yaramız olan Eskişehirspor maçını alın!