Uzaklardan …
Bir şehri tribünden sevmektir taraftarlık, güce, güçlüye, paraya, pula tamah etmeden, kimselere boyun eğmeden...
Uzaklarda, Şubat ayının dondurucu soğunda, hafta içinde 42,788 taraftarın önünde nefesleri kesen bir maç oynandı Aston Villa’nın, Villa Park stadında. Premier ligde, Chelsea’nin ensesinde arda arda dördüncü şampiyonluğunu kovalayan, ay sonunda Wembley stadında ‘Lig Kupasında’ final oynayacak United, Portekizli kanat oyuncusu Nani’nin kırmızı kartla ihracından sonra büyük bölümünü 10 kişı oynadığı zorlu maçı 1-1 bitirirken, ayni akşam Everton karşısında sahadan yenik ayrılıyordu lider Chelsea. Şimdi aradaki puan farkı bire inmişti.
Geçtiğimiz günlerde, yabana atılmayacak rakibi Arsenal’ın Emirates stadında, kuzey Londra takımını toz duman etmiş United, üstelik Şampiyonlar Liginde yoluna tam gaz devam ederken, taraftarları başarılı gidişe rağmen durumdan hayli hoşnutsuzdu oysa. Futboldan değil ama kulübün yönetilişinden memnun değildi United’a gönül verenler. O yüzden, maç günleri ‘Kırmızı Şeytanların’ tribünlerinde Yeşil-Sarı atkılar, formalar, pankartlar gün geçtikçe çoğalmaktaydı.
‘Renkleri Kırmızı-Beyaz-Siyah olan bir takımın taraftarları neden Yeşil-Sarı formalar atkılarla maça gelir?’ diye sorduğunuzu duyabiliyorum. O yüzden bu yazı, ‘Yeşil-Sarı’ renkli takımı asla unutmamışlara.
***
Bugünlerde United tribünlerinde giderek çoğalan yeşil-sarı renkler, Manchester şehrinin hemen kuzeyinde yer alan 1878 senesinde kurulmuş ‘Newton Heath’ takımının renkleri. Gerçek adıyla, ‘Newton Heath Lancashire’ veya ‘Yorkshire Railways Football Club’. Kurulmasından kısa bir süre sonra maddi zorluklar yaşayan kulüp, 1902 senesinde Manchester United adını alıyor ve günümüze kadar sürüyor hikâyesi. Premier ligin başlangıcından sonra Manchester United İngiliz futbolunu domine etmeye başlıyor, tıpkı bir zamanların Liverpool’u gibi. Premier ligi şampiyonlukları, Şampiyonlar Ligi kupası derken, 2005 senesinde, yeni bir sayfa açılıyor o uzun hikâyede. O senenin Haziran ayında dünya kulübünün yüzde 75 hissesini satın alan Amerikalı iş adamı Malcolm Glazer, kulübün yeni sahibi oluyor.
Zengin bir Amerikalının kulübü ele geçirmesinden hoşnut olmayan bir gurup taraftar, kombine biletlerini kulübe iade ederek, kulübün gerçek sahibinin taraftarlar olması gerektigini, bundan sonra United maçlarına gitmeyeceklerini duyuruyorlar. Sonrasında önce ‘Manchester United Supporters Trust’ (Manchester United Taraftarlar Vakfı) kuruluyor, ardından gereken çoğunluğu sağladıktan sonra ‘F.C United of Manchester’ diye yeni bir kulüp kurarak amatör kümede futbol oynamaya başlıyorlar. Maçlarını ortalama 2000 taraftar önünde oynayan (ki rekor seyircisi sayısı 6023) takımın kulüp binası Manchester yakınlarında ki Bury kasabasında ve 11,840 kapasiteli ‘Gigg Lane’ stadında oynuyor. Üç sezonda üç küme terfi eden takım, günümüzde ‘Northern Premier League Premier Division 1’ da yer almakta ve kulübün tüm giderleri taraftarlar tarafindan karşılanmakta. Glazer ailesinin United’ı ele geçirmesinden bu yana, 77,000 kapasiteli Old Trafford stadındaki bilet fiyatlarının yüzde 42 oranında artış göstermiş olması hikâyenin can alıcı noktası.
***
Newton Heath’in renkleri, Glazer ailesine karşı açılan isyan bayrağının renkleri haline geliyor zamanla. O renkler bilmeyenlere kulübün mazisini hatırlatıyor, tarihe bağlılığını sergiliyor. Eskiyi özlüyor taraftar, değişimi kabullenmiyor. Bu yüzden son üç haftada, 30,000 adet satılmış yeşil-sarı atkılardan, üstelik taraftarlar satın alsın diye fiyatını ucuz tutmuş fikrin yaratıcıları, ‘Manchester United Supporters Trust’.
2.5 Sterlin’e satılan atkılar kapış kapış gidiyor maç günleri. Geçtiğimiz günlerde, ‘Theatre of Dreams’ (Düşler Tiyatrosu) olarak bilinen Old Trafford stadında, United’ın Portsmouth’u beş golle geçtiği maçta 15,000 civarında sarı-yeşil atkı vardı tribünlerde. Burnley maçında başlayan, Portsmouth karşısında ivme kazanan gelenek, Villa maçında tam hız devam ediyor yoluna. Ay sonunda Wembley’de oynanacak Lig Kupası finalinde, United tribünlerinin sarı-yeşil renklere bürünmesi şaşırtmayacak.
Bu sezon ekranları başında United maçlarını izleyenler “We Want Glazer Out, We want Glazer Out’ (Glazer’ı İstemiyoruz) tezahüratını sıklıkla duydular ve duymaya devam edecekler. Yakın geçmişte bir maçta açılan, ‘Hate Glazer, Love United-United’ (Glazer’den Nefret Ediyorum - United’ı Seviyorum) pankartı toplatılmış olsa da, giderek artan tribün hareketini susturmak mümkün olmayacaktır kanımca.
***
Taraftarlık, kupalara, şampiyonluklara, zaferlere, havalı transferlere, paralı başkanlara, yalan zamanlara tamah etmek değildir zira. Taraftarlık, bedava bilet, kombine, otopark, arsa, çay bahçesi karşılığında yönetimlere arka çıkmak, tribünlerde lay-lay-lom şarkılar söylemek, meşale yakmak, tribün grupları, organize çıkar cepheleri oluşturmak, ‘çorba’ peşinde koşmak değildir. Taraftarlık, ‘başkanın adamı’ olmak hiç değildir.
Taraftarlık karşılıksız sevmektir takımını, yeri geldiğinde duruş sergilemektir. Takımları takım yapan, tarihleri ve taraftarının duruşudur. Sararmış solmuş eski bir takım posterine bakarken özlemektir. Bazen cebindeki en son kuruşu maç biletine vermek, bazen külüstür bir otobüsün arka koltuğunda, dondurcu soğuğa aldırmadan peşinde koşmaktır renklerin. Bir şehri tribünden sevmektir taraftarlık. Güce, güçlüye, paraya, pula tamah etmeden, kimselere boyun eğmeden, öylesine dik, öylesine eyvallahsız.
Yeri geldiği zaman zengin başkanı protesto edebilmektir, yeri geldiği zaman gidişatı sorgulamaktır. Maç günleri stada çok uzak olmayan bir erketede toplanıp, amatör kümede mücade veren takımını yağmur altında destelemektir bazen. Bazen küme düşen takımının ardından tribünde gözyaşı dökmektir. Ahir ömürde kupa göremeyeceğinizi bile bile, dilinize takılmış o beter şarkıyı başınız dimdik her daim söyleyebilmektir.
Asla vazgeçmeyeceğiniz bir kadını, tarif edilmez tutkuyla sevmek gibidir taraftarlık, çoğu zaman ummak ve beklemektir. Takımınız şampiyonlar liginde hedefe koşarken, arda arda dördüncü Premier Lig şampiyonluğunu kovalıyor olsa bile, özünden ve tarihinden asla vazgeçmemektir.
Taraftarlık, yeri geldiği zaman ‘Newton Heath FC’yi özlemek, özünü unutmamaktır...