Genel olarak doğruların söylenmesinden rahatsızlık duyanların tamamı bu koalisyonda yer alırlar. Ama özel durumlarına göre sıralarsak daha aydınlatıcı olur.
Hakem siparişi verenler ve bazı hakemleri kara listeye alanlar.
Lehte yapılan hakem hatalarının açıklanması ile kayba uğradıklarına inananlar.
Herhangibir sportif mücadelenin sonucu hakkında, tahmin bile kolay yapılamazken, 3 defa ve arka arkaya şampiyonluk garantisi verenler.
Anadolu kulüplerini sadece figüran olarak görenler.
Toroğlu’nu kovdurmaya karar vereni müşterisi gibi görenler.
İşlerini hiç şansa bırakmak istemeyenler.
Deplasmanlarda; misafir oldukları stadlardaki en küçük olayın detay görüntülerini isterken, kendi stadlarına kamera girmesini istemeyenler.
Bu sene “küme düşme kalksın” diye birilerinin desteğine ihtiyaç duyanlar.
Bu listeyi uzatmak mümkündür. Ancak gideni geri getirmez. Getirse bile eski Toroğlu’nu bir daha bulamayız. Artık “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” mesajı kendisine verilmiştir.
Yeni bir kanal ve yeni bir program aynı tadı vermez. Çünkü güçlülerin gücü “Demokles’in Kılıcı” gibi orta yerde sallanmaktadır.
Maç sahada kazanılmalıdır. Saha dışında ise zaten 3 kulübün yeterince ayrıcalığı vardır.
Her sezon sonunda (bazende devre arasında) Anadolu Kulüplerinin en iyi performans gösteren oyuncuları ellerinden alınıyor. Sezon içinde, rakibin yıldız futbolcusuna maçtan bir gün önce transfer teklifi yapılıp kimyası bozuluyor.
Medyada 3’lü temsil hakkı kullanılarak, sadece 3 kulübün taraftarı spor adamları televizyonlarda konuşuyor, gazetelerde yazıyorlar.
Federasyon, bu kulüplerin istemediği hakemleri maçlarına gönderemiyor.
Bu kadar avantaj yeterli gelmiyorsa; ‘Maraton’ programını da Selçuk Yula ve Abdürrahim Albayrak yapsın ve iş tatlıya bağlansın !
Hala sessizliğini koruyan Anadolu kulüpleri başkanlarını da, kendi camiaları iyi değerlendirsin.