Görünüşe göre;
Yönetim krizi çözülmüş...
Para sıkıntısı yok...
Takım "Saray" gibi dünyanın en iyi tesislerinde çalışıyor...
Antrenörü kariyerli mi kariyerli...
"Yıldız" oyuncu transfer etme çabaları var...
Hatta Türk futbolunun 100 yıllık çınarı için yönetimin, "bugüne kadar Ankaragücü için yapılan tüm planların günlük" olduğu tespitini yapıp yeni bir yol haritası belirleme ve belirlenecek bu strateji ile sarı lacivertli kulübün geleceğinin garanti altına alınması çalışmaları da var...
Ama gel gör ki, bir yavanlık, bir tatsızlık, bir eksiklik, içten içe kaynayan bir huzursuzluk, açıkcası bir olmamışlık var...
Yoksa Ankaragücü ruhu mu kayboluyor ?
İşte asıl en tehlikelisi de bu olur...
Sarı lacivertli camianın savaşçı ruhu giderse o zaman işler daha da sarpa sarar.
Sahadaki oyunun umut ve keyif vermediği bir gerçek olmasına rağmen bulunduğu yerin çok üst sıralarını hak eden Başkent, dönülmez bir yola girebilir.
Bunda hiç kuşkusuz, 100 yıllık, kitlelere mal olmuş bir camiayı tek başına yönetme isteğinin sonuçları görülmekte... Ankaragücü yönetimine talip olunurken ve yıllarca süren bu çabalar süresince vaad edilenlerin uzağında kalınması, akıllarda hedef küçültüldüğü izlenimini doğuruyor.
Tavsiyemiz, Ankaragücü'nün kesinlikle Ankaraspor olmadığı akıllardan çıkarılmamalı...
Ankaragücü'nün, Süper Lig'den düşürülen Ankaraspor gibi yapay bir organizma olmadığı, geçmişiyle, camiasıyla, taraftarıyla ve gelenekleriyle Türk sporunun temel taşlarınan biri, yaşayan bir dev olduğu asla unutulmamalı.
SEVDİĞİM SÖZLER
Yaşam bir düşten ibarettir, eğer sanatcıysak bizler, sevgi ile yaratırız yaşamımızı ve düşümüz bir başyapıta dönüşür. (D.M. Ruiz)