Bir kere şuraya mim koymak lazım, çift takım tutulmaz. Çift takım hatta üç takım, dört takım sevilir, desteklenir ama birisi diğerinden önce gelir… Bu nedenle bu pek de sağlıklı bir taraftarlık değildir; kendi içinde bir tezattır. Bu kesimde de önce şehrinin takımını sonra da dört takımdan birini tutanlar olduğu gibi öncelik sırasını değiştirenler de var. Zaten maalesef bizdeki taraftarlık anlayışı biraz da sanki o malum takımlardan birisini tutmak kanunla sabitmiş, elzemmiş gibi algılamaktan ibaret.
Ülkenin geriye kalan az bir kısmı ise Batılı örneklerinde olduğu gibi ya bir şehir takımını ya da bir geleneğin takımını tutuyorlar. İşte ben böyle taraftarları çok önemsiyorum. Takımının ligdeki konumunu, hatta kaçıncı ligde bulunduğunu hiç umursamadan onu sevdiğini, tuttuğunu söyleyen insanlar önemsenmeli de zaten.
Zaman Gazetesi ve Futbol Extra’daki yazılarımdan bilenler olabilir. Çekirdek taraftarı ve ayrı bir taraftar kimliği olan takımlardan birisi de benim Samsunspor’um; uzun zaman süren bir hatadan sonra af dileyerek kollarına atıldığım Samsunspor’um…
O, bu sıralar tarihinin en kötü günlerini yaşıyor. Gerek sportif açıdan gerekse de idari/iktisadi olarak 43 yıllık profesyonel, 81 yıllık genel mazisinde böylesi bir dönem hiç yaşamadı. ( Bilmeyenler için söyleyelim Samsunspor 1927 yılında siyah-beyaz renklerle kurulmuş; Samsun Lig Karmasında uzun yıllar boyunca amatör olarak mücadele etmiş ve en nihayetinde 1965’de başka amatör takımlarla birleşerek profesyonel Samsunspor’u hasıl etmiştir. )
Nitekim son dönemde Samsunspor ile ilgili ajanslara düşen haberler arasında hayra alamet bir şeyler bulmak hayli zorlaştı. Toplam 29 yıl Süper Ligde yer alan ve Türk futbolunda müstesna bir yeri bulunan Samsunspor’u Türk Spor Medyası çoktan unutmuştu bile. Zaten popüler spor medyası ve endüstriyel futbol için reyting, para, reklam, tiraj gibi kavramlar her şeyin üstündedir. Kim, ne yapar alt liglerdeki bir takımı?
Devletin kanalının bile İstanbul takımları için ayrı, Anadolu takımları için ayrı bir program yaptığı ve hatta o Anadolu takımları programının sonunda da yine İstanbul takımlarını yorumlattığı bir düzende, İstanbul takımlarından birisinin bir yabancı oyuncusunun maç sonunda düşürdüğü küpesini araması ya da maçı seyretmek için gelen misafirleri kadar bile haber değeri yoktur pek çok takımın…
Oysa bizler için şairin dediği gibi “ elin kaşanesinden kuşe-i viranemiz yeğdir!” Yani başkalarının zengin köşklerindense bizim olan virane bir oda bile daha anlamlıdır; çünkü o bizimdir!...
Gençlerbirlikli arkadaşlardan kurulu düzene aykırı böyle bir sitede arada bir yazar mısınız teklifi geldiğinde tereddütsüz evet dedim. Çorbada ne kadar tuzumuz olur bilemem ama taraflı olup da tarafsız olduğunu iddia eden ve alenen İstanbul basını olan bir düzene karşı açık yüreklilikle “sizin sözde tarafsızlığınız karşısında biz tarafız” diyebilen insanlara bir selam göndermektir maksadımız…