Klasspor - Ziya Adnan - Kutsal ittifak.. yazısı

Site İçi Arama


KUTSAL İTTİFAK..

4718 Okunma


Zayıf, daima adalet ve eşitlik ister, hâlbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile değildir.
Aristoteles

Geçtiğimiz günlerde Fenerbahçe’nin üst üste aldığı yenilgiler sonrası, televizyon kanallarının birinde Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım konuşuyor, dinliyorum. ‘Kulüpler Birliği’ başkanlığı bırakacağını, camianın hakkını yedirmeyeceğini, bundan sonra ne yapacağını cümle alemin göreceğini anlatıyor sinirli cümlelerle. Tahkim kurulunun, Futbol Federasyonun, kulüplerin karşısında duramayacağını, hele Fenerbahçe’nin karşısında hiç duramayacağını söylüyor üstüne basa basa.

‘Bugünden itibaren başlıyorum...’ cümlesi ile bitiyor konuşması.

Oysa, en fanatik Fenerbahçeli bile, takımının son haftalarda çok kütü oynadığını kabul ediyor.

O konuşmadan yaklaşık bir hafta sonra, Fenerbahçe, cezası nedeniyle seyircisiz olynadığı maçta Ankaragücü karşısında. Oyunun uzatma dakikalarına 3-2 önde giriyor Fenerbahçe. Ankaragücü beraberliği koparmak için yükleniyor. Ankaragücü’nün 2. golünü atan Aydın sağ kanattan üst üste ikinci kornerini kullanıyor, Broggi yükselip kafayı vuruyor ve savunmasına yardıma gelen Özer Hurmacı topu içerden çıkarıyor. Uzun süre itiraz ediyor Başkent ekibinin futbolcuları ama ne fayda. Maç Fenerbahçe’nin 3-2 ustünlüğü ile tamamlanıyor.

Bu noktadan sonra, o poziyonun gol olup olmadığını tartışmanın yersiz olduğunu düşünüyorum. Ancak ülkemin spor medyasının bakış açısı Türk futbolunun geldiği hazin noktayı özetleyen. Bir kaç cümle ile geçiştiriliyor pozisyon, düne kadar adaletten dem vuranların, maçtan sonra pek sesi çıkmıyor.

Filmi geriye sarıyorum. Ayni maçın uzatma dakikaları ve Fenerbahçe uzatma dakikalarına 3-2 geride giriyor. Fenerbahçe yükleniyor beraberlik adına ve Roberto Carlos’un kullandığı kornerde, Lugano yükselip kafayı vuruyor. Ankaragüçlü defans oyuncusu topu içerden çıkarıyor. Uzun süre itiraz ediyor İstanbul ekibinin futbolcuları ama ne fayda. Maç Ankaragücü’nün ustünlüğü ile tamamlanıyor

Ertesi gün tüm spor kanallarında bu pozisyon tartışılıyor, büyük manşetlerle yerden yere vuruluyor maçın hakemleri, Fenerbahçe’li yöneticiler bu hakemlerle ligin devam edemeyeceğini, takımlarına karşı ‘Kutsal İttifak’ kurulduğunu, bundan sonra gerekeni yapacaklarını açıklıyorlar. Ülkenin tarafsız olduğunu iddia eden spor basını, en yüksek tirajlı gazeteler linç ortamına dönüştürüyor meseleyi, Saatçi’ler, Yula’lar ve diğerleri hakemleri hedef alan yazılarını yazıyor, toza dumana bulanıyor Türk futbolu, göz gözü görmüyor.

***

O maçı izlerken, yakın geçmişte oynanan Galatasaray, Gaziantepspor maçından sonra eski Galatasaraylı, yeni Gaziantepsporlu Ergün Penbeinin söylediklerini hatırlıyorum,

“Türk futbolundaki adaletsizliği ancak bir Anadolu takımında forma giydikten sonra daha iyi anlıyorum” diyor Ergün. Devam ediyor, “Anadolu takımları, İstanbul takımlarına karşı sahaya çıkarken maça yenik başlıyor…”

O maça dair, Türk futbolu’nda tarafsız olmaya gayret gösteren ender yorumculardan Rıdvan Dilmen konuşuyor;

“Nasıl ki hemen her futbolcunun hayali İstanbul takımlarında forma giymekse, her hakemin en büyük hayali de İstanbul takımlarının sahasında maç yönetmektir. Zaten çoğunluk gibi onlar da mutlaka bir İstanbul takımının taraftarıdır. Bu yüzden düdükler genelde İstanbul takımları lehine çalınır, bu yüzden takdir hakları genelde onlardan yana kullanılır. Peki, sezon sonunda Gaziantepspor 1 puan fark ile küme düşse, bunun hesabını kim verecek?”

Aynı programda, Güntekin Onay alıyor sözü,

Futbolumuzun çoğunluğun mutlu olması üzerine işlediğini, çarkın bu şekilde döndüğünü, Türk spor medyası’nda görev yapan büyük çoğunluğun, İstanbul takımlarının taraftarları olduğunu dile getiriyor. Futbolumuzda ortak bir kamu vicdanının olmadığını, taraftarı çok olan takımın kazanmasına şartlanmış bir kısırdöngüde, spor medyamızın üç takımı sürekli ön plana çıkarmasının adaletsizliği körüklediğini anlatıyor.…”

***

Daha önce de yazmıştım;

Yedi tepeli bir şehre, o şehrin üç takımına endeksli, oligarşik düzeni asla aşamamış koca bir yalan Türk futbolu. Amaç, sahada oynanan futbolun kalitesi, hak edenin kazanması değil, çoğunluğun mutlu olması. En çok taraftarı olanın, en çok bağıranın, en güçlünün, en zenginin her zaman kazandığı. Hemen herkesin güçlüden, hemen herkesin zenginden yana olduğu ezelden bozuk bir düzen. Hakemlerin sürekli baskı altında kaldığı. Futbolsever nüfusun yüzde doksanın üç takımdan birini tuttuğu, adaletin saha içersinde tescil etmediği, maçların masa başında kazanıldığı.

Kötü oynanıp kaybedilmiş maçlardan sonra, Başkanların konuşmalarının, Mario Puzzo’nun o meşhur filmini hatırlattıkları...

***

Bu kötü filmi, filmin her daim kayrılan, kollanan esas oğlanlarını ve sürekli ezilen figüranlarını defalarca izlemiş bir futbolsever olarak o poziyonun gol olup olmadığını tartışmanın yersiz olduğunu düşünüyorum. Başkent ekibine geçmiş olsun! Asıl tartışılması gereken, spor medyasının en çok konuşması gerektiği zamanlarda ki suskunluğudur oysa. Tarafsız olması gerekenlerin asla tarafsız olmayışları.

‘Bugünden itibaren başlıyorum...’ cümlesi ile biten konuşmalara verilecek cevabımızın olmayışıdır bizi hazin kılan. Bu yüzden uyumaktadır Türk futbolu, adaletsizlik üzerine kurulmuştur kutsal ittifak.

Futbolumuza olan güvenimizi nicedir kaybetmiş olmamız hep bu yüzdendir...

Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.
ZİYA ADNAN