1987’de, ipek beyaz mintanı ile 19 Mayıs Stadı’nda Ankaragücü’nü, “müstakbel teknik direktör” olarak izleyen Fatih Terim, futbolu yeni bırakmıştı.
1990’da, “Gözlerinde ışık yok” denilerek, teknik direktör Yılmaz Gökdel’in sözleşmesi feshedilip, yerine getirilen Samet Aybaba’nın diploması bile yoktu. Futbolu bırakalı 3 ay olan Aybaba, Ankaragücü’nün unutulmaz kalecisi, rahmetli, Baskın Soysal’ın diploması ile sahaya çıkıyordu. Ankaragüçlü Baskın, ancak diplomasi sayesinde kendi kulübünde iş bulabiliyordu.
Reha Kapsal, Süper Lig’teki ilk deneyimini Ankaragücü’nde yaşadı. En büyük referansı Ankaragücü hocalığı.
Sonraki yıllarda Fatih Terim de, Samet Aybaba da, çok iyi hoca oldular, trilyonlarca lira kazandılar ama Ankaragücü’ne tek kuruşluk hayırları dokunmadı.
Şimdi soralım, Ankaragücü, hep İstanbul ve İzmir kulüplerinde futbol oynayanlar için “staj kulübü” mü olacak? Kendi değerlerine ne zaman sahip çıkacak? Kendi evlatlarına ne zaman şans verecek? Ankaragücü’nden yetişen futbolcular, hep bir başkalarına yardımcı mı olacak?
Norveçli hocadan ummadığı bir şekilde ve yöntemle darbe yiyen ve yüzüstü kalan yönetim, şimdi de Bülent Uygun ismi üzerinde duruyormuş. Gel de hayıflanma.
ANKARAGÜÇLÜ HOCA İSTİYORUZ
Madem Ahmet Gökçek, 31 yaşında bu kulübe başkan oldu, teknik direktörü de bu kulübün evlatlarından seçmeli.
Mesela, Arif Peçenek. Bu takımın simge isimlerinden değil mi? Evet. Yıllardır antrenörlük yapmıyor mu? Evet. Ankaragücü’nün altyapısında yaşanan değişimin mimarı değil mi? Evet. Bilgisi, görgüsü, birikimi, diploması yeterli mi? Evet. Eskişehirspor maçını takımı iyi hazırladı mı? Evet. Kulüp şu anda ekonomik olarak sıkıntıda mı? Evet. Arif Peçenek, çok ucuza bu işi yapar mı? Evet. Öyleyse hocayı dışarıdan getirip, milyonlarca lira vermeye gerek var mı? Hayır.
Arif Peçenek, bu günlerde en büyük sorun olan, camianın bölünmüşlüğünü giderebilecek en önde gelen isimdir.
Peçenek, teknik direktörlüğe getirilir, sezon sonuna kadar görev yapar.
Kulüp yönetimi de bu süreçte kongreyi halleder, diğer birimlerdeki aksaklıkları giderir, yeni sezon için plan ve programını yapar, kalacak ve gelecek futbolcuları belirler, gelecek olanlar ile ön anlaşmalarını yapar, haziran ayının başlamasıyla da bombaları patlatır. Acele etmeden, paniğe kapılmadan, kişisel hırs ve ihtirasa kapılmadan, yeni sezon için adımlar atılır.
ARKANDA DİMDİK YÜRÜRÜZ
AHMET BAŞKAN, biliyorum ki, sen Ankaragüçlüsün. Henüz bıyığının yeni terlediği gençlik günlerinde (şimdi de yaşlı sayılmazsın) arkadaşlarınla Ankaragücü maçlarına gittiğini biliyorum. En büyük hayalin olan başkanlığı elde ettin. Şimdi sıra, kulübün teknik direktörlüğüne senin gibi gerçek Ankaragüçlülerden birini getirme zamanıdır.
Biz, bu kulübü almanızı içimize sindiremedik. Ama bu kulübün evlatlarına sahip çıkarak farkını göster.
KORKMA. Nasılsa bu takım ligten düşmez. Başkalarına verilen şansı bu kulübün öz evlatlarından “İnek Arif” Peçenek’e de tanı.
O zaman arkanda dimdik yürürüz ve “GURURLUYUZ, GÜÇLÜYÜZ, ANKARAGÜÇLÜYÜZ” diye avazımız çıktığı kadar bağırırız.
TEBRİKLER KLASSPOR’A
Klasspor yöneticisi Yetkiner Mayda ile Salı günü yaptığımız görüşmede, kulübe henüz bir haber vermeyen ve yardımcısını Eskişehir-Ankaragücü maçına yollamayan Norveçli hocanın gelmeyeceği yolunda görüş birliğine varmıştık. Mayda, “Ne olur ne olmaz” çekincesiyle de olsa, hocanın gelmeyeceğini haberleştirdi ve siteye koydu. Klasspor’a “rakip” diyen sitede ise, “Doğru haber” denilerek, yöneticilerin ağzından, “Hoca gelecek” haberi yayınlandı. Mayda’ya ve sitesine “Kalasspor” diye hakaret edenler, “işlerine öyle geldiği” ya da “gönüllerinden öyle geçtiği” için diğer sitenin haberine itibar ettiler. Peki ne oldu? Zaman Yetkiner Mayda’yı ve Klasspor’u haklı çıkardı. Acaba, bugün Norveçli hocanın yaptığı açıklamadan sonra birilerinin yüzü kızarmış, bir yerleri morarmış mıdır?
Oturduğu yerden haber yapanlar, biraz koltuklarınızdan kalkın.