O gecekonduki; içinden yetişenler ülkenin ve dünyanın her yerinde şimdi. Evet müşterek sebebimiz cebimizdeki paranın yetersizliğiydi belki. Ama ona bile gönlümüzü ferahlatacak sebepler üretirdik.
Maç başlamadan ve devre arasında tribünün üstünden dış sahadaki maçları seyrederdik. Diğer tribünler bu avantajdan yoksundu. Kendimizi böyle motive ederdik.
Ankarada yaşayan bir köşe yazarı, amacını aşan bir yazı yazdı ve bizleri en az kırk sene önceki hatıralarımıza götürdü. En fazla alınganlığıda doğal olarak Ankaragücümüzün “Gecekondu” taraftar grubu gösterdi.
Oysa o tribün bütün Ankaralıların; Ankaragüçlünün, Gençlerlinin, Hacettepelinin, PTT linin, Demirsporlunun, Şekersporlunun ortak mekanıydı.
Hatta 1972 yılında, 2. ligin final niteliğindeki müsabakasında, stadın tamamı Trabzonspor taraftarıyla doldurulmuşken, sadece gecekondunun koyduğu ağırlıkla PTT galip gelerek bu günkü adıyla süperlige terfi etmişti. Aynı yıllarda Eskişehirspor şampiyonluğun en önemli adayıyken, gecekondu bu sefer Hacettepe'yi sırtlayıp maçı aldırmıştı.
Evet Yalçın Bayer, gecekondu Ankara direnişinin adıdır. Ama yalandan Ankaralılar'a mekan olamaz. Onların yeri, İstanbullu kardeşleriyle beraber ‘saatli kale arkası’dır.
İşte onun için rezidansa değişmem. Hatta üstü kapatıldıktan ve oturma yerleri yapıldıktan sonra eski tadını kaybeder gibi oldu. Çünkü sahadaki futbolcu gibi ayakta kalmak, onlar gbi yağmurda birlikte ıslanmak bize ayrı zevk verirdi.
Ankaraya yeni stad yapılsada, bu taraftar gecekondusuna sahip çıkacaktır. Oradanda önce Ankaragücümüz'ün 100 yıl meşalesini yakacak, rakiplere Ankarayı dar edecektir.
Teşekkürler Yalçın Bayer, bizi kendimize getirdiğin için !