Ankaragacü, son 4 maçta Kayseri ve Başiktaş’a yenildi, Ankaraspor’u hükmen yendi, Kasımpaşa ile de berabere kaldı.
Çok değil 1 ay önce Galatasaray’ı 3-0 yenen “Alemin kralı” neden bu hale geldi? Galatasaray’ı yenen takımda sadece iki Ankarasporlu vardı. Ankaraspor’dan önce kadroya katılan sonra da takıma yerleştirilenlerle Ankaragücü’nün kimyası bozulduğu, “çakma” olduğu için bu sonuçlar alındı.
RUHUMUZU KAYBETTİK
Kasımpaşa önünde Ankaragücü inanılmaz gol pozisyonlarını hovardaca harcadı, fırsatlar kaçırdı ama açıkça söyleyelim, biz pek fazla üzülmedik. Sanki pozisyonları Ankaragüçlü futbolcular kaçırmadı da, Ankaraspor kaçırdı bizi geldi bize. Formalar sarı-lacivertti ancak bedenlerinin çoğu mavi-beyaza bürünmüş gibiydi bizim gönlümüzde. Onun için “çakma” Ankaragücü gol kaçırdıkça oralı olmadık. Vassel’in kaçırdığı 2 pozisyon bizi üzdü. “Meye kaçırmış, Konate kaçırmış, bana ne?” dedik içimizden. Ruhumuzu kaybetmiş gibi izledik maçı.
ANKARAGÜÇLÜLERİ İSTİYORUM
Senecky, elbette çok iyi kalecik ama ben kalesinde güven vermeyen, rakip kaleci degajından gol yiyen Serkan Kırıntılı’yı daha çok seviyorum. Geçen hafta Beşiktaş maçında ne yaptı ki, bu hafta yedeğe çekildi? Serkan bir hata yapmadı ama antrenman eksiğini kapatan Senecky, geldi ve altın tepsi içinde kaleyi devraldı.
Ben, defansta El Yasa’yı, İlkem’i arıyorum. Meye ve Konate gibi “futbola yabancı” yabancılar yerine Bebe, İglesias gibi yabancılar istiyorum. Allah aşkına, Meye’nin pozisyonlarında Bebe olsaydı, bu maç 2-2’mi biterdi? Bu Erich Brabec denilen adamın, Santos’tan ne fazlası var? Eksiğini ise saymakla bitmez. Ahı gitmiş vahı kalmış Adem Koçak, nasıl bu takımın beyni olabilir? Arı gibi çalışkan Emre Aygün neden oynamaz, terinin son damlasına kadar mücadele eden Semavi, Metin Akan neredeler? Beştepe’de bırakılan futbolcuların suçu, günahı ne? Ankaraspor futbolcuları, bu zamana kadar hangi başarıyı kazandılar ki, sarı-lacivertli formayı giymek daha çok hakları?
ŞEREF TRİBÜNÜNDE KASILANLAR
Bir de yöneticiler var? Ankaragücü’ne yıllarını verenler, sarı-lacivertli ekibi uzaktan izlerken, 30 Ağustos kongresinde “piyangodan” yönetici olmadan önce kulübün yerini bilmeyenler, 19 Mayıs Stadı’nın şeref tribününün en ön sıralarında “kasıla kasıla” oturuyorlar.
BÜNYEDE “LEOPAR” VİRÜSÜ
Bizden söylemesi, Ankaragücü takımının bünyesine “leopar” virüsü girdi. Hadi yöneticiler birbirlerini tanımıyor ancak sahadaki futbolcular da birbiriyle “ konuşmuyor.” Hürriyet’e elbette sözümüz yok da, Adem Koçak, Maradona rolüne soyunmuş, kaptan Ceyhun’a pas vermiyor. 31 “Aralık gelse de gitsem” havasındaki teknik direktör Hikmet Karaman, ilk çengeli Ceyhun’a atıyor. Çünkü, takımdaki “gerçek” Ankaragüçlü futbolcu Ceyhun. Sanki Ceyhun çıkınca takım bir şey oynayacakmış gibi.
GEL 31 ARALIK GEL
31 Aralık gelse de “ak koyun, kara koyun” belli olsa. Ankaragücü Başkanı Ahmet Gökçek ile babasının, maç biter bitmez, nerede kimse ile konuşmadan makam aracına binerek, stattan ayrılmaları da hoş değildi. Başkan, hangi şartta oldursa olsun, takımına sahip çıkmalı, bırakıp gitmemeli. Ankaragücü sevgisini bu gerektirir.
Süper ligte yer aldığı 4 yılda Ankaraspor hep düşmekten son anlarda kurtuldu. Sonunda Ankaraspor, Futbol Federasyonu tarafından 2. lige düşürüldü. İnşallah olmaz ama “çakma” Ankaragücü de düşerse, şaşmam. Üzülür müyüm? Onu da bilmiyorum.
“BİZİM TAKIMIMIZ” BU DEĞİL
Henüz, 19 Mayıs Stadı’nın dış kapılarına vardığımızda ANFA’nın güvenlik görevlilerinin bizi karşılaması, Ankaragücü’nün “geldiği” noktayı bize gösteriyordu. Artık belli ki Ankaragücü, “bizim takımımız” değil. Kapıda ve tribünde Büyükşehir Belediyesi’nin, sahada Ankaraspor’un, özcümle Gökçek ailesinin “malı.”
Elbette, “Şampiyon yap bizi, cehennemde yak bizi” diye bağıranlardan değiliz. Çünkü biz olmayacak duaya amin demeyecek kadar iyi bir ANKARAGÜÇLÜYÜZ.