Geçen haftaki bir gazete ekinde, Ankaragücü tesislerinde, Ankaragücü ile Demirspor’un oynadığı hazırlık maçını izleyenlerin fotoğrafını gördüm. Fotoğrafın sol tarafında Onursal Başkan (Ne demekse) Cemal Aydın ve şu anki başkanvekili Mehmet Kemal Ünsal, sağ tarafında ise Başkan Ahmet Gökçek ve birkaç kişi daha vardı. Cemal Aydın oturuyor, Ahmet Gökçek ayaktaydı. Ne var bunda? “Aydın yaşlı, Gökçek genç” diyebilirsiniz. Ancak fotoğraf, iki taraf arasında esen buz gibi rüzgarları tüm çıplaklığıyla gösteriyordu. Objektif yalan söylemez; Aydın ile Gökçek grubu arasında dağlar kadar uzaklık var, iki grup sanki birbirlerini hiç tanımayan, tesadüfen bir araya gelmiş yabancılar gibi.
Cemal Aydın ile Melih Gökçek’in birbirleri aleyhindeki “sözlerin” unutulmasının ardından kıyılan “zoraki” nikah, Ocak ayında boşanmayla bitecek. Ocak ayındaki olağan kongrede, Melih Gökçek’in 400 kurşun askeri el kaldıracak ve Ahmet’in başkanlığındaki yeni yönetim seçilirken, Aydın ekibi tasfiye edilecek.
Düşünsenize, Ahmet Gökçek ve belediye ekibinin onursal başkanı “doğal olarak” Melih Gökçek. Bir de Cemal Aydın var. Etti mi size 2 onursal başkan. Mutlaka Gökçek, Aydın’ı yiyecek ve sanırım bir kongre sonra da “Onursal başkanlık” Melih Gökçek’e geçecek.
Aydın posta koymuş!
Yine gazetelerde okuyoruz, Cemal Aydın, Ahmet Gökçek’e posta koymuş, “Biran önce paraları ödeyin kardeşim” demiş. Bu. Aydın’ın daha önce de uyguladığı bir tarz. Bir önceki başkana da, Türkiye Futbol Federasyonu delegeleri önünde, “Takıma transfer yapın” diye fırça atmıştı. Sonunda da, hiçbir kongreye gelmemiş delegelerinin imzalarıyla olağanüstü kongreyi toplayıp, kulübün anahtarını Gökçek ailesine teslim etti.
Ancak bu kez düşünmediği bir durum var; karşısında Ahmet Gökçek (aslında Melih Gökçek) ve kapı gibi 400 delege bulunuyor. Artık ne postalarla iş yaptırmak mümkün ne de kongrelerden sonuç almak. Nitekim, Gökçek ailesi hala kulüp çalışanlarına ve futbolculara 1 kuruş ödemiş değil.
İngiltere’den gelen Vassel, “parasını alamadığı” gerekçesiyle Futbol Federasyonu’na başvurmuş. Federasyon, bugün (22 Ekim Perşembe) akşama kadar kulübe süre tanımış. Eğer parası ödenmezse Vassel, ülkesinin yolunu tutacak. Tabii arkada FİFA’ya yapacağı şikayet ve para talebi kalacak.
Nerede çokluk, orada b.kluk
Ankaraspor küme düşürüldü, futbolculara transfer hakkı verildi ya, nerede ise hepsi Ankaragücü’ne geldi. Hikmet Hoca, zaten kalabalıktan şikayetçi idi, şimdi kadroda 40’ın üzerinde futbolcu oldu. Kimse de; ‘Bu futbolcular niye geliyor? Hangi şartlarda transfer ediliyor?’ diye sormuyor. Ağlayarak basın toplantısı düzenleyen Ankaraspor Başkanı Ruhi Kurnaz, ortalardan kayboldu.
Bu tablo, “iki kulübü de aynı ailenin yönettiği” tezinin kanıtı değil mi? Federasyon, kararında haksız mı?
Devre arasına kadar kadro 24 futbolcuya indirilip, kalanlar gönderilecekmiş. Aha ben buraya yazıyorum, “gerçek” Ankaragüçlüler gider, Ankaraspor’dan gelen “çakma” Ankaragüçlüler kalır.
Onursal başkan, bu transferlere müdahale etse ya. Yemez, o kadar da değil.
Gökçeklerden kimse alamaz
Bir de, Ankaragücü Kulübü’nü Saray Spor Tesisleri’ne taşıdılar mı, artık, Melih Gökçek’in 7 göbek sonraki torunu da kulübü yönetir. Ahmet’in oğlu “junior” Melih, 25 yıl falan sonra (30 yaşına geldiğinde), “Babamdan kaldı” diyerek, kulübün başkanlık koltuğuna oturur. Kralı gelse bu kulübü Gökçeklerden alamaz.
Yanlış adam Gökçınar mı?
Kulüpte yaşananları düşününce acı bir gülümseme yayılıyor dudaklarıma. Hafızalarımızı tazeleyelim; çok değil birkaç yıl önce, Melih Gökçek’in en yakınındaki isim ve Ankaraspor Başkanı Hilmi Gökçınar’dı. Melih Gökçek ile Cemal Aydın’ın kavgasında “arada” kalan Gökçınar, televizyon programında, Cemal Aydın’a “Abi” dedi gerekçesiyle, hem de yurtdışında balayını geçirirken Gökçek tarafından azledilmişti. Aydın ile Gökçek, şimdi kolkola girdiğine göre sormak lazım; Gökçınar’ın suçu neydi? Yanlış adamlar Aydın ve Gökçek mi, Gökçınar mı?