Sahnelenen oyun, uygulanan çifte standart, sadece Gökçek’e karşı değildir. Başkentede karşıdır.
Melih Gökçek’in, Ankaragücü taraftarını arkasına aldığı zaman, o rüzgarla nasıl bir başarı yakalayacağını görüyorlar. Malum üçlüye ortak istemiyorlar.
Radyolarından; “Melih Gökçek hangi kaynağı Ankaragücü’ne tahsis edecek ?” diye soruyorlar, ama daha bu hafta başında Büyükçekmece Belediyesinin Galatasaray’a hediye ettiği 106 dönüm araziyi sorgulamıyorlar.
Ahmet Gökçek’in Ankaraspor hocası ile görüntüsünü yayınlıyorlar, Gençlerbirliği Başkan Vekilinin ‘Fenerbahçe golüne nasıl sevindiğini’ yorumlamıyorlar.
Dünyanın her yerinde birinci görüntü olay değildir, ikinci görüntü dudak uçuklatır.
Spora siyaset karışmıştır. Ankaralı bu saatten sonra Melih Gökçek’i bağımsız olarak görmeli ve hangi görüşe sahip olursa olsun bütün gücüyle desteklemelidir.
Görüldüğü gibi Ankaragücü ve Gençlerbirliği kimsenin umurunda değildir. Çünkü yönetimlerde gerçek taraftar azınlıktadır.
Örneğin geçen hafta kaybettiğimiz değerli kardeşimiz Cüneyt Üstündağ, Gençlerbirliğimizin doğuştan taraftarı olan, görevdeki tek yöneticisiydi. Nur içinde yatsın. Bu bakımdan Ankara’nın yeni ‘Cüneyt’ ler çıkartması lazımdır. Buda kulüplerin mali olarak güçlenmesine bağlıdır. Yoksa parayı bastıran reklam amaçlı kullanır bu kulüpleri, ne tapulu araziye tesis yapar, ne beş kuruş cebinden harcar, sevincinide gerçek taraftarı olduğu kulüple yaşar.
Alelacele ‘küme düşürme’ kararını alanlar, sonucuna katlanacaklardır. FIFA’ya, CAS’a gidilecek, yanlış hesap Bağdat’tan dönecektir.
CAS Hakemi Türker Aslan bu yolun sonuna kadar açık olduğunu belirtmiştir.
Üç gün içinde, hiçbir mantığın kabul edemeyeceği şekilde ‘Anonim Şirketin satışını istemek’, zarar gören hissedarların en önemli dayanak noktası olacak, onların mağduriyetinide yüce mahkemeler çözecektir.
Ankaragüçlü ve Gençlerbirlikli taraftarların beklenen dayanışmayı göstermesi; İstanbul’un taşeronlarından kulüplerimizi kurtaracaktır.