Biran için Gökçek ailesini unutalım ve Ankaralılar olarak siyasi görüşlerimizide bir tarafa bırakalım.
Hemşerilerimiz, kulüplerine yapılmak istenen haksızlığı, bu şekilde daha net görecektir.
En önemli tez; “Belediye, kaynaklarını Ankaragücüne akıtacak” tır.
Varsayalımki bu tez doğru; ülke genelinde Devlet ve Belediye kaynaklarının hangi kulüplere aktığı gözler önünde yaşanmıyormu, gizli saklı yapılanlarıda biz açıklamıyormuyuz ?
İstanbulda; AKP’li Büyükşehir Belediyesi ile CHP’li Kadıköy Belediyesi, Fenerbahçe Kulübüne destek yarışını sürdürüyorlar.
Sıra Ankaragücü’ne gelincemi yapay etik değerler gündeme giriyor ?
Bu bakımdan mesele; Melih Gökçek’in yanında veya karşısında olmak değil, dünyada bir eşi daha olmayan 650 dönümlük Saray tesislerinin, bütün kıskançlıkları bertaraf ederek Başkent’ten şampiyonlar çıkartmasına zemin hazırlamaktır.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın oğlu Hüseyin Ersan Topbaş Fenerbahçe yönetimindedir. İstanbuldaki baba-oğulun maçında şaibe aramayanlar,
Ankaradaki baba-oğulun maçında şaibe aramaktalar.
Bu çifte standardı görmemek mümkünmüdür ? Şayet görmezden geliyor ve“biz İstanbul takımını tutan Ankaralılardanız” diyorsanız, zaten destek beklediğimiz kitle siz değilsiniz.
Bu memlekette Adanaspor-İstanbulspor birlikteliği, Kayserispor- Erciyesspor birlikteliği yaşanmış. Hatta Kayserispor ile Erciyesspor, bir hafta içinde kulüpleri değiş tokuş bile yapmışlar.
Bir kulüpte kongre üyesi olan ve diğer kulüpte başkanlık yapan onlarca örnek resmi geçit yapmış. İş Ankaragücüne gelince; UEFA’dan görüş alınmış, işlem başlatılmış.
Şimdi bu federasyon “daha öncekilerden bize ne, biz kendi işimize bakıyoruz” diyebilir.
Peki aynı Federasyon, geçen sezon bir taraftan benzer araştırmayı Gençlerbirliği ve Hacettepe için yaparken, diğer taraftan fikstürde iki takımın oynayacağı maçı kaçıncı haftaya koydu biliyormusunuz ? 31. haftaya, yani ligin bitiminden 3 hafta önceye. Bu şekilde, iki Ankara takımını daha İstanbul medyasının önüne attılar.
Şu anda Galatasaray Kongresinde oy hakkı bulunan İBB Spor Kulübü Başkanı Göksel Gümüşdağ’a, Fenerbahçe Kongre Üyesi olan Denizlispor Başkanı Ali İpek’e, Fenerbahçe Kongre Üyesi olan Ankaragücü Onursal Başkanı Cemal Aydın’a, o üyeliklerden istifaları istendi mi ?
Geçmişte bu ülkede; hem Fenerbahçe Divan Kurulu Üyeliğini, hemde Çanakkale Dardanelspor Başkanlığını aynı anda uhdesinde bulunduran Niyazi Önen örneğinden UEFA’nın haberi varmı ?
Melih Gökçek, oğlu Ahmet Gökçek’i Ankaragücüne değilde Fenerbahçe’ye yönetici yapsaydı, aynı işlem yine başlatılabilecekmiydi ?
Yukardaki Kulüp Başkanları, halka açık şirketler olan İstanbul Kulüpleri hisselerinden (taraftarı oldukları için çok olağan) yüklüce almaları durumunda; kendilerine ne gibi yaptırım uygulanacaktır ? Ortağı oldukları kulüplerle olan maçları mercek altına alınacakmıdır ?
İşin aslına bakmadan durumdan vazife çıkartmak, bizim en önemli özelliğimizdir.
UEFA’nın AEK ve Prag kararlarına bakarak, sanki benzer durum varmış gibi alelacele çekilen ihtar uzun süre konuşulacaktır. O örnekte hem AEK, hemde Prag şirkettir. Bir şahsın hem AEK da yüzde 78, hemde Prag’da yüzde 57.3 hakim hisselere sahip olduğu tesbit edilmiş. Oysa Ankaragücü şirket değil dernek ve dolayısıyla hissedarıda yok.
Ama kolayını bulmuşlar. Ülkede üç kulübü memnun edince seçiminde kazanılacağını, UEFA kriterlerininde uygulanmış gözükeceğini zannediyorlar.
O zaman FIFA’ya gitmek o kadar şart olmuşturki; federasyonun ‘özerk’mi, yoksa ‘özel’mi olduğu bütün dünya tarafından daha iyi görülsün.