16 Haziran 2019 Pazar günü Gençlerbirliği olağan genel kuruluna kaydımı yaptırdıktan sonra görevli bana bir kitapçık verdi. Kitapçıkta yönetimin neler yaptığı, neler yapacağı ve bilanço rakamları yer alıyordu. Bir yandan dostlarla muhabbet ederken bir yandan da kitapçığı inceliyordum. Kitapçıkta yer alan bilanço rakamlarının 2019 yılını içermemesi canımı sıkmıştı. İlk aklıma gelen “basım hatası” idi. Olabilirdi. Sonuçta 3. kez genel kurula geliyordum ve içeride bilançolar zaten açıklanacaktı. O yüzden çok da umursamadım.
Genel kurul başlayıp 4. maddeye geldiğimizde yönetimden biri divan başkanına bir kağıt uzattı. Başkan yazıyı okudu, afalladı, “nasıl yani?” dedi. Yönetimden ilgili kişi başkana yanaşıp durumu açıkladı ve başkan, “genel kurula katılanların belirli bir oranında üye imzası toplanmışsa madde görüşülmeden geçilebiliyor. Şu an bana verilen kağıtta da 4. maddenin yani bilançonun açıklanacağı maddeyi geçmemiz isteniyor. Yeterli imzayı da toplamışlar. O yüzden sormam gerek kabul ede...” daha başkanın cümlesi tamamlanmadan hazır eller kalktı ve bilanço okunmadan 5. maddeye geçildi.
İyice afallamıştım. 2019’da neler olmuştu? Ya da şu an kasamızda ne kadar vardı? Ya da gelecek için kuruluşumuz denen, Mehmet Çakır karşılığında Ankaraspor’dan alınan arsaya ne olmuştu? Kısacası mali olarak ne durumdaydık?
Söz hakkı istedim ve bir Gençlerbirliği taraftarı olarak kulübün içinde bulunduğu vahim durumu anlatan bir konuşma yaptım. (Buradan izleyebilirsiniz)
Konuşma sırasında, “bilançoyu okutmadan geçtiniz, bize verilen kitapçıkta da 2019 yılı yok. Kulübümüzün içinde bulunduğu mali durum hakkında hiçbir bilgimiz yok! Kısacası çok garip şeyler oluyor” dedim ve kulübün bir an önce kurumsallaşarak, şeffaflaşarak, mali anlamda düzgün işler yapmazsa batacağını söyleyip “lütfen ve lütfen bu kulübe sahip çıkın ve biraz önce isimlerini saydığım yok olup giden kulüplerin düştüğü duruma düşürmeyin!” diye konuşmamı sonlandırdım.
Benden sonra kürsüye çıkan Erdem Ceydilek’in demokratik hakkı olan konuşma hakkının kürsüye yapılan saldırının ardından yarıda kalmasıyla zaten tüm üyelerin aptal yerine konduğu genel kurul tiyatrosu iyice can sıkmaya başladı! (Buradan izleyebilirsiniz)
Ne gariptir ki, Ceydilek konuşmasını tamamlayamadan mecbur bırakılarak kürsüden indikten sonra genel kurul yeniden süt liman oldu.
Genel kurul bitti seçime geçilecek derken Arif Ölmez söz aldı ve sorulan birkaç soruyu yanıtladıktan sonra lütfedip benim sorduğum soruya: “2019 yılı soruluyor, geçen yıl satılan oyuncular dahil 30 milyon lira gelir elde ettik, 80 milyon lira da giderimiz oldu” cevabını verdi. (buradan izleyebilirsiniz)
Kafamızdaki hesap makinaları da hemen çalışmaya başladı. Kitapçıkta (2 sezon önce 70 milyon olan) kasadaki paranın 20 milyon lira olduğu yazılıydı. 30 milyon lira daha geldi; oldu 50 milyon lira. Ama 80 milyon Lira da gider var. O zaman şu an -30 milyon liradayız!
Kısacası İlhan Cavcav’ın “kulüp olarak kimseye 5 kuruş borcumuz yok, hatta kasamızda kötü günler için paramız bile var!” diye övündüğü para, ölümü üzerinden daha 2 yıl geçmişken, bizzat oğlu Murat Cavcav’ın başında olduğu yönettim tarafından, buharlaşmakla kalmamış bir de eksi kasaya düşmüştü! Dostlarla birbirimize acı acı bakıp “battık!” diyorduk.
Ama henüz kongremizdeki şölen sona ermemişti. Sayın Ölmez son dakika golü için gerildi ve “25 milyon lira borçlanma yetkisi istiyoruz!” dedi. Hazır eller ivedi bir şekilde -30 milyon olan kasaya -25 milyon daha eklemek için gururla havaya kalktı!
Darmadağın olmuş şekilde genel kuruldan çıkarken aklımıza Ankaraspor’dan alınan “arsa” geldi. Bir umut kitapçığı karıştırdık ve şu cümleleri okuduk, “100 adet taşınmazın satışı ile ilgili Murat Cavcav’a yetki verildi...” Yani? Yani ne oldu o arsadaki taşınmazlara?
Allah bilir ne olmuştu...
Bu yazıyı hazırlayıp tam yayın için editör arkadaşa gönderecekken yeni bir haber düştü telefonuma. Yönetim 2019-2020 sezonu kombine bilet fiyatlarını açıklamıştı. Buna göre “Maraton tribün: 750 TL, Kapalı tribün: 1000 TL” idi.
Maraton kombine ücreti son 2 yıla kıyasla %1000 (yazıyla yüzde bin) ya da daha açık 10 kat arttırılmış, Kapalı tribün kombineleri ise 2 yıl öncesine göre aynı oranda yüzde bin, geçen yıla göre ise yüzde altı yüz elli civarında arttırılmıştı!
Bunu "taraftar istemiyoruz" mu diye yoksa "gelseniz de olur gelmeseniz de" mi diye okumalıyım açıkçası bilemedim.
Hayır, sadece 2 yılda Gençlerbirliği Spor kulübünün 70 milyon TL olan kasadaki parasını buharlaştırıp, bir de 55 milyon eksi kasa olmamızdan taraftar mı sorumlu geçekten çok merak ediyorum.
Keşke bu kararda imzası olanlardan biri çıksa da bize gerçekten bu kararın arkasında ne olduğunu açıklasa!