Ankaragücü, Süper Lig’deki 50. sezonunu karışıklık ve sıkıntılar içerisinde geçirmesine rağmen mutlu sonla tamamlamayı bildi.
Özellikle sezonun ikinci yarısı itibariyle adeta takımı baştan aşağıya değiştiren sarı-lacivertliler, Mustafa Kaplan’ın büyük azim ve kararlılığı ile beraber yeni oyuncuların sahaya koyduğu karakterin olumlu şekilde yansıması sonucunda ortada elle tutulur bir başarı oluştu.
Mustafa Kaplan, korkmadı ve çekinmedi!
Mustafa Kaplan’ın Süper Lig’de teknik direktör sıfatı ile çalıştırdığı ilk takım Ankaragücü’ydü. 52 yaşındaki teknik adam, Ankaragücü’nde daha önce çeşitli görevler alsa da Süper Lig nezdinde teknik direktörlük yapmamıştı. Devre arasında bütün otoritelerin düştü gözüyle baktığı Ankaragücü’nün başına korkmadan ve çekinmeden geçen Mustafa Kaplan, lakabı olan ‘Kral’ ifadesine yakışır bir biçimde ortaya koyduğu performansla takımı ligde bıraktı ve hepimizi mutlu etti.
Mustafa Kaplan’ın maç sonu dedikleri önemliydi
Mustafa Kaplan’ın bu başarısının üzerinde ilerleyen haftalarda uzun uzun duracağız hatta kendisiyle özel bir röportaj yapacağız ama tecrübeli teknik adamın maç sonunda yaptığı açıklamalara dikkat çekip takımın geleceğini masaya yatırmak istiyorum.
Mustafa Kaplan, sezon sonunda biraz dinlenmek istediğini belirtip, takım içerisinde büyük sıkıntılar olduğunu ve bu takımda bulunan iskelet kadronun gelecek sene tutulamadığı takdirde aynı sıkıntıların devam edeceğini dolaylı olarak hepimizle paylaştı. Aslında çok haklıydı, Ankaragücü’nün önümüzdeki yıllarını düşünen hepimizin ortak düşüncesi, gelecek sene de başarılı olacağının sinyalini veren bu kadronun tutulmasıydı.
Bir oyuncuyu kaybetmek bu kadar basit mi?
Ankaragücü yönetimi ne yazık ki, Sivasspor maçı öncesinde takımın maddi açıdan en değerli oyunculardan biri olan Djedje ve Pinto’yu kaybetti. Pinto’nun takımdan ayrıldıktan sonra resmi siteden yapılan açıklamada, oyuncuya aylardır para verilemediği kabul edilirken borcun az bir miktarını verip geri kalanını da 10 gün sonra hesabına yatırma teklifini oyuncunun kabul etmediği açıklandı.
Şimdi üzerinde durmamız gereken konular şunlar;
Oyuncu ile madem diyalog kurulabiliyordu da neden son gün tercih edildi?
Pinto ile bu pazarlık anlaşması günler öncesinden yapılsaydı da oyuncu ile yönetim arasında güven ortamı daha sağlıklı oluşturulamaz mıydı?
Madem oyuncuya para verilebiliyordu da neden Mayıs ayı beklendi?
Buna benzer birçok soruyu ortaya çıkarabiliriz. Burada yönetimin ciddi bir zafiyeti var. Pinto’nun sezon boyunca bu takıma verdiği katkı yadsınamaz. Bu takım için nasıl bir mücadele ettiği ortadaydı. Hatta taraftarların çeşitli güzel yakıştırmalar yaptığı ve camianın büyük sevgisini kazanmış bir oyuncuydu.
Djedje de elini kolunu sallayarak gitti
Sezonun ikinci yarısında futbol tabiriyle biraz sallanmasına rağmen ilk yarı baz alındığında Süper Lig’in en iyi orta saha oyuncularından biri olarak kabul edilen Djedje, Pinto gibi sözleşmesini terk taraflı fesih ederek takımdan ayrıldı.
Polyannacılık ile nereye kadar?
Bu kötü tabloyu, “Oyunculardan zaten verim alınamıyordu, Sol bekte oynuyordu ama defansa yardım etmiyordu, Sağ bekti ancak orta saha oyuncusu oldu” gibi anlamsız bahaneler üretirsek, psikoloji dalı tabiriyle “Polyannacılık” yapmış oluruz. Gerçekten uzaklaştığımız her an, Ankaragücü’ne daha çok zarar vermiş oluruz. Geri dönüşü olmayan yaralar açmamak için mazeret üretmek yerine çözüm yolları aranmalıdır.
Başkan Yiğiner, 15 milyon TL değer biçmişti oysa ki!
Başkan Yiğiner’in devre arasında yaptığı açıklamayı dün gibi hatırlıyorum. Yiğiner, Djedje’ye 2 milyon avro bonservis bedeli biçtiklerini söyleyip başka türlü takımdan ayrılmasının söz konusu olmayacağını bildirmişti.
Yaklaşık 15 milyon TL piyasa değeri biçilen oyuncu ile anlaşma zemini nasıl bulunamaz anlam veremiyorum. Sadece böyle bir gelir için bile kredi çekilip oyuncunun alacakları ödenebilirdi. Bunların hiçbiri yapılmayıp sözleşmenin tek taraflı olarak fesih edilme şansının oyuncuya verilmesi en hafif anlatım ile akıl tutulmasıdır.
Başka takımlarda böyle olmuyor
Süper Lig’de herhangi bir takımın, en önemli oyuncularını bu şekilde kaybettiğini ben görmedim. Bursaspor’un 600 milyon TL borcu var ama onca sıkıntıya rağmen hiçbir oyuncusunu kaybetmedi. Mesela, Trabzonspor örneği var. Aylıkları fazla gelen oyuncularını, aldığı karar doğrultusunda devre arası döneminde o isimleri satarak kulübe girdi sağladı.
Transfer yasağını hiç düşünmüyoruz nedense
Ankaragücü’nde bunların hiçbiri tercih edilmediği gibi sözleşmesini tek taraflı fesih etmek adet haline geldi. Şimdi şöyle olur, maddi tablo neticesinde oyuncu ile yolları ayırma kararı alınıp oyuncu satışından gelir elde edilebilirdi ancak bunu hiç düşünmüyoruz. Bu düşüncesizlik, sezon sonunda büyük bir transfer yasağına neden olacak ama bunun üzerinden durulmuyor nedense. Bu olanlara benim aklım almıyor gerçekten.
Maç bitti, hemen plan ve program yapıldı!
Sivasspor galibiyetinin ardından, Ankaragücü’nün Basın ve İletişim biriminde çalışanlardan biri, yeni sezonun çalışmalarının başladığını belirterek yeni sezonun plan ve programının hazırlandığını altını çizdi ve uzun bir açıklama ile gelinen noktayı aktardı.
Bu işte bir terslik mi var?
Bu maçın üzerinden birkaç gün geçmesine rağmen herhangi bir yöneticiden gelecek sezon hakkında en ufak bir açıklama duymadım ancak kulüp çalışanı kulübün borcuna kadar söyleyebiliyor. Sanırım, 109 yıllık Ankaragücü’nün yönetim kurulu üyeleri, basın biriminden bu bilgileri öğreniyor. Yoksa bugüne kadar bu denli önemli açıklamayı kendi ağızlarından duyardık gibime geliyor. Ya ben işleyişi yanlış biliyorum ya da Ankaragücü’nde doğru yöntem uygulanıyor!
Kulübün borcu ne zaman 150 milyon TL oldu?
Kulüp çalışanı, Ankaragücü’nün borcunun yaklaşık olarak 150 milyon TL olduğunu söyledi. Bence bu tutarda da bir yanlışlık var. Çünkü; Başkan Yiğiner bu konu hakkında yaptığı son açıklamada, kulübün borcunun en fazla 110 milyon TL olduğunu altını çizerek vurgulamıştı. Bu açıklamayı ret edeceğini düşünmüyorum. Aradaki fark hangi ara bu kadar arttı diye düşünüyorum şu an.
Bu hesapta bir yanlışlık var!
Geçen sürede, toplam borcun bu kadar artmış olma ihtimalini değerlendirmiyorum. Sayın Başkan ile özel yaptığım sohbette ise devre arasında yapılan transferlerin toplam maliyetinin 2.7 milyon avro olduğunu söyleyip Orgill’in Avusturya’daki kulübüne de 175 bin avro ödeneceğini belirtmişti. Bunlar eklenince bile 150 milyon TL’nin çok altında bir borç olması lazımdı. Yapılan bu hesap işinden pek bir şey anlamadım. Başkan Yiğiner’in ağzından bu konunun aydınlatılmasına ihtiyacı var bence.
Gerçekçi proje zamanı
Sosyal medyadan yazılan ve sadece o günü kurtaran “Gelecek sezon öncesi plan ve program hazırlandı” ifadesinin ciddi anlamda altyapısını oluşturmak gerekiyor. Yoksa hayal satmak çok kolaydır. Ankaragücü, gerçekçi proje ile ayakta kalabilir sadece. Camianın, bu projeyi geniş bir çaplı bir açıklama ile duyması gerekiyor.
Bu oyuncuların parası acilen ödenmeli
Ankaragücü’nün iskelet kadrosunu oluşturan en önemli isimlerden, Pazdan, Kulusic, Canteros ve Orgill’in alacakları nedeniyle FIFA’ya başvurduğu söyleniyor. 15 gün içerisinde bu oyuncuların parası ödenmezse serbest kalacağı iddia edildi. Bu gelişmelerin ardından neler yapılacağı önemlidir, yoksa kuru kuruya laflar kullanmak dünyanın en kolay işidir.
Ankaragücü yönetiminin bahane üretmek yerine çözüm bulması gerekiyor. Başkalarını suçlamayı bırakıp takımın geleceği hakkında gerçekçi ve akılcı projelere ihtiyacımız var. Hem de daha fazla geç olmadan…