Ankaragücü, vefat eden iki canımız ve ciğerimizin yasını tutarak Bursaspor ile oynadı ve maçtan 1 puanla ayrıldı. Gerçekten 1 hafta boyunca yüreğimiz parçalandı. Yıllar boyu da bu durumu unutmamız mümkün değil. İki genç kardeşimizin isminin sokaklara ve parklara verileceğini duydum. Tabiki bu büyük acıyı dindirmez ama isimlerini yaşatmış olur. Tekrar başımız sağolsun.
Bence kaçan 2 puan var
Ankaragücü, bu duygu yükünün yoğun yaşandığı maçtan golsüz beraberlikle ayrıldı. Bu süreçte bire bir rakibinden alınan 1 puan değerli ama aynı zamanda kaçan da koca bir 2 puan olduğunu düşünüyorum. Mustafa Kaplan yönetimindeki takımın oyun kalitesinin, Bursaspor’un üstünde olduğunu düşünüyordum, halen daha öyle düşünüyorum ama bazen de oyuncuların gününde olması yada olmaması skorun daha farklı olmasında etkili oluyor.
Mustafa Kaplan’ın oyun anlayışı: 5 maçta 11 puan
Genel olarak bakacak olursak, son 5 haftada alınan 11 puan var. Bu zorlu dönemde, yenilmeyi kabul etmeyen bir takım meydana çıktı, alınan 2 beraberlikte de gol yenilmedi. Burada Mustafa Kaplan’ın oyun anlayışının ve zihniyetinin başarılı bir şekilde takıma yansımasının altını çizmek lazım. Ankaragücü’nün bu yapısının sezon sonuna kadar devam edeceğini düşünüyorum.
İyi oyunun sonunda zaaflar da ortaya çıktı
Ankaragücü’nün artık iyi bir takım hüviyetine kavuştuğunu düşünüyorum. Eleştirilerimi de bu boyutta yapacağım artık. Mesela büyüyen her şirket, işletme, kurumlarda olduğu gibi oyunu gelişen ve değişen Ankaragücü’nün de zaafları ortaya çıktı. Mustafa Kaplan’ın öğrencilerinin Antalyaspor maçında yaptığı hücum organizasyonlarının birçoğunu Bursaspor karşısında yapamadı. Bu dönemde Ankaragücü’nün oyununun bu kadar basit çözülmemesi gerekir.
Boyd, Canteros ve Orgill üçgenini kilitlediler!
Bursaspor’un teknik direktörü Samet Aybaba’nın Ankaragücü’nün Antalyaspor karşısında aldığı 4-2’lik galibiyeti çok iyi analiz ettiğini düşünüyorum. Çünkü; o maçın en etkili isimlerinden olan Boyd’u tam anlamıyla kilitleyen bir oyunu sahada sergiletti. Ayrıca Boyd, Canteros, Orgill’den oluşan üçgenin pas opsiyonlarını, maçın ilk yarısında engelleyince pozisyona girmekte zorluk çeken bir Ankaragücü’nü izledik.
Kora kor mücadele olsaydı…
Samet Aybaba’nın Ankaragücü’nü çok iyi analiz ettiğini şundan da anladım ki, Pinto’nun ani bindirmelerine ve Pazdan’ın geriden hızlı oyun kurmalarına bile önlem alan bir Bursaspor’u gördük. Zaten Bursaspor’un iyi bir savunma yapmaktan başka bir çaresi yoktu, kalecisinden forvetine kadar 1 puana razı olan bir görüntü çizdiler. Ki kora kor mücadeleye giren bir Bursaspor olsaydı Ankaragücü bu maçtan rahatlıkla 3 puan alırdı.
Ankaragücü’nü öncelikle önlemek için sahaya çıkan Bursaspor’u yenmek için neler yapıldı diyecek olursak, maçın ikinci yarısında Boyd’un etkisizliğinden emin olununca sazı Canteros almaya çalıştı. Canteros, bu takım için önemli bir silah bence. Şu an yüzde 40’ı ile oynuyor, buna rağmen klas hareketleri ile verdiği pasların sayısı gün geçtikçe fazlalaşıyor. Maçın kritik anlarından birinde Canteros’un verdiği pas ile topu önüne alan Orgill’in vuruşu, az farkla auta gitti. Açıkçası bu ikili ilk defa bu kadar net biçimde göz göze geldi, o da ciddi bir pozisyonu ortaya çıkarmıştı.
Ankaragücü’nün frikikçisi kim?
Maç içerisinde, iki tane pozisyondan dolayı eleştirim olacak. Bir tanesi, sanırım 60’lı dakikalarda kaleyi cepheden gören bir yerde, Ankaragücü frikik kullandı. Maçı izleyenlerin net bir şekilde bir hatırlayacağı bir pozisyondu. Topun başına önce Canteros geçti, daha sonra o çekildi. Boyd ve Pinto topun başında yer aldı ve Boyd’un vuruşu az farkla üstten auta gitti. Topa neden Boyd’un vurduğunu anlamıyorum. Hem maçta Boyd çok iyi değildi hem de Pinto’nun sevdiği yerlerden biriydi. Topun az farkla gitmesi, kararın yanlış olmadığını göstermez. Ayrıca Canteros, attığı frikik golleriyle ünlü bir oyuncudur. Neden topun başından çekilmesi istendi, anlamış değilim. İnanın ki, o andan beri bu kararın yanlışlığını düşünüyorum.
Altay Bayındır’ın dikkat etmesi gereken konular…
İkinci takıldığım pozisyon ise bu sefer de Bursaspor’un Aytaç ile kullandığı frikikte, topun direkten dönmesiydi. Kaleci Altay Bayındır’ı şimdiye kadar çok övdük ama burada yüzde yüz bir şekilde baraj hatası var. Bursaspor’un son haftalardaki, tek hücum silahı Aytaç Kara’nın uzaktan vurduğu şutlardı. Bunun bilinmesine rağmen Aytaç gibi bir oyuncunun karşısına tek kişilik bir barajın kurulması, tam anlamıyla akıl tutulmasıdır. Ki BB Erzurumspor maçında frikikten yenen golde de hatalı bir duruş olduğunu düşünüyordum, bu maçta bence tavan yaptı. Altay’ın bu konularda dikkat etmesi gerekir.
Djedje’nin biraz silkelenmesi gerekir
Bir sözüm de sezonun ilk yarısında takımın dinamosu olarak kabul ettiğimiz Djedje’nin sezonun ikinci yarısında oynanan maçlarda ortaya koyduğu vurdumduymaz tavrına olacak. Djedje’ye maç öncesinde, Aytaç’ı bire birde tutma görevi verildi. Bunu çok iyi biliyorum. Aytaç’ı tutamadığı gibi ortada pozisyon bile yokken bir de sarı kart gördü. Bu sarı kartın aynısını Akhisar deplasmanında görmüş hatta benzer bir hareketten dolayı da ikinci sarı karttan dolayı oyundan atılmıştı. Ayrıca maç içerisinde yaptığı top kayıplarının da sayısını unuttum. Djedje, bu takımda oynamak isterse katkısı çok olur ama oynamak istemiyorsa zorlamanın anlamı yok. Çünkü; zarar vermeye başladı.
Malatya maçı kritik
Artık ligin boyu çok kısaldı ve bugünden itibaren zorluk bir fikstür Ankaragücü’nü bekleyecek. Bu hafta sonu oynanacak Yeni Malatyaspor maçından mutlaka 3 puan alınması gerekiyor. 7 haftadır kazanamayan bir Yeni Malatyaspor var. O yüzden onlar da çok hırslı bir şekilde maça başlayacaklar. Mustafa Kaplan ve heyeti, oynanan Antalyaspor ve Bursaspor maçındaki yanlışları ve doğruları ortaya dökerse Malatya’dan 3 puanla döneceğimizi düşünüyorum.
Ankaragücü’nün artık bu konularla gündeme gelmemesi gerekirdi!
Yazayım mı yazmayım mı tereddüt ettim. Şu dönemde Ankaragücü yönetimini eleştirmek istemiyorum ama yazmasam içimde kalacak. Döndük ve dolaştık, Sestak ve Klukowski’nin borcu yine gündeme geldi. Bu konularla ilgili neler yapıldığını çok iyi bildiğim için eleştiri hakkımı saklı tutuyorum. Hiç unutmuyorum, Mehmet Yiğiner’in Ankaragücü’nde başkan olmasının üzerinden yaklaşık olarak 3 ay geçmişti ki, 2 Nisan 2013 tarihinde Beştepe Tesisleri’nde bir basın toplantısı düzenlendi. O basın toplantısında ben de vardım, Başkan Yiğiner de Sestak ile Klukowski’nin borcunun yapılandırdığını söylemişti. Hatta net bir şekilde hatırlıyorum ki; Sestak’ın borcunun 100 ay olarak yapılandırdığını ve aylık 20 bin avro verileceğini söylemişti. Şimdiye kadar hem borcun azalmış olması lazım hem de 20 bin avro için Ankaragücü’nün artık bu şekilde gündeme gelmemesi gerekirdi. O dönem Ankaragücü gerçekten zor durumdaydı ama artık şu an Süper Lig’de olan bir takım var. Bu şekilde ulusal medyada ve tv’lerde gündeme gelmesi, Ankaragücü’nün şu anki durumuna yakışmıyor. En önemlisi, kümede kalma savaşı verdiğimiz bu günlerde, bu haber yeni alınan oyuncuların kulağın giderse konsantresi düşmez mi? Yüzde yüz düşer. Yiğiner yönetiminin bu konuyu fazla uzatmadan taksitleri ödeyeceğini korkulu rüyaya engel olacağını düşünüyorum.