Erkan Sözeri muhteşem bir insan.
Düzgün, dürüst, kaliteli.
Gençlerbirliği, ikinci sırada ve zirve mücadelesinden yara alsa bile kopmuyor.
Erkan Sözeri, Gençlerbirliği hocalığına çok yakışıyor.
Şampiyonluğu da Erkan Sözeri ile yaşamak Gençlerbirliği taraftarının sanırım en büyük isteklerinden bir tanesi.
Gençlerbirliği yönetimi de tamamen kendi hataları ile küme düşen takımı tekrar Süper Lige çıkarabilmek için bu sezon büyük oranda doğru hamlelere imza attı.
Bu konuda hemen hemen herkesin benzer düşündüğünü tahmin ediyorum.
Güzel sözler ve cümleleri zaten sezon başından beri söylüyoruz.
Şimdi testi kırılmadan önce söylenmesi gereken hatta geç bile kalınmış bazı konuları dillendirmeye sıra geldi.
TAKIM KÖTÜ GİDİNCE Mİ ELEŞTİRİLER BAŞLADI?
Erkan hoca geçtiğimiz hafta düzenlediği basın toplantısında takımın kötü gitmesiyle birlikte sanki bir yerlerden düğmeye basılmış gibi eleştirilerin başladığından bahsetti.
Erkan hocayı eleştirenleri iki kategoride değerlendirmek lazım.
İlki Gençlerbirliği’nin iyi gitmesini istemesi zaten beklenmeyen, batırdığı kulüpler ile nam salmış bir teknik direktörün yanaşması olarak takılan ve sosyal medya hesaplarına göre kendini hala gazeteci olarak zanneden şahıs.
İkincisi ise takımın oynadığı futboldan memnun olmasa da alınan sonuçlardan dolayı susan, ancak artık iyi sonuç alınmaması ile birlikte ilk yarıda toplanan krediler tükendikçe eleştirilerini yüksek sesle dillendirmeye başlayanlar.
Ben seri galibiyetlerin sarhoşluğu yaşanırken bile basın toplantılarında, Erkan hoca ile yaptığım görüşmelerde oynanan futbolu beğenmediğimin altını defalarca çizmiş olmanın rahatlığı ile söylüyorum.
Gençlerbirliği futbol oynamıyor. Ve ilk yarıda toplanan puanların halüsinasyonundan çıkıp gerçeklerle yüzleşemiyor.
GENÇLERBİRLİĞİ, KLİŞE YETMEZLİĞİ YAŞIYOR
Herkesin kullandığı klişelerin içine sıkışıp kalmış bir Gençlerbirliği var.
“Bu ligde böyle futbol oynanıyor.”
“Güzel futbol değil, skor önemli.”
“Yarım gol olsun, bizim olsun.”
“Şampiyon olalım da güzel futbol önemli değil.”
Bu ligde böyle futbol oynanmıyor ve futbol oynanmadan da şampiyon olunmuyor.
Erkan hoca basın toplantısında Selçuk’un takımın en çok koşan adam olmasına methiyeler düzerken, takımın geri kalanının neden koşmadığı konusunda bir açıklamada bulunmuyor.
İkinci yarıda beklerin performansının düşmesini kanat elemanlarının performansına bağlıyor da o kanatta oynayan oyuncuları hangi kriterlere göre belirlediğini söylemiyor. Artık taraftar klişesine dönen “Elinde Matei gibi bir adam varken neden oynatılmıyor?” cümlesinin karşılığını mantıklı bir şekilde izah edemiyor.
Her basın toplantısında Erkan hoca maçı kazanmak için sahada her şeyi yaptıklarını söylese de bırakın kanatlardan etkili ortaları, şişirme toplardan başka bir şey göremedim.
Erkan hocaya göre muhteşem güzel oynayan bir Gençlerbirliği’ne karşı rakipler kilitleniyor, göbekten giremiyoruz, oyunu kanatlara taşıyıp öyle gol arıyoruz.
Elinde Nobre varken de öyle yapıyoruz, Stancu varken de…
Erkan hoca, analiz ekibinden ceza alanı dışından kaç şut çektiğimizi, kaçının kaleyi tuttuğunu, kaçının gol olduğunu bir çıkarttırabilirse demek istediğim daha net ortaya çıkacak.
Bu sezon Gençlerbirliği'nin ceza alanı dışından gol attığını hatırlayan var mı?
Ya da bu sezon kaç serbest vuruş kazandığımızın istatistiğini Erkan hoca bir basın toplantısında bizimle paylaşabilir mi?
Maç başı ortalaması 1’in üzerinde çıkar mı acaba?
Peki serbest vuruşlardan kaç kez rakip fileleri havalandırabildik?
Yanlışım yoksa bir tek Gazişehir maçı.
Sorumu değiştiriyorum.
Afyon maçında ceza alanı dışından iki tane serbest vuruş kazandı Gençlerbirliği.
Erkan hoca kulübede “Bu gol olur” heyecanını yaşadı mı?
Ya da yaşayan var mı?
Bu takımda kimse duran top çalışmıyor mu ki bütün toplar ya tribünlere gidiyor ya da barajda kalıyor?
Devam edeyim.
Aranızda “Hakem net penaltımızı yedi” dediğiniz kaç pozisyon oldu?
Ya da kaç penaltı kullandık?
Malum ceza alanı dışından serbest vuruş kazanabilmek için, ceza alanı içinde penaltı kazanabilmek için o bölgede yoğunlaşmak gerekiyor, kaleye biraz dik oynamak gerekiyor.
Bu sezon kanat elemanlarının kaleye diklemesine gitmeyi bırakın denediğini düşündüğünü gördünüz mü?
Sessegnon’u bile tembelleştiren bir futbol anlayışı var. Geçen sezon o iğrenç futbolda bile Sessegnon’un yüzünü kaleye doğru yönlenmiş görürdük. Bu sezon her ayağındaki top kanun maddesiymiş gibi kanatlara yönlenir oldu.
Erkan hocanın "Kazanan kadro değişmez" muhafazakarlığının yanı sıra bir de oyun sistemini değiştirmede de bir muhafazakarlığı var.
Takım iyi oynayıp kazanırken de oyun akışını çeşitlendirmiyor, yenilmeye başlayınca da değiştirmiyor.
Hep aynı klişe. Şişir topu, biri ceza alanında vurursa ya da karambol olursa gol olur. Defans sağlam zaten az gol yiyor.
Gençlerbirliği'nin başka taktiği olmadığını gören rakipler de zaten olayı çözdü. Bu basit numaraları yemiyorlar. En kötü 1 puanı alıyorlar.
Üstüne üstük Erkan hocanın takım seri galibiyetler alırken savunduğu kadro muhafazakarlığının ceremesini çekiyoruz. Kulübede bekleyen Rahmetullah, Berat gibi oyunu değiştirebilecek dinamizmdeki genç oyuncular, zorlu periyotta hazır olmadıkları için alternatif teşkil edemiyor.
“Böyle zor maçlarda ortaya atamayız, hazır değiller” klişesi de burada devreye giriyor. Zamanında oynatılmayan futbolcu tabi hazır olmaz.
Orta sahada Selçuk, Bekir, Yasin gibi aynı tip oyuncular ile maça çıkıyoruz. Sessegnon’u iyi besleyemediğimiz için de ilerde çoğalamıyoruz.
Bunu ilk kez bu sezon tribünlerde yer almaya başlayan taraftarlar bile görüyor ama Erkan hoca ısrarla görmüyor.
Erkan hoca sahadaki bu dizilimi de mantık kuralları ile algılayamayıp saha dışı nedenler ile ilişkilendirenlere de tepki gösteriyor.
Herkesin bu kadar güvendiği ve sevdiği bir hoca için artık saha dışı nedenler düşünülmeye başlandıysa Erkan Sözeri'nin "Ben nerede hata yapıyorum" demesi gerekmez mi?
Düşünenlerde mi suç yoksa yaşananlarda mı?
Yoksa Gençlerbirliği düşmanlarının kıştırtması klişesine mi sarılalım?
NEDENLERİ GÖRMEDEN SORUNLAR NASIL DÜZELTİLECEK?
Sahadaki kötü futbolu şansızlığa bağlamak Erkan hocanın sorunların farkında olmadığını gösterir ki bu bana göre daha büyük bir sorundur.
" Her şey yolunda ama nedenini anlayamadığımız bir şeyler var" cümlesi ise benim yukarıda bahsetmeye çalıştığım şeyleri Erkan hocanın görmediğini ve bu sorunun bundan sonra nasıl çözüleceğini bilmediğini işaret eder.
Gazetecinin, taraftarın artık emin olduğu sorunları bir kulübün teknik direktörü göremiyor ise "Rahat olun, şampiyon olacağız" sözüne nasıl güvenilmesini bekler.
Başta Erkan hoca olmak üzere tüm takımın bir şeyin farkına varması gerekiyor.
Sahada oynanmayan futbol, Gençlerbirliği’nin kaderi ile oynuyor.
Bu kulübün kaderi ile oynamaya ne Erkan hocanın ne futbolcuların ne de Murat Cavcav ve yönetiminin hakkı var.
Bu kulüp sırtını siyasete dayamadan, kendi gücü ile ayakta durmaya çalıştı yıllardır.
Geçen sezon en nazik ifade ile çok büyük bir facia yaşadı.
Bu sezon bu faciadan kurtulmak için tarihi bir yıl.
Ve kimsenin görevini eksik yapma gibi bir lüksü yok.
Özellikle geçen sezon küme düşen kadrodan kalan futbolcuların.
Erkan hocanın şapkasını önüne koyup düşünmesi lazım.
Futbolcuların şapkalarını önlerine koyup düşünmesi lazım.
Düşünmüyorlarsa Gençlerbirliği yönetiminin takımın ikinci olmasına bakmadan yeni şeyler düşünmesi lazım…