Ankaragücü’nde son bir hafta içinde oluşan gündemi çok iyi şekilde takip ettim. Hiçbir detayı kaçırmamak için videoları ve yazıları birkaç kez okuyarak durumu hatasız bir biçimde analiz etmeye çalıştım. Bu gözlemlerim sonucunda biraz beyin jimnastiği yaptığımda, bu günlerin bir benzeri olan 2009 yılında yapılan kongreyi ve daha sonraki kaotik dönemi hatırladım.
O dönem yapılan kara propagandalar neticesinde, camia bölünmüş ve taraflardan birini yani Melih Gökçek’i ya da Cemal Aydın’ı seçmek zorunlulukmuş gibi lanse edilmişti. Bu bölünmeyi yapan kişiler, bu isimleri yüceltirken takımın mevcut durumunu ve geleceğini unutmuş ve Ankaragücü’nü çıkmaz bir girdabın içine sokmuştu. O dönemki bu bunalım, 9 sene sonra Süper Lig’e çıkıldığı bu sezonda yavaş yavaş bitmişti ki, bilerek ya da bilmeyerek bu yanlış politikaların yeniden meydana çıkması nedeniyle 2018 yılının son günlerinde yine 'bölünme ve parçalanma' durumu ortaya çıkıverdi.
Geçmiş unutuldu!
Mevcut yönetimin Asbaşkanı sıfatını taşıyan Murat Ağcabağ, TRT’de yaptığı açıklama ile Ankaragücü başkanlığına ve güçlü bir yönetimle göreve talip olduklarını bildirdi. Ne olduysa bundan sonra oldu ve camiadaki bu parçalanma bir anda başladı. 2009’daki taraf seçme muhabbeti, 2018’de yeniden hortladı. Herkes birbirinin tarafını sormaya başladı ve Ankaragücü’nün sıkıntılı durumu yine atlandı. Oysa ki, bu insanların tek tarafı Ankaragücü iken 2009’daki o büyük hataya tekrar düşüldü ve geçmiş çabuk unutuldu.
Belli bir kesim, o kötü günleri unuturcasına 13 Ocak 2013 yılında Ankaragücü’ne Başkan olan ve günümüze kadarki bu döneme kadar geçen sürede bu görevi sürdüren Mehmet Yiğiner’e ağıza alınmayacak sözlerle saldırıp itibarsızlaştırmaya çalıştı. Bu camiaya yakışan bir hareket değildi bu. Yiğiner ve yönetimi, kimsenin bu kulübe sahip çıkmadığı bir dönemde taşın altına elini değil gövdesini koyması sayesinde Süper Lig’e çıkılan dönemin tabir-i caizse kahramanı oldu. Başkan Yiğiner’i zaman zaman çok eleştirdim ama atalarımızın da dediği gibi yiğidi öldür ama hakkını ver. Bu sürecin ardından başkanlığı bırakır mı bilmiyorum ama Ankaragücü camiası tarafından her zaman iyi hatırlatan bir isim olacağı kesin.
Demokrasi açısından önemli
Asbaşkan Murat Ağcabağ’ın Başkan adaylığını açıklamasına gelecek olursak; Ankaragücü’nde yıllardır çift adaylı seçimler yapılmıyordu, bu açıdan değerli bir durum meydana geldi. Ankaragücü’nde en son 5 Şubat 2012 tarihinde yapılan olağan genel kurulda Haluk Ilıcan ve Erdal Şanlı’nın listeleri yarışmış ve kazanan Haluk Ilıcan olmuştu. Ankaragücü’nde yapılacak muhtemel bir kongrede, Mehmet Yiğiner’in ve Murat Ağcabağ’ın isminin geçmesi, Ankaragücü’nde yıllar boyu kaybolan demokrasi şöleninin yeniden hayat bulması anlamına geliyor.
Yiğiner ile Ağcabağ bir araya gelmediği sürece…
Şöyle de bir gerçek var ki, ortada bir kongre tarihi veyahut kararı da yok. Murat Ağcabağ’ın her açıklamasında üzerinde durduğu nokta, asbaşkanlıktan istifa etmediği ve görevinin devam etmesiydi. Anladığım kadarıyla Murat Ağcabağ öncelikle, kongre çalışmalarından önce Mehmet Yiğiner’in başkanlıktan istifa etmesini ve daha sonra mevcut yönetimin başkanlığına geçmek istiyor. Böylelikle yapılacak ilk kongreye, başkanlık sıfatıyla girerek çalışmasını sürdürmeyi planlıyor. Ben, bu beklentinin de bu şartlarda kolay olduğunu düşünmüyorum. Mehmet Yiğiner ve Murat Ağcabağ’ın bir araya gelmediği sürece Ankaragücü’nde farklı bir projenin hayata geçme ihtimalini öngörmüyorum.
Sonuç olarak; Ankaragücü’nde bölünmek demek kaotik ortamın yeniden hayat bulması demektir. Bu durum devam ettiği sürece beklenilen başarıya hiçbir zaman ulaşamayız. Ankaragücü, geçmişinden ders alırsa asıl o zaman başarı da kendiliğinden gelecektir.