Bu ara biraz tembelleştim sanırım. Söylemek istediklerimi 280 karaktere sığdırıp twit atmaktan köşe yazılarımı çok aksattım. Bu konuda herkesten özür dilerim. Artık daha sık yazmaya dikkat edeceğim.
Bugünkü konum Ankaragücü.
Yaklaşık 3 hafta önce “İsmail Kartal ve Erkan Sözeri ile 15’er yıllık sözleşme imzalansın” dedim.
Hala aynı fikirdeyim.
Özellikle İsmail Kartal’a 2 mağlubiyet sonrası yapılan eleştirilere kesinlikle katılmıyorum. Oyuncu tercihlerinde, değişikliklerinde hatalar olabilir, katılmayabilirsiniz ancak geçen sene adeta mucizeyi başarıp takımı süper lige taşımış bir hoca için kullanılan cümleler hakkaniyet ile bağdaşmıyor.
Galatasaray gibi çok güçlü kadroya sahip bir takımla son 5 maçında 3 galibiyet 2 mağlubiyet almış Fatih Terim bu ülkede göklere çıkarılırken, 5 maçında 2 galibiyet 3 mağlubiyet almış bir teknik direktör için yapılan yorumlar sizce de çok acımasız değil mi?
Ankaragücü’nün sorunu alınamayan puanlar da değil.
Daha kronik ve hayati. Futbolcu tercihlerine odaklanıp asıl sorunlardan uzaklaşmanın Ankaragücü’ne faydası yok. Avrupa hayallerini kenara bırakıp bu takımın geleceği için bu sezon ligde kalmasının hayati öneme sahip olduğunu bilerek düşünmeli ve yazmalıyız.
Sezon başında El Kabir’in imza töreninde, ardından İsmail Kartal’ın basın toplantısında bir noktaya özellikle parmak basmıştım. Süper Ligde futbolcular jetonla çalışan oyun makinesi gibi. Para atmadan oynamıyorlar. Her gün daha da endüstriyelleşen futbolun bu konudaki en çirkin yüzü de maalesef Süper Ligde yaşanıyor.
Öyle ya da böyle Ankaragücü’nün ciddi maddi sorunları hala sürüyor. Alınan her puandan kulüp ciddi paralar kazansa da bu paralar kasaya giremiyor. Federasyonda sıraya girmiş alacaklılara ödeniyor. Ancak futbolcuların peşinatları, maç başları, galibiyet primleri de bir yandan ödenmek zorunda. Bu rakamlar da 1. Ligdeki gibi belediyelerden, iş adamlarından, taksiciden, dolmuşçudan toplanarak karşılanabilecek seviyede değil. Çevrilmesi çok kolay olmayan bir maddi çark var ortada ve bu çarkın dönmesindeki aksamaların takıma sirayet etmemesini beklemek hayalcilik olur.
Sezon başında Mehmet Yiğiner’in açıkladığı üzere çekilen krediler ile transfer yasağına neden olan futbolcuların ödemeleri ve yeni transferlerin peşinatları ödendi. Ankaragücü gelen destekler, federasyondan gelen sezon başı parası ile değil çekilen krediler ile takımı kurabildi. Ne kadar UEFA’da FİFA’da dosyalarımız bitti dense de kredi borçları oluştu. Ancak Ankaragücü yönetimi büyük bir başarıya imza atarak takımı Süper lige taşısa da şeffaflıkta sınıfta kaldı. Mehmet Yiğiner bu konuda ilk başkan olduğundaki sözleri yerine getiremedi.
İsmail Kartal’ın maddi sıkıntılar yaşandığını söylemesi ardından kulüp tarafından yapılan açıklamada “Ankaralı iş adamlarının, yerel yöneticilerimizin, dostlarımızın desteğine ihtiyacımız var” cümlesi de maddi sorunu doğruluyor ancak durumun ciddiyet seviyesini göstermiyor.
Takımı geç kurabilmişsin, doğru dürüst tam kadro kamp yapamamışsın, nerede oynayacağın son güne kadar belli olmamış, stat belli olduğunda zemininde sorunlar ortaya çıkmış, üstüne üstük bir de tesislerinde çimler bozulmuş antrenman yapamamışsın. İlaveten futbolcuların ödemeleri konusunda problemler oluşmaya başlamış.
Hangisinden dolayı İsmail Kartal’a laf söyleyebiliriz. Bu sorunları çözmekle yükümlü olan teknik direktör değil tabii ki yönetim. O zaman biraz yönetimsel hataları dillendirmek lazım.
Ankaragücü yönetimi sorunları çözme konusunda bir kolaycılık içinde. İşi ya taraftara ya da belediye başkanlarına atarak çözme rahatlığına alıştı. Taraftar baskısı ile açılan Store haricinde kalıcı çözüm üretme boyutunda elle tutulur hiçbir hamle göremiyorum.
Stat sorununu taraftar sosyal medyada baskı oluşturarak çözüyor, gazeteciye özrü taraftar tepki göstererek diletiyor, belediyelerden destek gerektiğinde trendtopicler oluşturuluyor, stadı taraftar hızlandırıyor. Ankaragücü camiasının gücünden yönetimin faydalanması elbette mantıklı ancak taraftara havale edilmeden bazı sorunlar çözülemez miydi?
Misal Osmanlı Stadında Ankaragücü’nün maç yapmasını sağlamak taraftarın işi miydi?
İŞ ADAMLARINDAN DESTEK İSTEMEK YERİNE DESTEK OLABİLECEKLER YÖNETİME ALINMALI.
Ankara’da iş yapan, Ankaralı iş adamlarının Ankaragücü’ne destek olmasını istemek tabii ki doğru. Ama geçtiğimiz Ocak ayında yapılan Olağan Genel Kurulda neden yönetime güçlü iş adamları davet edilmedi ya da alınmadı? Bu takımı alt liglerden çıkaran yöneticiler gitsin, paralı adamlar gelsin demiyorum. “Yönetici sayısı arttırılıp kulübe maddi imkân sağlayabilecek kişiler alınamaz mıydı?” diyorum. Hadi o zaman takım alt ligdeydi. Şampiyon olduktan sonra bir kongre yapılıp bu sağlanamaz mıydı? Sağlanmadı.
Bursaspor yenilgisi sonrası Ankaragücü’nün en zor günlerinden menemenli fotoğraflar servis edilir, o Ankaragücü ruhu hatırlatılır oldu. O ruh milyonlarca liraya sözleşme imzalatılıp yurtdışından getirilen topçular ile olmaz. Bu kadar profesyonelliğin ve paranın konuşulduğu yerde o ruh kolayca bulunmaz.
2.Ligden beraber çıktığın, Ankaragüçlü olmasa da Ankaragüçlü olmuş futbolcularda o ruh olur. Altyapıdan çıkmış futbolcularda o ruh olur. Başka türlü 2 ay önce kulübe gelmiş adamdan arma aşkı beklemek hayalcilik değil mi?
BU KULÜBÜN ALTYAPISI KALMADI.
Mahmut Akan sadece Mustafa Akan’ın oğlu olduğu için mi 21 kişilik kadroda yer buluyor zannediyorsunuz?
İlk 11’de altyapıdan çıkmış bir tane futbolcun var mı?
Yok.
Olması muhtemel futbolcu var mı?
Altay haricinde o da yok.
Peki alttan geliyor mu?
U21 Liginde Ankaragücü sonuncu.
Altyapı için ciddi bir atılım, hamle var mı?
O da yok.
TANDOĞAN TESİSLERİNİ ARTIK YAPIN
Tandoğan tesisleri harabe. Bir sentetik çim yapılıp altyapının oynaması sağlanmadı. Tandoğan tesislerine 2 sene önce 300-500 bin lira harcansa, yap-işlet-devret ile birisine verilse şu an halı saha gelirinden fazlasıyla çıkarmış olacaktı. Ama yapılmadı.
Ankaragücü’nün altyapısı maçlarını Esenboğa’da oynadı da bir kişi çıkıp “Koca şehirde yer bulamadık” demedi. Taraftar da altyapının önemini unuttu.
Ticarette “Ekonomik krizin varsa reklamdan kesme, reklama daha fazla para harca” derler ya, kulüplerde de ekonomik sıkıntıda en çok yatırımı altyapıya yapacaksın. Mehmet başkan göreve geldiğinden bu yana altyapıdan çıkıp satılan futbolcuların rakamlarını bir hesaplasa aslında bu formülü çok daha rahat anlayacak. Altyapıya bir şekilde kaynak yaratıp bu sene 2-3 futbolcuyu altyapıdan çıkarabilseydi kulüp ekonomisine ne kadar katkı sağlayabildiğini de hesaplasa taşlar tam oturacaktı.
Ankaragücü yönetimi bu konuda da kolaycılığa kaçtı, günü kurtardı ama geleceğe dönük yatırımları yapamadı. Gücünü, enerjisini, ilişkilerini bu konuya hiç yoğunlaştırmadı. Altyapıdan oyuncu çıkarmak maddi gelir haricinde aynı zamanda bahsedilen o arma aşkını da gençleri kazanmanın hazzını da yanında getiriyor. İsmail Kartal’ın da kullandığı “A takım olmadan altyapı olmaz” klişesini kenara bırakıp ciddi bir altyapı hamlesini bu kulüp yapmak zorunda.
Bu kulüp çok zor zamanlardan geçti. 3.Lige düşmenin kıyısından döndü. Muhteşem bir başarıya imza atıp Süper Lige çıktı. Bunlardan dolayı Ankaragücü yönetimini ayakta alkışlıyorum. Ancak artık yeni şeyler söylemek lazım.
“Para verin ödemelerimiz var” sözü yerine “Biz bu kulübün geleceği için şunları yapıyoruz, ucundan da siz tutun” deme vakti geldi artık. Yanlış mıyım?
Son sözüm de taraftar dostlarıma.
Son 2 yıldır önüne geleni yenen Ankaragücü’nü seyretmeye alıştınız, yenilmek zor geliyor. Haklısınız ancak burası da Süper Lig. Öyle sürekli kazanmak kolay bir iş değil. Hele Ankaragücü’nün içinde bulunduğu şartları düşündükçe. Bu takım sezona beklenenden iyi başladı. Beklenenden yüksek puan aldı. 2 maç kaybetmek bu takımı kötü yapmaz. Avrupa hayalleri kurmak elbette güzel ama öncelik bu takımın ligde kalması.
Ben İsmail Kartal’ın bunu bir şekilde başaracağına inanıyorum. Bence siz de inanın.