Güzel Melodiler İşitiyoruz
Gençlerbirliği lige fırtına gibi başlayıp, hız kaybetmeden hedefe doğru ilerledikçe adını tarih sayfalarına yazmayı da ihmal etmiyor. O yüzden bu yazıya da rakamlarla başlayalım; Alkaralar Altay’ı deplasmanda 1-0 yenerek galibiyet serisini 8 maça çıkarttı ve bir önceki hafta Afyonspor’u yenerek eline geçirdiği 1. Lig’in en iyi başlangıç yapan takımı unvanını bir adım daha ileriye taşımayı başardı.
Kırmızı-Siyahlılar aynı zamanda kişisel lig tarihlerinin seri galibiyet rekorunu da kırmış oldular. Daha önce şampiyon olarak üst lige çıkmayı başardıkları 1982-1983 ve 1988-1989 sezonlarında birer kez 7’de 7 yapmışlardı.
Sezon içi seri galibiyet olarak da Gençlerbirliği, Altınordu (2014-2015) ve Adanaspor’un (2015-2016) 8’de 8 galibiyet serilerine ortak oldu. Bu konuda rekor ise İstanbul BB’nin (2013-2014) 10 maçlık serisi. Onu 9 maçla Sivassspor (2004-2005) takip ediyor.
Gelelim maça;
Önceki haftalarda da ifade ettiğim gibi Gençlerbirlikli futbolcular nerdeyse her hafta yeni bir rekor kırmalarına rağmen Erkan Sözeri’nin “ciddi” orkestra şefliği sayesinde, kötü zemine, deplasman maçlarına ya da herhangi bir şeye takılmadan ve daha da önemlisi rehavete kapılmadan her geçen gün daha uyumlu melodiler çıkarmayı başarıyorlar. Böylece her hafta daha olgun besteler dinliyoruz.
Altay karşısında da kaleden forvet hattına kadar sahadaki bütün oyuncular skordan bağımsız olarak 90 dakikada mücadele ettiler ve uzun soluklu galibiyet serisine yeni bir halka eklemeyi başardılar.
Bu maçta Sessegnon’un Gençlerbirliği için Allah’ın bir lütfu olduğunu bir kere daha gördük. Benin’li aldığı her topu, ellili-atmışlı yılların futbol jargonuyla, “dantela örer gibi” bir ya da birkaç ince motife imzasını atarak sürdükten sonra pozitif bir şekilde kullanmaya çalışarak maçı izleyenlere güzel anlar yaşatmakla kalmadı, takımını da temposuyla sürekli ayakta tutmayı başardı.
Selçuk Şahin geçen hafta olduğu gibi takıma iyiden iyiye ısınmaya başladığını göstermekle kalmadı bir de galibiyeti getiren golü attı. Önceki haftalardaki performansıyla tribünlerden bolca eleştiri alan Ahmet İlhan bu maçta hem daha verimli göründü, hem de asist yapmayı başardı.
Claro her zamanki gibi güven veren performansını sürdürürken, aksak bir görünüm sergileyen Kari Arnason önceki haftalara göre hem daha sağlam göründü, hem de defansı toplama konusunda Claro’ya destek oldu.
Ahmet Oğuz hem performansını, hem de konsantrasyonunu arttırmaya devam ederken, Alper Uludağ hem ofans, hem de defansa destek atıp bir de üstüne tribünlere iyice alıştırdığı “solo performans”larına yenilerini ekledi.
Hakan Arıkan hem takımın temposunu ayarladı, hem de güzel kurtarışlarıyla takım arkadaşlarına güven verdi. Nobre çizgisinden ve ciddiyetinden önem vermeden ilerlemiş yaşına rağmen hem ileri hem de geri yönlü olarak takımına destek vermeye çalıştı.
Kısacası haftalar ilerledikçe diğer takımlardan daha oturmuş bir kadrosu olduğunu ispat eden Gençlerbirliği’nde şampiyonluk için işler oldukça tıkırında gidiyor. Bizler de Altay maçının bitiş düdüğünün ardından kısa bir süre 8’de 8’i kutladıktan sonra “neden 9’da 9 olmasın ki?” diye tempo tutmaya başladık bile… Hem gerçekten, haftaya 9’da 9 olmaması için bir sebep var mı ortada?