Daha çocuk yaşlarda Gençlerbirliği’nin kapısından içeri girmiş.
Altyapıda uzun yıllar oynamış, kaptanlık yapmış.
Sakatlanıp futbolu bırakmış ama tribünleri hiç bırakmamış.
Gençlerbirliği Taraftarlar Derneği açılmış, cebinde parası bile yokken bilgisayarını kurmuş.
İnternet sitesi yapalım denmiş, o koşturmuş.
Tanıl Bora’nın kaleme aldığı Ankara Rüzgarı yazılırken fotoğrafları taramak için iş yerindeki scannerları seferber etmiş, oturmuş kendi uğraşmış.
Kulübe ilk interneti o getirmiş.
Kulübe fiber internet için elemanlarını seferber etmiş, kablolarını çektirmiş.
Çaycısından malzemecisine, futbolcusundan antrenörüne kimin bilgisayar derdi varsa halletmiş.
Hiçbir sorumluluğu ve görevi olmamasına rağmen stat meselesine dertlenmiş, Spor Bakanı değişince ATO Başkanı ile birlikte bakana çıkmış, kulübün sıkıntısını anlatmış.
Engelli çocukları alıp kulübe getirmiş, futbolculara forma hediye ettirmiş.
Formaları da mağazadan parası ile almış.
Benden fazla antrenman izlemiş. (Şimdi Ümit Özat sen antrenmanlara zaten gelmiyorsun diyebilir. Bu kendi dönemine ait bir durum)
Yıllarca üyelik için form doldurmuş, yüzlerce hatta binlerce kişi üye yapılmış bir o üye yapılmamış.
Sonunda Akşit Özkural dayananmış da kongrede “Onun gibi bir adamı bu kulübe nasıl üye yapmazsınız” diye feryat etmiş.
Sonrasında da üye olmuş.
Kulübe üye olmasını kutlayan ilk taraftar olarak belki de adını tarihe yazdırmış.
Kimseyi kırmamış, kimseyi üzmemiş.
Gençlerbirliği camiasını geçin Ankara’da hakkında kötü söz söyleyeni olmamış.
Gelelim oğluna....
İlk maçına 23 Şubat 2002 tarihinde soğuk bir havada Galatasaray deplasmanında gitmiş.
(Yanındaydım, oradan biliyorum.)
Ama o daha annesinin karnında, nispeten sıcakta…
Doğuştan Gençlerli denir ya. O daha doğmadan Gençlerlilerden…
Kendi hatırlamaz da Blackburn zaferini de gördü Valencia destanını da…
Daha 3 yaşında tribünlere “Gençler” çektiren amigo oldu...
Gençlerbirliği ile ilgili babası nereye giderse kendi orada…
Alkaralar’ın yıllarca süren halı saha maçlarında da hep vardı.
Al Al Al takım diye bağırırken yorulup bir ablasının kucağında uyurken fotoları bile var.
Buraya kadar özellikle isim vermedim.
Gençlerbirliği tribünlerinden olan, kulüpte çalışan, kısa süre de olsa kulüpte top koşturmuş, hocalık yapmış herkes bahsettiğim kişinin Mehmet Soylu olduğunu, oğlunun da Ömer olduğunu bilir.
Peki Mehmet ile Ömer’i niye mi anlattım?
15 gün önce Mehmet Soylu ile ilgili bir haber sitemizde konu olmuştu.
Mehmet Soylu, Ümit Özat’ın Instagram üzerinden hakaret dolu mesaj gönderdiği taraftar, kongre üyesi…
Yanında onlarca insan çalıştıran, milyonlarca dolarlık cirolar yapan şirketlerin sahibi. Ankara Ticaret Odası Meclis üyesi
“Kulübün parası bitse, küme düşse kimse kalmaz” deniyor ya. Kalacak adam işte…
Mehmet Soylu ne mi yaptı?
Oğlunu da alıp Antalyaspor deplasmanına gitti. VIP’e Protokol’e değil. Taraftar tribününde biletini aldı, maçı izledi.
Dönüşte tesadüf takım ile aynı uçağa denk geldi.
Yolcuları uçağa taşıyan otobüste Ümit Özat’ın ağır hakaretlerine, küfürlerine maruz kaldı.
Hem de oğlunun yanında…
Oğlu tartışmanın ses kaydını almaya çalışırken o da futbolculardan Zeki Yavru’nun gazabına uğradı.
Telefonu elinden alındı, kayıt silindi.
Gözlerinden yaş getirildi.
“Bana küfrettin ben de sana cevap verdim” demiş ya Ümit Özat
O konunun cevabı ben vereyim.
Mehmet Soylu’nun küfür etmediğini, hakaret etmediğini herkes biliyor. Özat da gayet iyi biliyor. Olsa çıkarır şimdiye kadar 100 kere koyardı ortaya, İstanbul basınındaki değerli dostları üzerinden de “Taraftar bana sosyal medyadan küfretti” diye programlarda konuşurdu.
Bugün oğlunun yanında saldırıya da “Efendi” olduğu için maruz kaldı zaten.
Garipsemeyin. Bu karakterdeki insanların karakteristik özelliği bu
Şimdi şapkanızı önünüze koyun, bir daha düşünün.
Ümit Özat’a, onu getiren Murat Cavcav’a, gelmesine ses çıkarmayan yöneticilere, hala kaldıysa güvenen taraftarlara, İstanbul medyasındaki dostlara selam olsun.
Şimdi yandaki İlhan Başkanın fotosuna bakarak yapın hocanıza destek açıklamasını...
Gençlerbirliği’ne layık gördüğünüz hoca bu.
Bu terbiyesizliklere ses çıkarmayan siz.
Kötü adam olan ben.
Eyvallah….