Yanlışları, hataları söylemek, kendince, doğru olanı göstermek, sağlıklı yönetim sistemlerinin olmazsa olmazıdır. Bu sayede başkan ve yönetim, yapılan eleştirilere kulak asarak, gerekli gördükçe, yapılanlara çekidüzen vermek zorunda hisseder kendisini.
Oysa yönetimin tek adamlığa ya da hegemonik bir güce dönüştüğü kurumlarda bırakın eleştirmeyi, yan gözle bakanın bile kellesinin alındığı, zamanla doğru-yanlış her şeyin alkışlandığı kaypak bir sisteme dönüşür.
Gençlerbirliği’nin uzun yıllardır içinde bulunduğu durumun özeti de ne yazık ki bu. İlhan Cavcav’dan sonra, oğlu da olsa, aynı yönetim şeklinin devam ettiğini görmek ise kulübün geleceği adına oldukça üzücü.
Bu kulüp, her sezon, hem sportif, hem de ekonomik anlamda “değer” ve kan kaybettiyse bunun en büyük sebebi, tek kişinin karar verdiği ve etrafındakilerin doğru-yanlış her şeyi alkışlandığı yönetim sistemidir.
Gençlerbirliği’nin geleceğe sağlam adımlarla ilerlemesi için ilk adımda, ayaklarına prangalar vuran bu sistemden kurtulması gerek.
Kısacası; yanlışları söylemek, eleştirmek, muhalefet etmek, muhalif olmak güzeldir... Gençlerbirliği'nin de ihtiyacı olan şey bu. Yoksa durum ortada!