7. haftadayız ve şu ana kadar oynadığımız tüm takımlar gözümüze Barcelona gibi görünüyor. Çünkü hepsinin kadrosunda, birkaç tane sağlam defans, birkaç tane ayağı etkili oyun kurucusu, birkaç tane son vuruşu ve yer tutuşu iyi olan, ve genelde de ismi olan, forvet var. Bunu karşılık “Batı Yakası”nda ise “son 10 yıldır” olduğu gibi, bir kere daha, “soru işaretleri”yle kurulmuş bir toplama takım mevcut.
Buna rağmen, Başakşehir maçında da gördüğümüz gibi, puan ya da puanları sahada mücadele eden takım kazanıyor. Bu yüzden, güzide yönetimimizin daha ilk haftalardan bizleri “mecbur ettirdiği” hedefe yani, kümede kalma hedefine ulaşmak için tek umut kaynağımız bu mücadeleyi, yani takım oyununu sahaya yansıtmamız.
Dün kadrolar ekrana yansıdığında ilk ilgimizi çeken şey, birkaç haftadır hırsıyla takımı ateşleyen Ahmet İlhan’ın yerine Rantie’nin oyunda olmasıydı. Onun dışında cezalı Ahmet Oğuz yerine Zeki geçmiş ve Zeki’nin yerine de Issah sahaya sürülmüştü.
Maçın ilk dakikalarında önde basan ve ileriye doğru çıkmaya gayret eden sürpriz bir Gençlerbirliği vardı sahada. Bu oyun göze hoş görünse de, Başakşehir’den daha seri atak yapan Alanyaspor, daha ilk pozisyonda, sağ bekin ileride kalmasından faydalanarak, havadan sağ kanata uzattığı pasla cezayı kesti. 20’de ise bir başka hava topuyla farkı ikiye çıkarttı.
Kırılgan olan, ve Selçuk gönderildikten sonra sahada lider bir oyuncusu olmayan, takım, maçın daha başında 2 farklı yenik duruma düşünce, arka arkaya inanılmaz defansif hatalar yapmaya başladı. Fakat Alanyaspor’un hovardalıkla harcadığı pozisyonlar ufak bir umutla da olsa, Alkaraların oyunda kalmasını sağladı.
İkinci yarı Skuletic - Ahmet İlhan değişikliği takıma ileri yönlü güç kattı. Serdar’ın soldan ortasına Ahmet’in uçan kafasının direk dibinden dışarı gitmesi maçın başında bu yana Kırmızı-Siyahlıların geliştirdiği en etkili ataktı ama hemen akabinde defansta yapılan inanılmaz bir hata ile fark 3’e çıktı.
Umutlar tükenmişken Ahmet’in attığı golle farkın 2’ye inmesi ve hemen ardından ceza alanı içinde top çıkmak üzereyken Tzavellas’in sert hareketi sonucu kırmızı kart görmesiyle Alanyaspor geri çekilmeye ve Gençlerbirliği “oynuyormuş gibi görünmeye” başladı.
Sonuç olarak evlere şenlik, ama hakkını verelim klas, bir golle Alanyaspor maçı 4-1 önde bitirdi.
Bence oldukça başarılı bir maç yöneten hakem Halil Umut Meler’in tek hatası da penaltı kararını vermemesiydi. Fark bire inse neler olurdu bilinmez ama bu kadar çok defansif hata yaptığımız maçta insanın içinden “günah keçisi” bulmak bile gelmiyor inanın.
Mesut Bakkal maçtan sonra, “bizim için iyi bir ders oldu” dedi. Gerçekten de ders niyetine bir maç izledik. Son haftalarda takım olma yolunda ilerlerken ve güzel bir galibiyete imza atmışken, aslında çok kırılgan bir takım olduğumuz gerçeğini unuttuğumuzu fark ettik.
Ama bu maçta hatırladığımız başka bir şey daha var; 3-0’ı yakalamasına ve bizden çok daha yetenekli bir kadrosu olmasına rağmen Alanya’nın 3-1 ve akabinde verilmeyen penaltı pozisyonunun yaşandığı bölümdeki çöküşünü görmek, skor ne olursa olsun “oyunda kalırsak” özellikle Anadolu maçlarından puanlar çıkarabileceğimizin bir kanıtıydı. O yüzden kırılganlığımızı üstümüzden atıp tekrar takım olma yolunda daha sağlam adımlar atmaya devam etmeliyiz.
Son söz: Düşeriz-kalırız o ayrı mesele ama sezon sonunda, 2007’den bu yana süre gelen ve bu sezon iyice ayyuka çıkan transfer rezilliğinin aktörlerinden hesap sorulmazsa, bu kulübü yöneten herkes bu pisliğe bulaşmış olacak ve bu taraftar asla ve asla bu pisliği unutmayacak! Bundan emin olabilirsiniz!