Gençlerbirliği’nde neler oluyor?
Kulüpte çarşı, pazar karıştı desem sanırım yanlış olmaz.
Yönetimde aylardır süren gerilim, gizli saklı kulisler ve çalışmalar artık alenileşti.
Saflar belli oldu, kılıçlar çekildi.
Önce yaşananları size anlatayım…
YAŞANANLAR
Aslında süreç İlhan Cavcav’ın vefatından birkaç gün önce başladı desek yanlış olmaz.
İlhan Cavcav’ın vefatından iki gün önce yaptığı yönetim kurulu toplantısında başkanvekilliğine Niyazi Akdaş’ın yerine oğlu Murat Cavcav’ı getirmesi, Akdaş’ın bu operasyon sonrasında istifa etmesini hatırlıyorsunuzdur. Niyazi Akdaş bu yaşananlardan sonra sadece kırgınlığını dile getirmiş, başka da hiçbir açıklama yapmamıştı. Ancak takımın kötü gitmesi durumunda başkan adaylığı için en güçlü aday olduğu herkes tarafından biliniyordu.
18 Şubat’ta yapılan kongrede yönetimin çok büyük kısmı korunarak Murat Cavcav babasından boşalan koltuğa oturmuştu.
İlk kriz görev dağılımlarında başladı. Arif Ölmez’in başkenvekili olarak yönetimde görev almasından memnun olmayan, lafta konuşup icraatta görünmeyen bazı yöneticiler aleni olmasa da dedikodu ortamlarında bu memnuniyetsizliklerini dillendirmeye başladı.
Murat Cavcav’ın kulüp yönetiminde sadece birkaç yönetici ile fikir paylaşması, transferleri teknik direktör Ümit Özat ile birlikte yapıp yöneticilerin olan biteni medyadan öğrenmeye başlaması da asıl sıkıntılı sürecin başlangıcı oldu.
Yönetim Kurulu toplantılarının yapılmaması, nadiren yapılan yönetim kurulu toplantılarında da dışarda konuşulan konuların içerde gündeme getirilmemesi sorunları derinleştirdi. Herkes karnından konuştu. Çoğu yönetici transferler yapılırken bırakın tepki göstermeyi kulübe bile uğramadı.
Ümit Özat’ın kulübü ve camiayı zora sokan açıklamaları, yapılan transferlerin kalitesi, başkanın Özat’a sahip çıkan sözleri her geçen gün kulüpteki rahatsızlıkları arttırdı.
Oynanan berbat futbol, alınan kötü sonuçlar, taraftarların tepkilerinin yoğunlaşması, tepki gösteren taraftarlara söylenen çirkin sözler, Ümit Özat’ın gönderilmesinden neredeyse hiçbir yöneticinin haberdar olmaması, Mesut Bakkal’ın getirilmesini yöneticilerin internet sitelerinden öğrenmesi, başkanın yapılan transferleri sahiplenmesi ve doğru olduğunu savunması bardağı taşıran son damlalar oldu.
Özellikle son 3 maçta tribünlerden yükselen istifa seslerinin yöneticilerin bazıları tarafından özellikle yaptırıldığını düşünen Murat Cavcav, hangi yöneticilerin bu organizasyonun içinde yer aldığını öğrenmeye çalıştı.
Tam bu aşamada Genel Sekreter Sinan Gürsoy, Asbaşkan Arda Çakmak, Sayman Hıfzı Kuruşa ve Basın Sözcüsü Hakan Kaynar; artık aleni bir şekilde yönetim içinde muhalif hareketi başlattı. Bu dört yöneticinin istifa edip etmeyeceği önümüzdeki günlerde belli olacak. Başkan Murat Cavcav’ın tüm yönetim kurulu üyelerinden ileri tarihte kullanılabilecek şekilde istifa mektuplarını istediği iddia ediliyor. Gürsoy, Çakmak, Kuruşa ve Kaynar’ın diğer yöneticiler ile birlikte istifa mektuplarını vermeleri durumunda işleme alınması, vermemeleri durumunda yönetim kurulu toplanarak görevlerinin ellerinden alınacağı ve düz yönetici olarak kongreye kadar devam edecekleri tahmin ediliyor.
Her ne kadar şubat ayında yapılan olağanüstü kongrede, olağan kongrenin 2 yıl ertelenmesi oylanmış olarak kongre tutanaklarına işlense de Dernekler Kanununda geçen “Olağanüstü kongrelerde olağan kongre ertelenemez” maddesi en geç 2018 Mayıs ayında yapılacak olağan kongrenin oldukça gerilimli geçeceğinin habercisi gibi. Net söylüyorum. Mayıs ayında Gençlerbirliği’nde kongre olacak. Yok diyenlere inanmayın! Onlar kendi görev sürelerini uzatmak için böyle bir yalan uydurdular sadece. Ötesi yok.
Ancak muhalif hareketi başlatan 4 yöneticinin mayıs ayındaki kongreyi bekleme niyeti yok gibi. Tüzük gereği kulübün kongreye götürülmesi için yönetim kurulu kararı, denetleme kurulu kararı ya da üyelerin 1/5’inin imzası gerekiyor.
Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulundan bu kararı çıkarması zor görülen muhalif hareket, kongreye gitmek için gerekli 310 delegenin imzasını toplamaya çalışıyor. Telefonla delegeleri arayarak imza toplama çalışmasına başlayan muhalif yöneticiler, hareketin başkan adayı olarak da Niyazi Akdaş’ı dillendiriyor. Ancak Niyazi Akdaş bu hareketin parçası mı değil mi, şimdilik net değil.
Bir diğer iddia ise yönetim kurulundan 6 üyenin istifa etmesi durumunda yönetimin düşeceği doğrultusunda. Ancak 9 yedek üyesi olan yönetim kurulunun 6 üyenin istifası ile düşmesi söz konusu değil. Üstelik muhalif harekette yer alan yönetici sayısı da şimdilik sadece 4 ve artması beklenmiyor.
HATALAR!
Önce Murat Cavcav’ın hatalarının önemlilerini bir listeleyeyim…
1- Kulübü tek adam gibi yönetmeyi denedi. Tüm kararları Ümit Özat ile birlikte aldı ve kimseye danışmadan uyguladı. Evet İlhan başkan da kulübü tek adam olarak yönetiyor, bildiğini yapıyordu ancak o İlhan Cavcav’dı. Ve İlhan Cavcav kendi bildiğini yapacak olsa da yine de herkesin fikrini almaya çalışırdı.
2- Transferler fiyasko idi. Takımın puan durumundaki yeri artık bunu net ortaya koyuyor. Başkanlığı döneminde 20 transfer yapıldı. Elle tutulan transfer sadece Claro oldu.
3- Ümit Özat’ın kulübü ve camiayı aşağılayan ve rezil eden açıklamalarına sessiz kaldı. Herkesle dalaşmasına göz yumdu, Ümit Özat’ı eleştirenleri kendi düşmanı gibi gördü.
4- Mesut Bakkal’ı getirmesi doğruydu. Ama transfer dönemi bitmeden kritik 2-3 ismi kadroya katmayarak tüm camianın kâbus yaşamasına sebep oldu.
5- Alınan kötü sonuçlara rağmen hatanın farkına vardığı ve devre arasında gerekli müdahaleyi yapacağı izlenimini kimseye vermedi. Muhalif bir grubun çalışmalarına gerekli olan zemini tamamen kendisi yarattı.
Muhalif hareketin hataları
1- Bukre’nin çok güzel bir sözü var: “Yanlış başlayan işler doğru biter miydi? Bitmezdi. Bitmedi.”
Bana göre çıkış yol ve yöntemleri hatalı. Hatalar yapılırken sessiz kalanların, yönetim kurulu toplantısında konuşmayanların, transfer döneminde tesislere uğramayanların, transfer dönemi bittiği, takımın devre arasına kadar her alacağı puanın kıymetli olduğu süreçte zamansız böyle bir aksiyon yaratmalarının kulübe bir faydası olmadığını düşünüyorum.
2- Yaptığı basın açıklamalarında Ümit Özat’a net bir şekilde tek kelime laf edemeyip, kelime oyunları ile hem taraftarın hem hocanın gönlünü hoş etmeye çalışan kişilerin yanlarında saf tutmadığım için kulağıma geleceğini bile bile arkamdan konuşmaların samimiyetsiz buluyorum.
Daha önce birbirlerini kulübün parasını çalmak ile suçlayanların bir araya gelmesini, hırsızlık ile suçladıkları kişinin bu organizasyonun akıl hocası olmasını çok tehlikeli görüyorum.
4- Mesut Bakkal’ın gelmesi ile birlikte takımda oluşmaya başlayan pozitif enerjiyi, eskiye oranla iyi oynanan futbolu, alınan puanları, kısacası umut ışıklarını küçümser tarzda davranmalarını, kulübün geleceğini düşünmeden “Aman kötü gitsin de Murat Cavcav’ı devirelim” düşüncesinde oldukları hissini yaratıyor. Bu da beni çok rahatsız ediyor. Kulübü düşünerek davrandıklarına inanamıyorum.
5- Yönetim kurulunda eleştiriler yönetim kurulu toplantısında olur. Orada tek kelime konuşmayanlar kulüpte yaşananlardan mutlu değillerse istifalarını verip muhalefete başlarlar. Bu da son derece meşrudur. Hem yönetim içinde kalıp hem dışarda muhalefet yapmak, kendilerinin de olduğu yönetimi devirmek için üyeleri arayıp imza toplamaya çalışmak bana göre etik bir davranış değildir. Üstüne üslük Murat Cavcav’ın hatalarını arttırmasına ve bu tehlikeli süreçte kulüpte bir de yönetimsel kaos oluşmasına neden olur.
6- Muhalif harekette bulunan yöneticileri şu an ambulans arkasına takılmış taksiler gibi görüyorum. Öne Niyazi Akdaş’ı atarak kendilerine hareket alanı açmaya çalıştıklarını hissediyorum. İlerleyen günlerde kulüp için bir ümit olabilecek Niyazi Akdaş ismini sonuca varmayacak bir işin içine çekerek geleceğe dair umutların da azalmasına neden olabileceklerini düşünüyorum.
7- Hareketlerinin başlangıcının organik olmadığı kanısındayım. Hormonlu işlere karıştıklarını hissediyorum. Ve en çok bu hormonlu işlerden rahatsız oluyorum. (Burada aleni olarak yazmasam da neyi kastettiğimi muhatapları gayet iyi anlayacaklardır.)
KONGRE OLSA NE OLUR?
Maalesef Dernekler Kanunu ile yönetilen spor kulüplerinde bir başkanın istemediği takdirde koltuğunu bırakması biraz zor görünüyor. Atilla Aytek’in başkan adayı olduğu kongrede bir gecede 1200 yeni üyenin kaydedilmesi, 2017 Şubat kongresinde bir kalemde 600 yeni üyenin alınması, önümüzdeki dönemde yapılacak bir kongrede muhalif hareketin mevcut başkanın kendi istememesi durumunda başarıya ulaşması oldukça zor görünüyor. Herkes biliyor ki bir gecede yine Gençlerbirlikli olmayan yüzlerce insan üye yapılır ve kongre kazanılır.
Bunun doğruluğunu savunacak değilim elbette. Ama bir realite var. Kanunlar maalesef buna izin veriyor ve hemen hemen her dernekte işleyiş benzer şekilde yürütüyor. İlhan Cavcav’ın vefatının ardından kulüp tüzüğünün 82 Anayasasına benzediğini, delik deşik olduğunu ve üzerinde acil olarak çalışılması gerektiğini kaleme almıştım. Dinleyen olmadı. Tüzük medeni bir hale getirilip üyelik işi şeffaflaşsaydı daha demokratik bir yönetim ihtimali doğabilirdi.
BİR ÖZELEŞTİRİ BEKLİYORUM!
Benim ne Murat Cavcav ve ekibinin yanında yer almam ne de muhalif hareketin bir parçası olmam söz konusu değil. Ben Gençlerbirliği özelinde değil tüm Ankara takımları açısından sadece külüplerin tarafındayım. Kulübün aleyhine olacak her işte kim olduğuna bakmadan kalemimi sallarım. Bunu da takip eden herkes artık gayet iyi biliyor.
Belli ki bu süreç daha çok su götürecek. Tarafların yaptıklarını kalemim el verdiğince yazmaya devam edeceğim. İki taraftan da ricam, kaos çıkarmadan, etik kuralların dışına çıkmadan ve kulübü dönüşü zor bir yola sokmadan ve bu yarışı sürdürmeleri. Özellikle muhalif hareketten ricam zamanında kulübün dışına itilmiş asalakları tekrar bu kapıdan girecek hale getirmemeleri. Beni taraf olmayacağımı net bir şekilde söylediğim ortamda zorla pozisyon aldırmak zorunda bırakmayın. Kimlerden bahsettiğimi, kimlerin asalak olduğunu ve yanınızdaki eski suç ortaklarını gayet iyi biliyorsunuz. İsim, isim lütfen yazdırma zulmünü bana yaşatmayın. Eski dosyaları açtırmayın, pisliklerle kendi adınızı yan yana andırtmayın!
Ama asıl beklentilerim Murat Cavcav’dan.
Murat Cavcav’ın samimi bir özeleştiri yapmasını istiyorum. Bunu ben değil tüm Gençlerbirliği camiası istiyor. Hatalarının farkında olmak ve bunları samimiyetle söyleyip düzeltmeye çalışmak insanı küçültmez. Aksine yüceltir.
Transfer politikasının fiyasko olduğunu, kulübü tehlikeli bir sürecin beklediğini anladığını göstermesi, devre arasında gerekli müdahaleyi yapacağına camiayı inandırması lazım.
Kulübün kasasındaki paranın yapılan transferler ile bittiği yönündeki dedikodulara da bir cevap vermeli, rakamlar ile kulübün ekonomik durumunu şeffaf bir şekilde paylaşmalı. Çöp transferlere giden paralar “Başkanın yeniliği ve acemiliği” diye sineye çekilebilir. Ama şeffaf olunmaz ise bu başka bir şekilde anlaşılır. Buna izin vermemeli.
Gençlerbirliği’nin, kendisine ait bir şirket olmadığını, Türkiye’nin en büyük kulüplerinden biri ve kamu yararına bir dernek olduğunu, yaptığı icraatlarda camiayı ikna etmediği takdirde kongrede başkan olsa dahi rahat bir şekilde o koltukta oturamayacağının bilmesi lazım. Artık kulübü tek başına değil yönetimi ile birlikte yönetmeye başlaması lazım.
Tüm Gençlerbirliği camiası özeleştiri bekliyor. Kötü bir başlangıç olsa dahi “İlhan Cavcav ne yapar, eder takımı kurtarır” rahatlığını yaşamak istiyoruz.
“Birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz şu kritik günlerde”, yoga kulübü gibi el ele vererek, ortama pozitif enerji yayarak devre arasına kadar bir şekilde ne kadar puan alacaksak alalım. Yapılabilecek zaten başka bir şey de yok.
Ama devre arasında bu kulübe gerekli takviyeler yapılmazsa İlhan Cavcav sezonunda İlhan Cavcav’ın emanet ettiği takım küme düşer.
Bunu da oğlu Murat Cavcav başarmış olur.
Başkanı olduğu takımı küme düşme hattında bırakıp gidenlerin “Gençlerbirliği düşerse biz gelir çıkarırız” laflarına da fırsat vermiş olur.
Umarım bu yazdıklarımdan hem başkan hem muhalifler üstlerine düşen mesajları alırlar. Aksi takdirde benim iki taraftan da Gençlerbirliği hayrına bir beklentim maalesef olamaz…