Gençlerbirliği ahalisi için çok zor günler, Ankara 19 Mayıs Stadı’nın yıkılmasına altı maç kaldı, bu altı maça bile ayağımızı sürüye sürüye gidiyoruz ne yazık ki, çünkü takımımız futbol oynamıyor, teknik adam görevindeki şahıs bizi temsil etmiyor, başkan ise kırk yıllık taraftarlar için “gerçek değiller” diyecek kadar olaya yabancı…
İlk lafım Murat Cavcav’a, ki kendisine olan azıcık inancım da Konyaspor maçından sonra yaptığı açıklama ile tamamen bitti. Herkesin tanıdığı, tribünün müdavimi olan bir grup için “gerçek taraftar değil” açıklaması yaptı. Ben kendisine buradan iletiyim, o gün tribünde olanların büyük kısmını yakından tanıyorum, bir kısmını seviyorum, bir kısmını hiç sevmiyorum ancak her birinin taraftarlığını ve bu kulübe bağlılığını çok iyi biliyorum. Bilmediğim tek şey ise Murat Cavcav’ın gerçekten bu kulübün başkanı olup olmadığı… Başkandan çok Ümit Özat’ın özel kalem müdürü gibi davranıyor. Üstelik, bizim camiada hiçbir zaman naylon taraftar olmadı ama yakın tarihimizde iki kez naylon kongre üyeleri ile seçime gittik, bilinsin ki tüm bunlara sesimiz çıkmıyorsa görmediğimizden, bilmediğimizden ya da anlamadığımızdan değil…
Murat Cavcav çok hata yapıyor ama en büyük hatası kendisini İlhan Cavcav gibi “dokunulmaz” hissetmesi. Dokunulmazlık ancak İlhan Cavcav seviyesinde bir isim için mümkün ki, O bile bu eleştirilerin kat be kat fazlasını göğüslerken kendi taraftarı için “gerçek değil” ifadesini kullanmadı!
Ümit Özat’ın Gençlerbirliğindeki varlığı ile ilgili yazmak artık anlamsız. Bunun getirdiği sıkıntıyı ve kargaşayı –ki korkarım ki bu kargaşa gün gün artacak - hala gör( e)meyen varsa, sorunu dinleyip ya da okuyup çözülebilecek bir sorun değil demektir. Varlığını, açıklamalarını ve duruşunu bir tarafa bırakıyorum, teknik olarak oynattığı futbol son derece keyifsiz ve kısır… Sahanın tamamında var gücüyle pres yapan, topu kazanmaya çalışan, bunda da çoğu kez ve önemli anlarda başarılı olan, ancak kazandıktan sonra o topla ne yapacağından bihaber bir takım yaratmış. Özat göreve geldiğinden beri, top ayağındayken hiçbir özel varyasyon sergilemeyen, bırakın varyasyonu iki pası bile güçlükle yapabilen, akan oyunda üç futbolcu ile ceza sahasına giremeyen ve rakip ceza sahası içinde topu bir saniye bile tutamayan bir takım görünümünde Gençlerbirliği… Dün gece Fenerbahçe karşısında da aynı oyun şablonunu izledik. Rakibin orta saha – defans hattı bu ligde başka hiçbir takımda olamayacak kadar ağır oyunculardan kurulu olmasına rağmen, pozisyona giremedik. Ağır oyunculara kart aldırmamız gerekirken, maçı iki kırmızı ile bitiren taraf olduk. Maçı rahat kazanmamız gerekirken, saçma sapan yenildik!
Bundan sonrası bizim için çok zor. Ümit Özat’ın “oyunbozan” futbolunun bir başarı yakalaması imkansız. Herhangi bir başarı yakalama şansı olmadığı gibi, tribüne futbol izlemek için gelenlerin bir kısmının, tamamen kaybedilmesine sebep olacağı kesin. Yazımın bu noktasında Gençlerbirliği yönetimine bir mesaj göndermek isterdim ancak ortada Murat Cavcav ile Ümit Özat’tan başka bir muhatap göremiyorum. Onlar da kendilerinden çok eminler! Bekleyip göreceğiz, ne yazık ki elimizden başka bir şey gelmiyor. Bu hikayenin sonu acı bitmez umarım!