“Bomboş” geçirilen bir sezonun daha sonuna gelirken Gençlerbirliği, ligde kalması pamuk ipliğine bağlı Adanaspor karşısında bir sürü pozisyon yakalamasına rağmen son dokunuşu yapamadığı için sahadan mağlubiyetle ayrıldı. Takım düşmemeyi, neredeyse, garantilediği için bu mağlubiyetin kağıt üstünden hiçbir önemi yok gibi görünebilir ama bence öyle değil.
Gençlerbirliği, sembolik olarak, son 10 yıldır özellikle transfer konusunda yaptığı hatalar ve teknik direktör değiştirme konusundaki fevri hamleler nedeniyle sürekli kan kaybetti. Bu süre zarfında kulüp, “başaltı takımı” olmaktan “küme düşmeyen takım” rütbesine indirildi.
Türkiye’de ışığı parlayan tüm genç futbolcular sezon biter bitmez Gençlerbirliği’ne imza atarken, kariyerinde düşüşler yaşayan ya da hiçbir başarısı olmayan oyuncular takıma eklenmeye başladı. Sezon sonunda ise aynı oyuncular tazminat ödenerek gönderilip yerlerine benzer kalitede oyuncular transfer edilerek her yıl aynı hatalar tekrarlandı. Bununla da kalınmadı, özellikle transfere karışan tüm teknik direktörler takımın geleceğine bakılmaksızın görevlerinden alındı.
2016-2017 sezonuna da benzer hatalar tekrarlanarak başlandı. Bir sürü oyuncu ücretsiz olarak başka takımlara kiralandı ya da tazminat ödeyerek gönderildi. Yerlerine “yanlış” oyuncular transfer edildi. Sezon içinde teknik direktör değiştirildi. İkinci yarıya ligdeki tüm takımlar güç kazanarak başlarken Kırmızı-Siyahlılar devre arasında, yerlerine alternatif düşünmedikleri, eldeki iyi oyuncuları satıp güç kaybetmiş bir şekilde ikinci yarıya başladı. Haliyle tek ve mutlak hedef, “kümede kalmak” olarak belirlendi.
Fakat İlhan Cavcav’ın vefatının ardından kulüp tarihi için önemli bir döneme girildi. Murat Cavcav’ın 1,5 yıllığına koltuğa oturmasıyla birlikte hemen akla “son yıllarda yapılan hatalar devam edecek mi?” sorusu gelmeye başladı.
Haliyle taraftar olarak bizler de kulüpte bulunan futbolcuları ve transfer çalışmalarını daha yakından takip etmeye başladık. Bunun ilk aşaması olarak da bu sezon tam olarak izleyemediğimiz ve muhtemelen sezon sonu göndermek için efor sarf edilecek oyuncuları takip etmeye başladık.
Adanaspor maçı bu tarz oyuncuların ve gelecek sezon için yeni oyun sistemlerinin denenebileceği maçlardan biriydi. Devre arasında takıma katılan ama ligde 4 maçta sadece 160 dakika forma şansı bulan Velikonja’yı ya da 25 kez forma giyen Khalili yerine 9 maçta sadece 217 dakika forma şansı bulan Milinkovic’i ilk 11’de görmek önemliydi. Ama Milinkovic 36 ve Velikonja 60. dakikada oyundan alındı. Oysa Velikonja golle buluşamasa da 2 kez kaleciyle karşı karşıya kalacak pozisyona girmişti. Neredeyse son 70 dakika tek kale oynanan maçta Özat’ın Sloven oyuncuyu çıkartıp orta saha oyuncusu Ring’i oyuna alması da ayrıca şaşırtıcı bir karardı.
Maçtan sonra Özat, “hiçbir futbolcu ‘bana şans vermedi’ diyemez” dese de, her fırsatta “forvetimiz yok” diye hayıflanan teknik adamın 5 maçta, ki bunlardan sadece iki tanesinde ilk 11’de ve sadece bir tanesinde tüm maç boyunca, toplam 220 dakikada sahada kalan Velikonja’ya “gerçekten” şans tanıdığına inanmak zor. Ya da 6 maçta 138 dakika oyunda kalabilen Bady’nin. Kaldı ki devre arasında alınan Ümut Sözen’in ligde 15 ve Mehmeti’nin sadece 2 dakika oyunda kalarak şans tanınıp tanınmamış olduğunu sormaya gerek bile yok sanırım.
Bir de işin “sezon sonu gidecek iyi oyuncular” bölümü var. Eskiden sezon sonu sözleşmesi bitecek iyi oyuncularla hemen masaya oturulur ve çoğu zaman, iyi bir talip çıkması halinde yardım edileceği sözü verilerek sözleşmesi uzatılırdı. Serdar da bir önceki sezon gösterdiği performansla sözleşmesi uzatılması gereken oyunculardan biriydi ama son dakikaya kadar beklenerek oyuncuyla anlaşma şansı neredeyse yok edildi.
Kısacası gelecek sezon için nasıl bir kadro kurulacağı, kimlerin gönderileceği, kimlerin geleceği ve hatta nasıl bir oyun oynanacağı konusu büyük bir soru işareti olarak önümüzde duruyor. Haliyle nasıl bir hedef koyulacağı da.
Bekleyip göreceğiz ama başkan ve yönetimin a’dan z’ye her konuda çok daha ince eleyip sık dokuması gerektiğini çünkü ilk tam sezonlarında herkesin gözlerinin onların üzerinde olduğunu belirtmek gerek.