Sezonundan sondan 9. haftasında, küme düşme adaylarından bir takımla oynuyorsanız maça ful konsantre çıkmanız gerekir, zira rakip artık ligde kalmak için son hamlelerini yapmaktadır ve tabiri caizse “vur kır parçala bu maçı kazan” diye sahaya çıkacaktır.
Evden stadyuma doğru yürürken Tanıl Abiyle bu senaryoyu düşünerek, “sezonun en zor maçlarından birine çıkıyoruz” diyorduk. Çünkü bu maçı almamız durumunda rahatlayacakken, rakip düşme tehlikesini iyice üzerine hissedecekti.
Ümit Özat, önceki maçlara göre defanstan Anıl ve orta sahadan Issah yerine Uğur ve Murat Duruer’i sahaya sürmüştü. Buna karşılık rakibin en etkili silahı Kweuke’nin kart cezalısı olması Alkaralar’ın en büyük şansıydı.
Maç başladığında her iki takım için de garip bir oyuna şahitlik ediyorduk. Hem Gençler, hem de Rizespor hayati bir maç değil de sanki Mayıs ya da Ağustos maçı yapıyor gibi oldukça “cool” bir şekilde sahada takılıyorlardı. Gençlerbirliği evinde oynadığı son iki maçtır rakip üzerinde kurduğu baskıyı kuramıyor, buna karşılık Rizespor beklediğimizden son derece etkisiz görünüyordu.
İlk 45 dakika oldukça vasat bir oyun sonunda, hak ettiği gibi golsüz beraberlikle sona erdi. Bir umut ikinci yarıda hareket bekliyorduk ama gol yolundaki en etkili silahımız olan Serdar’ın gereğinden fazla top ezmesi ve Aydın’a yapılan baskı nedeniyle zaman pozisyonsuz bir şekilde akıp gidiyordu. Ta ki 52’de Aydın’ın nefis golüyle havalara fırlayana kadar.
Golden sonra Rizespor’ın direkten dönen ve akabinde Hopf’un kurtardığı şut dışında hiçbir etkinliğine şahitlik edemedik. Gençlerbirliği de benzer bir şekilde etkisizdi. Haliyle maç da 1-0 Gençlerbirliği’nin üstünlüğü ile sona erdi.
Kısacası vasat ve kötü oynadığımız maçtan 3 puan çıkarttık ve takım olarak puan cetvelinde kafamızı yukarıya doğru çevirmeyi başardık. Taraftar olarak ise, yeni yönetimimizin gelecek sezon için, “gerçek sportif bir hedef” koyup ona ulaşmak için çaba harcayacak iyi bir takım kurması için beklemeye başladık…