Murat Cavcav’ın başkanlık görevine gelmesiyle yeni bir dönem başlamış oldu. Gençlerbirlikli olmayan çevremizden “babadan oğula geçen başkanlık” şeklinde eleştiriler alsak da, hem İlhan Cavcav’a olan vefa borcumuz, hem de Murat Cavcav’ın listesinin Arif Ölmez, Hakan Kaynar, Arda Çakmak, Cem Kaya ve Bülent Üstündağ gibi iyi Gençlerbirliklilerden oluşuyor olması, tüm camianın içine siniyor. (Tabi Niyazi Akdaş’ın eksikliğine de üzülüyoruz.) Yeni yönetime yeni görevlerinde başarılar diliyorum. İşleri çok zor, İstanbul ve şehir takımlarına özellikle son 10 yılda; siyasetle-sermayenin çirkin ilişkilerinden peydahlanan şişirilmiş bütçeli takımların ve belediye destekli ucubelerin katıldığı bir süper(!) ligde, tam anlamıyla yalnız başına bir camiayı parlatmaya çalışacaklar. Muhtaç oldukları kudret, bu kulübün futbol geçmişinde ve futbol kültüründe mevcut!
GELELİM ÜMİT ÖZAT’A
Ümit Özat, Alanyaspor maçı ile Konyaspor maçı arasındaki sürede, camiada çok eleştirildi. Eleştirilerin sebebi taktik becerisinin yetersizliği ya da futbolu bilmemesi falan değildi. Aksine sezonun psikolojik olarak en zor maçında, bir sihirbaz gibi şapkasına elini atıp kocaman bir tavşan çıkardı. Top rakipteyken beşli savunma sistemi, iki kanat bekinin yapısal olarak bu sisteme olan uygunluğu ve Serdar ile Aydın’ın üzerindeki “savunma yapma” yükünün kısmen azalması, takımı daha güçlü ve üretken kıldı, doğru zamanda alınmış riskler ve iyi bir taktik beceri örneğiydi... Daha önceki maçlarda da futbol oynatma konusundaki becerilerinin ışığını göstermişti. Elindeki kadronun kısıtlı yeteneklerle dolu olduğunu da hepimizi biliyoruz. Kulübün bugünlerde çok ihtiyaç duyduğu Ante Kulusic’in hak ettiği değeri görmemesi dışında, saha içi seçimleri ile ilgili eleştireceğimiz çok az şey var.
Ümit Özat’ın camia içinde çok sert eleştirilmesinin en büyük nedeni, Alanyaspor maçı sonrası, takım iki futbolcusu hakkındaki, direk ve suçlayıcı açıklamalarıydı. Kendisinin düşündüğünün aksine, Konyaspor maçını kazanmış olmak, Alanyaspor maçı sonrası, oyuncuları basın önünde isim vererek ve küçük düşürerek eleştirmesini aklamadı. Bir hafta boyunca yapılan eleştirilerin hemen hemen tamamı da, Ümit Özat’ın açıklamaları ve tavrı ile ilgiliydi. Ancak eleştirilerin en azından yapıcı olanlarını bile dinlemeyen, sadece kendisin dinleyen biri olarak, maçı kazandıktan sonra bile bir nefret dili üretti, insanları “çokbilmiş” , “işgüzar” ve “çıkarcı” olmakla suçladı... Biz zaten bu ülkenin her bir bireyi olarak nefret dili mağduruyuz, çok sevdiğimiz Gençlerbirliği’nde de bu dile maruz kalmak istemiyoruz. Bu camia Ümit Özat’ın bu diline ve tavrına da katlanmaz, katlanamaz. Zaten Gençlerbirliği camiasını temsil eden dil ve yaklaşım da bu değil. Bir an önce kendisine çeki düzen vererek, Gençlerbirliği camiasına yakışan bir teknik adam profiline evrilmek zorunda, aksi taktirde eleştirilerin sonu hiç gelmeyecek.
FEDAKARLIK DEMİŞKEN
“Bu camia için bir Ümit değil, bin Ümit feda olsun” açıklaması güzel. Taahhüt ettiği fedakarlığı bilmek iyi. Bakalım, başkanken kulübü için hapis yatan, hiçbir maddi beklenti içinde olmadan bin bir emekle kulübün tarihini kitaplaştıran, hiçbir karşılık beklemeden yalnızca hizmet etmek için yıllarca uğraşıp gencler.org sitesini yapan, sırf kulüp tarihi karanlıkta kalmasın diye hiçbir kazancı olmadan belgesel çeken, her kongreye dünyanın neresinde olursa olsun gelip Gençlerbirlikli olmayı anlatan, ermeni kimliği kulübe zarar verir düşüncesiyle kendisini kulübün dışında bırakıp feda eden, beş kuruş para kazanmadan klasspor’u yapan, sayısı az da olsa on yıldır futbol kırıntısı bile izlemeden bu takımın peşinde koşan insanların oluşturduğu bir camiada, fedakarlığını nasıl gösterecek, ben de merakla bekliyorum.