Bu yazının, bir kısa, bir de orta-uzun vadeli konusu var. Kısa vadeli konu ile başlayalım; Türkiye Kupası’nda oynanan Kayserispor karşılaşması.
3 maymunu oynamanın bir manası yok. Devre arasında Süper Lig’de yer alan 17 takım gücünü arttırmak için transfer yaparken Gençlerbirliği’ni yönetimi, eldeki tüm güçlü oyuncuları satıp yerlerini "soru işaretleri”yle doldurdu. Buna rağmen, yıllardır sportif başarıya aç Gençlerbirlikli taraftarlar, "hani olur ya" diyerek Türkiye Kupası'na sarılmak istediler ama “içi boşaltılmış” takım, daha ilk basamakta Kayserispor’a elenerek, umut kırıntılarını da yok etti.
Kayserispor’un şu anda düşme potasında olduğunu ve Gençlerbirliği’ne karşı daha yedek bir kadroyla mücadele ettiği göz önüne alınırsa, ligde kalan maçların Alkaralar için oldukça zorlu geçeceği ortada. Devre arasında oynanan kumarın sonucunu, yeni alınan oyuncuların takıma hızlıca uyum sağlayıp, gidenlerin yerlerini doldurup dolduramayacakları belli edecek.
Umarım bir an önce toparlanıp ateş hattından uzak bir şekilde ligi tamamlamayı başarabiliriz. Gelelim orta-uzun vadeli konumuza;
İlhan Cavcav'ın yönetim tarzını eleştiren insanların ortak kaygısı; kurumsallaşmasına hiçbir zaman izin vermediği Gençlerbirliği'nin, vefatından sonra ne olacağı konusunda arkasında kocaman bir soru işareti bırakacağıydı.
Temdit penaltısı gibi, son dakikada oğlunu işaret etmiş olması belki "geçiş dönemi" için mantıklı görünebilir ama Murat Cavcav'ın kulüpteki işlere ne kadar hâkim olduğu konusu tam anlamıyla bir soru işareti. Mesela Cavcav yönetimini eleştirenlerin ortak eleştirilerinden biri, sembolik olarak, OFTAŞ'ın Süper Lig'e adım attığı ve kulübün "transfer yapıcılarının" işlerini ikiye katladıkları dönemden bu yana yapılan kötü, anlamsız ve özellikle son yıllarda birilerinin cebini doldurmak için yapıldığı şüphesi uyandıran yabancı oyuncu transferlerine bir çeki düzen verip veremeyeceği ya da verme gücüne sahip olup olamayacağı cevaplanması beklenen en öenmli sorulardan biri. Bekleyip göreceğiz.
Son olarak taraftarın yeni yönetimden ortak beklentilerini belirtelim;
Akşit Abinin sürekli dile getirdiği ama hep kulak arkası edilen; kulübün uzun vadeli gelir elde edebileceği projelerin hayata geçirilmesi, tek adamlığın yok edilip kurumsallaşma için adımlar atılması, yönetimin üye yapma, seçim ve diğer tüm konularda taraftarına ve kamuoyuna karşı şeffaf davranması, yüzlerce oyuncu olmasına rağmen, birkaç dönem dışında, neredeyse hiç işlevsel olarak kullanılmayan altyapıya çeki düzen verilerek, hem as takıma sürekli oyuncu sağlanması, hem de bu sayede kilit oyuncular dışında gereksiz yabancı oyuncu alınmaması, menajer ve/veya komisyoncuların ellerindeki futbolcuları almak yerine düzgün bir izleme/transfer komitesinin hayata geçirilerek transferlerin yapılması, oyuncu - teknik direktör ve kulüp arasındaki bağların yeniden gözden geçirilip yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi, hiçbir şekilde rantçı taraftar oluşumlarına müsaade edilmemesi, kulübün UEFA kriterlerine uygun bir şekilde finansal dengenin sağlanması, Gençlerbirliği’nin yeniden albenisi yüksek bir kulüp haline getirilmesi ve artık, kalın ve altı çizgili bir şekilde belirtmek gerekir ki, sportif başarılar için ter dökülmesi, tüm Gençlerbirliklilerin yeni yönetimden ortak beklentileridir. Çünkü ancak bu sayede kulübün geleceği sağlam ayaklar üzerinde yeniden inşa edilmeye başlanmış olacaktır.