Geçen sezon başarılı bir iş çıkarıp, adını Avrupa Kupaları'na yazdırmayı başaran Osmanlıspor, kadrosuna yaptığı takviyelerler 'taş' gibi bir takım oldu. Olmasına oldu ama Yeniçeriler'e spor kamuoyunda olumlu bakanlar kadar sempati ile yaklaşmayanların da sayısı az değil. Yurt dışında 'Arap sermayesi' ile gücüne güç katan takımlar gibi ülkemizde de Başakşehir ile Osmanlıspor pek çok insana ilgi çekici gelmiyor. Bunun nedenleri tartışılır, herkesin bir düşüncesi vardır elbet ve buna saygı duymak gerek…
Mor-sarılı başkent ekibi, ligde ağır ağır havasını bulacaktır. Kazanılan Trabzon maçı da bunu hissettirdi. Aksayan yönlerini hızlı toparlayan Osmanlıspor'un, önümüzdeki haftalarda oynayacağı maçlarda rakiplerine ağırlığını hissettirmesi sürpriz olmayacaktır.
UEFA Avrupa Ligi'ne adını yazdırmadan önce sırasıyla Zimbru, Kalju ve Midtjylland'i eleyen başkent ekibi, 'yalnız kalan Ankara'nın Avrupa hasretine başarıyla son verdi demek yanlış olmaz diye düşünüyorum. Bu maçlarda rakiplerine karşı zaman zaman büyük üstünlük kuran Yeniçeriler, karşılaşmalarda hakem hatalarıyla da mücadele etmek zorunda kaldı. Tabii bunlar eskiden daha çok olan şeylerdi. Futbolda hakem hatalarından canı az yanmayan Türkiye ve temsilcileri, günümüzde basketbolda çok büyük hakem hataları ya da yanlı kararlarla zor anlar yaşayabiliyor. Bir sohbetimizde de bunlar gündeme geldi. "Avrupa futbolunun baronları, adıyla ve duruşuyla açıkca Osmanlıcılık yapan başkent ekibinin canını yakacak kararlar verebilir mi?" sorusunu konuştuk aslında. Osmanlı düşmanlığı besleyenlerin sayısı az değil! Hakemlerin yapacağı bir-iki etkili karar, Yeniçeriler'in biletini kesebilir mi? Bunun sorusunu perşembe günü oynanmaya başlanacak UEFA Avrupa Ligi maçlarıyla göreceğiz.
Etkili kontra atakları ve sert savunmasıyla Avrupa maçlarında kolay kolay pes etmeyecek olan Osmanlıspor'un; eleştirilerimize rağmen başarılı olmasını temenni ediyoruz. İyi bayramlar…