Klasspor - Meriç Enercan - Nice yıllara Ankaragücü yazısı

Site İçi Arama


NİCE YILLARA ANKARAGÜCÜ

11549 Okunma


Bu yazıyı, büyük bir heyecan ve aşk ile 31 Ağustos 2010 tarihinde yani Ankaragücü’nün 100. Yaş gününde yazıp, yayımlamıştım Hürriyet’te…

Sonraki 31 Ağustos günlerinin doğum günü klasiği oldu. Dört yıl Hürriyet Ankara’da yayımlanmıştı, son üç yıldır da klasspor’da…

Nice yıllara, nice yaşlara Ankaragücü… 


İSTANBUL’DA DOĞDU ANKARALI OLDU


31 Ağustos günüydü doğum tarihi, yıllardan 1910...
Ankaragücü, İstanbul’da doğdu o gün... İstanbul’da doğup, Kurtuluş Savaşı’nda Ankaralı oldu.
İlk rengi, sarı yeşil idi. Tıpkı kavun ile üzüm gibi.
Tatlı, keyifli ve gösterişli...
Aslında kuruluşu, amansız bir çekişmenin ürünüydü. Aynı tarihte yani 31 Ağustos 1910’da kurulan Altınörs İdmanyurdu ile Turan Sanatkarangücü’nün; aynı günde birleşmesiyle futbol sahnesine çıktı, Ankaragücü...

Anlayacağınız sancılı doğdu... Sancısı, o günden bugüne hiç bitmedi. İlk günden yaşanan çekişmelerle, yaşadığımız günlerin çelişkilerine geldi.
Hep popülerdi, popüler kaldı.
Kurtuluş Savaşı sırasında şehit veren takımdı Ankaragücü...  ‘Millî Mücadele’ yıllarında ülkeye yaptığı hizmetlerle ön plana çıktı. Mermi üretti, savaş için askeri mühimmat yaptı, bunları İstanbul’dan Ankara’ya; oradan da tüm Anadolu’ya taşıdı.
Yılmadan, korkmadan, bıkmadan, usanmadan yazılan şanlı Türk tarihinin mürekkebi oldu... 
Gurur duyulacak işler yaparken, kötü günler de yaşadı.
Küme düştü, parasız kaldı, başarısızlıkları sevenine kabus oldu.
Ama hiç sahipsiz kalmadı. Yere düşmedi, başı eğilmedi.
Mermi gibi dik, hızlı ve sert idi her zaman.
İyi gününde, kötü gününde hep sevenleri vardı...


ATATÜRK’ÜN RENGİNİ VERDİĞİ TAKIM


Sarı lacivert renklerini, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk verdi.
“Kavunun sarısı, Ankara üzümünün laciverdi olsun” dedi Büyük Türk,  “Renk Babası” oldu Ankaragücü’nün...
Belli ki içten içe sevdi, yüreğinden destekledi...
Bakmayın siz, birilerinin sıkça tekrarladığı “Atatürk bizdendi” masallarına…
Hiç bir takıma söylemediğini, Ankaragücü’ne de söylemedi. “Fenerbahçeliyim, Galatasaraylıyım, Beşiktaşlıyım” demediği gibi; “Ben Ankaragüçlüyüm” lafını da etmedi… 
Ama Ankaragücü’ne rengini verdi Atatürk...
O da yetti, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti yaptığı Ankara’lılara...


AŞKIN SARI LACİVERT HALİ


Sevgi dedik de, insanlar sevdi Ankaragücü’nü...
Yüzler, binler, onbinleri ve hatta yüzbinler gönül verdi.
Aşkın sarı lacivert haliydi bu yaşanan...
Karşılıksız aşkın, dayanılmaz ağırlığını yaşadı yıllarca Ankaragücü sevdalıları… 
Hepsi hepsi, iki Türkiye Kupası, bir de Devlet Başkanlığı Kupası’ydı 100 yılın hasılatı...
Bu kadar küçük başarı için verilen büyük sevginin bir tanımı olabilir miydi?
1959’da başlayan resmi 1. Lig’de hiç şampiyonluk görmediler.
Aslında göremeyeceklerini bile bile sevdiler Ankaragücü’nü.
Bu, öylesine bir sevda; dünyada eşi benzeri olmayan bir garip tutkuydu.


İYİ Kİ DOĞDUN ANKARAGÜCÜ


Bu tutkuydu, insanları tribünde, sokakta bir araya getiren.
Bu sevgiydi, tribünde ilk kez karşılaşanların, 40 yıllık dost gibi sarılmasına neden olan.
Kazandığında pembe bulutlara çıkarıp, kaybettiğinde karalara büründüren işte sadece buydu.
Ankaragücü ile yatıp, Ankaragücü ile kalkanların ezeli ve ebedi tutkusu…
Babadan evlada geçen, bitip tükenmeyen bir sevdaydı Ankaragücü...
Süper Lig, PTT 1. Lig, 2. Lig ve hatta amatör küme; nerede olduğuna aldırmadan.
Dün olan, bugüne kalan, yarına devrolan.
İyi ki doğdun Ankaragücü, iyi ki varsın.
Her şeye rağmen, herkese rağmen, her zaman var olacaksın...
Tarihinle, taraftarınla, onurunla…