Seri yazı dizimin 3. Bölümünde Cavcav’ın şifreleri yok.
Bu sefer yazımın konusu Cavcav’dan sonra şehrin en uzun süreli ikinci başkanı Melih Gökçek ve ailesi ile alakalı.
Cavcav’ın Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada çok önemli bir bölüm var. “Melih Gökçek, Ostim Stadı karşılığında benden Ahmet Yılmaz Çalık’ı istedi,” diyor.
Önce bu işin detaylarını bir açayım.
Yıllardır süren 19 Mayıs Stadyumu’nun yıkılması muhabbeti son günlerde oldukça ciddileşti. Hatta darbe girişimi olmasaydı bugünlerde yıkılması bile gündemdeydi. Yeni proje ile ilgili aldığımız duyumlara göre 19 Mayıs Spor Kompleksi içinde sadece futbol stadı bulunacak, dış sahalar, tenis kortları ve diğer tesisler Atatürk Kültür Merkezi arazisine taşınacak. Spor Bakanlığında hazırlanan bu proje oldukça güzel gibi görünüyor. “İnşaatın bir an önce başlaması için heyecanlanıyorum,” bile diyebilirim.
Her sene UEFA Lisansını ilk alan kulüplerden olan Gençlerbirliği, bu sene ciddi bir sıkıntı yaşadı. Stadın güvenliği ile ilgili evrakların eksikliği nedeniyle Futbol Federasyonu, Gençlerbirliği’ne UEFA lisansını vermedi. Valilikten alınan “Olur” yazısı sayesinde Ulusal Lisans için başvuruda bulunuldu. Bu sefer de stadın aydınlatması ve jeneratörün yetersizliği bahane gösterilerek Ulusal Lisans verilmedi. Bunun anlamı Gençlerbirliği’nin maçlarını 19 Mayıs Stadyumu’nda oynamaması demekti. Stadın mal sahibi Spor Bakanlığının Futbol Federasyonuna, “Biz stadı yıkacağız. İstediğiniz yatırımlar devlet imkanlarını israf anlamına gelecektir” dediği bir yazı ile Gençlerbirliği’nin sorunu çözüldü. Bunun için de Gençlerbirliği yöneticileri oldukça emek verdiler.
Sorun şimdilik çözüldü çözülmesine ama bu sefer de stat yıkıldığı taktirde Gençlerbirliği’nin maçlarını nerede oynayacağı sorunu baş gösterdi. 19 Mayıs Stadyumu’nu kullanan Ankaragücü’nün şehirdeki birçok stadı kullanabilme şansı var iken Gençlerbirliği, Süper Lig kriterleri nedeni ile Ankara’da Osmanlı Stadı haricinde maçlarını oynayabileceği stat bulamadı.
Doğal olarak da Gençlerbirliği, Melih Gökçek’e stadın yıkılması durumunda maçlarını Osmanlı Stadı’nda oynamak istediğini söyledi. Şimdi “Cavcav, Osmanlı Stadı’nı niye Melih Gökçek’ten ister ki” demeyin. Stadın sahibi Ankara Büyükşehir Belediyesi. Asaş firmasından yıllar önce satın aldı. Üstünü kapattı, ısıtma sistemini yaptı. Stadın her yerine Yeniçeri heykellerini bile Büyükşehir Belediyesi açtığı ihale ile yaptırdı. Geçen senelerde statsız kalan Beşiktaş’a bile kapısını kendi açıp davet eden Belediye Başkanının bu şehrin 94 yıllık kulübüne de geçici bir süre için yardımcı olacağını düşündüler.
Gökçek beklendiği gibi davrandı. Oğlunun taraftarı olduğu Beşiktaş’a kendi isteği ile verdiği stadı Osmanlıspor’un Avrupa mücadelesini ve zeminin kötüleşeceğini bahane ederek Gençlerbirliği’ne vermedi. Şaşırttı mı? Tabii ki hayır. Ama Belediye Başkanımızın Gençlerbirliği’nin mağdur olmasına da içi elvermedi. Gelin size “Ostim Stadı’nı vereyim. Eksiklerini de tamamlayayım. Sizin oynayabileceğiniz hale getireyim” dedi. Ne kadar düşünceli bir davranış değil mi? Düşünüldüğünde mantıksız da değil.
Ama Gökçek durmadı. “Size Ostim Stadını veririm ama karşılığında Ahmet Yılmaz Çalık’ı Osmanlıspor’a verirsiniz” dedi. Cavcav bu teklifi reddetti. Geçtiğimiz günlerde Çalık ile sözleşmeyi de uzattı.
Küçük oğlunun televizyon kanalındaki futbol yorumcusu gibi bir “Haydaaaa” da ben çekeyim o halde.
Ben “Haydaaa” diyorum ama bu yazıyı okuyanlardan kimsenin bu talebe şaşırdığını düşünmüyorum. Asıl şaşırılması gereken de bu. Şaşırmıyoruz. Melih Gökçek’ten tam beklenen davranış.
Bir kamu görevlisi olan Belediye Başkanı, kendi yönetimindeki belediyeye ait bir tesisi, kamu yararına faaliyet gösteren bir derneğe tahsis etmek için belediye ile resmi hiçbir bağlantısı olmayan bir şirkete futbolcu hibe edilmesini, başka bir deyişle dolaylı yoldan para aktarılmasını istiyor.
Üstelik bu tür talepler artık toplumda normal bile görünmeye başladı. Yukarıda yazdığım cümleyi kelime kelime bir daha okuyun. Bunun neresi normal? Bu demokratik her ülkede başlı başına suç bence. Belediye Başkanını koltuğundan edebilecek kadar önemli bir suç hem de.
Ama ben normalleştirmiyorum. Kanunlara, toplumsal kurallara, ahlaka uymayan tüm davranışları garipsemeye devam ediyorum. Zaten istenen de bu çarpık davranışları normalleştirme. İnadına yazmaya, çizmeye devam ediyorum.
Hatta geçmişte yaptıklarını da tekrar tekrar gündeme getiriyorum.
Mehmet Çakır’dan başlayalım. Gençlerbirliği’nde yıldızlaşan Mehmet Çakır’ı Eskişehirspor 2 milyon TL’ye istiyor iken 200 bin TL gibi komik bir rakama Ankaraspor’a verilmesi, ardından İlhan Cavcav’ın sahibi olduğu Balgat’taki eski fabrika arazisinin imar izninin İş Merkezinden Alışveriş Merkezine çevrilmesini defalarca yazdık. Yalanlama da gelmedi. 40 kat değer artışı olduğu söyleniyor. Melih Gökçek’in yaptığı da İlhan Cavcav’ın yaptığı da adli makamların soruşturması gereken bir olay…
Ama halkta karşılığı “Normal”
Mehmet Umut Nayir’e gelelim.
Ankaragücü’nün en büyük gol silahı idi. Belki o sene takımında kalsa Ankaragücü 1.Lige çıkmış olacaktı. Devre arasında oynatmayacaklarını bile bile Ankaragücü’nden aldılar, 700 bin liraya. Daha onu da ödemediler. Tesadüfe bakın ki o hafta Büyükşehir Belediyesinden Ankaragücü’nün aylardır beklediği 2 milyon TL kulübün hesabına yattı. Mehmet Yiğiner herkesten alacağı konusunda söz söyleyebildi de “Bizim Osmanlıspor’dan alacağımız 700 bin TL vardı. O ne oldu,” diyemedi. Soranlara da cevap bile vermedi.
Ama halkta karşılığı: “Normal”
Normal falan değil. Bu da adli makamlarca soruşturulması gereken bir olay.
Daha da normalleştirilmiş anormallikler var.
Misal Melih Gökçek’in büyük oğlu Ahmet Gökçek. Hani Futbol Federasyonu yönetimine seçilen. E-Biletten sorumlu olmuştu hatta. Osmanlıspor’un kaçak biletten en fazla ceza yiyen takım olması da garip aslında ama konu başka.
Şimdi Futbol Federasyonuna seçilen yöneticinin bir kulüp ile bağlantısı kalmaz, tarafsız olur ya. Babasının oğlu işte. Babası nasıl Ankara’nın tüm takımlarına adil bir şekilde yardım etmesi, destek olması gerekirken sadece kendi yönettikleri Osmanlıspor isimli futbol ve hafriyat şirketine destek oluyor ise oğlu da tarafsızlığını unutalı çok oldu. Geçen sene Osmanlıspor’un 30 maçında tribünde yerini aldı. Gol olduğunda en coşkulu taraftardan beter sevinmeler, maç öncesi futbolcuların soyunma odasına uğrayıp öyle tribünlere geçmeler, hep anormal normal işler. Yalan yok. Ahmet Gökçek misal Gençlerbirliği maçına da geldi. Ama rakip tabii ki Osmanlıspor’du.
Ama sanırım ben olayı çözdüm. Ahmet Gökçek, Futbol Federasyonunda Osmanlıspor’dan Sorumlu Yönetici olarak görev yapıyor. Öyle olmasa Futbol Federasyonunda diğer yöneticiler, diğer kulüp yöneticileri falan buna bir tepki gösterirdi.
Onlar da mı bu durumu normalleştirdi yoksa?
Neyse, stat konusuna geri döneyim.
Şimdilik stadın yıkılması ile ilgili bir durum yok. Darbe girişimi sonrası biraz ertelenmişe benziyor. Süreç tekrar işlemeye başlayana kadar bu sezonun bitebileceği de söyleniyor. Bu köprünün altından daha çok su akar.
Osmanlıspor Avrupa’dan elenir, Melih Gökçek belki yaptığından utanır, kendi arar “Osmanlı Stadı, bu şehrin stadıdır. Beşiktaş’a açtığımız stat tabii ki sonuna kadar Ankara takımlarına da açıktır,” der.
Tamam, yazdığıma kendim de inanmıyorum ama belki diyorum işte.
Anlayın artık...