Klasspor - Bülent Atlas - Botanica mı Limonata mı? - Bölüm:2 yazısı

Site İçi Arama


BOTANİCA MI LİMONATA MI? - BÖLÜM:2

8215 Okunma


Gelelim İlhan Cavcav’ın Üzülmez’den ne istediği konusuna.

Cavcav’ın mantığını çözmeden başarılı bir hoca ile neden yolları ayırmak istediğini anlayamayız. Henüz bu mantık yapısını çözebilen bir bilim insanı çıkmadığına göre ancak geçmiş tecrübelerden kazandığımız tahminler ile bir sonuca varmaya çalışıyoruz.

Oldukça karışık Cavcav mantığının en temel formülününden başlayalım.

Cavcav’ın bir hocayı göndermesi için başarısızlık yeterli bir nedendir. Ama devam etmesi için başarı yeterli bir neden değildir.

Gençlerbirliği’nde bir hoca, “Başarılı olursam kulüpte kalırım, istediğim transferleri de yaparım, iyi fiyata da anlaşırım” diye düşünürse şu an yaşadığı problemleri yaşaması muhtemeldir. Ben bu problemleri yaşayacağını daha mart ayında kaleme almıştım. Ama Üzülmez bizim yazdıklarımızı kendine düşmanlık olarak gördü. Kendisini kulüpten göndermek için yazdığımızı sandı. Hem Gençlerbirliği taraftarları hem de kulübü takip eden gazeteciler kötü oynatan bir hoca için bile “Gitsin” derken korkarak söyler. Bilir ki Gençlerbirliği’nde genelde gelen gideni aratır. İbrahim Üzülmez gibi başarılı bir sezon geçirmiş bir hocanın gitmesini ise en basit anlatımla bu yüzden hiç istemez.

Benim de niyetim Üzülmez’in gitmesi değildi tabii ki. Sadece uyarmaya çalıştım. Ama İbrahim Üzülmez’in gözünün önüne özellikle perde indirdiler. Gençlerbirliği’ne gelmesine aracı olan Emrah Yıldız, Üzülmez’i kulüpte tüm yöneticilerin, gazetecilerin kendisini sevmediğine, hepsinin cebinde bir hoca ismi bulunduğuna, tek dostunun kendisi olduğuna inandırdı. Üzülmez’i kulüpte yalnızlaştırdı. Dediği gibi her yöneticinin cebinde bir hoca ismi olsa bile mevcut hoca başarılıyken hiç birinin o ismi Cavcav’a öneremeyeceğini fark etmedi bile. Bu yalnızlaşma şu an İbrahim Üzülmez’e destek olacak birçok kişinin kendisinden uzaklaşmasına da neden oldu aslında.

Üzülmez ile bir kez konuşabildim. Geçen sezonun hemen başında Kasımpaşa maçı öncesi İstanbul’da otelde. Orada bile Üzülmez ile rahat konuşturtmayan, her sorduğum soruyu kendi ile ilişkilendirip araya girmeye çalışan Emrah Yıldız’ın ne yapmaya çalıştığını yüzüne söylemenin rahatlığı ile bu satırları yazıyorum. Çevresinde kendi yarattığı sanal düşmanlara karşı Üzülmez’in tek koruyucusu gibi gösterdi kendini. Üzülmez de inandı buna. Sanırım hâlâ da inanıyor.

Cavcav’ın Üzülmez’in paraya düşkünlüğü ile ilgili söylediği sözlerin büyük kısmında haklı olduğunu düşünüyorum. Kulüp tarafından sözde yalanlanan peşinat krizini hatırlarsınız. Cavcav, peşinatın 250 bin TL’sini yatırmış, geri kalanını gelecek ay yatıracağını söylemiş, Üzülmez de “Herkese para buluyorsun, bana gelince mi geciktiriyorsun” demişti. Aslına bakarsanız bu konuşmada iki tarafın da bir hesabı vardı. Cavcav, 2 gün sonra Üzülmez’i kovarsam 500 bin lira kaptırmayayım derdi ile parayı yarım yatırmış, Üzülmez de iki gün sonra Cavcav beni kovarsa paramın tamamını alayım demişti.

Yıllarca Süper Ligde, İstanbul takımlarında oynamış bir hocanın gerekli birikimi fazlası ile yaptığını, Gençlerbirliği’nden alacağı parayı üç yıl sonra bile alsa kendisine sorun olmayacağını tahmin etmek zor değil. Üstelik bahsedilen kulüp beş gün çalıştırdığı hocaya bile 750 bin TL bonservis parası verebilecek kadar zengin bir kulüp iken hesabın tamamen inatlaşmaya bindiğini görmek zor değil.

Cavcav’ın “Araba istedi, ev istedi” gibi sözlerinde gerçeklik payını bilmiyorum. Ama gelen yabancı oyuncuya bile araba, ev veren bir kulübün başkanının üç kuruşun hesabını yapması garip gibi görünse de Üzülmez’in de böyle taleplerde bulunması bana komik geliyor. Porsche ile gezen birinin kulübün vereceği 50 bin liralık kiralık arabaya bakması size de garip gelmiyor mu?

Bir de üstüne üstük takımın kamp dönüşünde sözleşmesine ek madde eklenmesini isteyip “İlk 8 hafta içinde beni kovarsanız 500 bin TL ek tazminat isterim” demesi işi inatlaşmadan çıkarıp “Köylü kurmazlığına” getirdi desem sanırım yanlış bir tabir olmaz.

Bir diğer konu da Üzülmez’in Gençlerbirliği’nde başarılı olmuş her hocanın yaşadığı rahatsızlığa yakalanmış olması. Gençlerbirliği’nde bir gerçek vardır. Transferi hoca yapmaz, kulüp yapmaz, menajer yapmaz, yönetim kurulu yapmaz. Başkan yapar. İşine karışıldığında da ipini çeker. Üzülmez bu gerçeği değiştirebileceğini düşündü. Bu sistem doğrudur diye söylemiyorum. Doğru olmadığı her sene yapılan onlarca yanlış transferden zaten belli oluyor. Geçen sene yapılan yanlış transferleri Mustafa Kaplan’ın üzerine yıkarak sıyrıldığını düşünen Cavcav, bu sene de mutlaka bir günah keçisi bulacak ve suçu ona yıkacaktır. Ya da suçu menajerlere atıp “Beni yine öptüler” diyecektir. Bu kulübün 37 yıllık yönetim tarzı beğenmesek de böyle. Taraftarlar ya da gazeteciler bu gerçeği kabul etmeyerek direnebilir, sürekli eleştirebilir. Ancak Gençlerbirliği ile sözleşme imzalayıp 1,2 milyon TL alacak bir hoca ise ya Cavcav’ın kendine verdiği oyunculardan en iyi şekilde yararlanıp başarılı olmaya çalışır ya da ben böyle çalışamam deyip gider.

Hem “Benim istediğim transferler yapılacak” hem  de “Bu kadar para alacağım” dersen de ligler başlamasına sayılı günler kala bir krizin ortasında bulursun kendini.

Bir de Cavcav’ın pohpohlanma konusu var. İbrahim Üzülmez bu konuda Cavcav’ın karnesinde tamamen sınıfta kaldı. Gençlerbirliği ile az buçuk mesaisi olan herkes bilir ki bu kulüpte bir başarı varsa o İlhan Cavcav’a aittir. Tüm başarısızlık ise hocanındır. Sen başarıyı kendine, başarısızlığı Cavcav’ın üzerine atmayı denersen hayatının hatasını yaparsın. Üzülmez’i yine martta yazdığım yazıda bu konuda uyarmaya çalışmıştım. Birkaç söylemi dışında yine kendi bildiğini yapmayı sürdürdü. Üstüne üstük TSYD kupası finalinde düdük çalar çalmaz soyunma odasına gitmesi, söylenmesine rağmen kupanın İlhan Cavcav’a götürülmesinde kaptan Ahmet Çalık’ı yalnız bırakması bir çizik daha yemesine neden oldu.

Burada bir parantez açmak istiyorum. Üzülmez’in TSYD Kupası finalinde düdük çalar çalmaz soyunma odasına gitmesi, taraftarın çağırmasına rağmen sahaya tekrar girmemesi büyük bir ayıptı. Bir hocanın, görev yaptığı bütün kulüplerde kendisini çağıran tribünlere gitmeme huyuna anlayış gösterebilirim. Ancak Beşiktaş tribünleri çağırınca koşa koşa giden Üzülmez’in maaşını aldığı kulübün taraftarı çağırınca gitmemesi çok çirkin bir durumdu. Bunun benzerini Gençlerbirliği’ni şampiyonluğa oynatan Ersun Yanal, Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda yapmış, ilk Adanaspor maçında taraftardan tepki almıştı.

Bir diğer ayıbını da Ankara medyasına yaptı Üzülmez. İstanbul medyasındaki dostlarına sayfalarca röportaj verirken Emrah Yıldız’ın dolduruşu ile düşman gördüğü Ankara medyasına TSYD maçı sonrası açıklama bile vermemesini geçtim, bir de eliyle “Git – Git” yapması büyük bir terbiyesizlikti. Bu da Cavcav’dan olmasa bile bizden bir çizik yemesine neden oldu.

Konumuza döneyim. “Bülent gidip gelip konuyu Emrah Yıldız’a bağlıyorsun” diyeceksiniz ama bu yaşananlarda oldukça önemli bir yer işgal ettiği için yazmak zorunda kalıyorum. Gençlerbirliği’nde hem A takımdan hem de altyapıdan bir çok oyuncunun birden Mustafa Erdem Karagöl ile menajerlik sözleşmesi imzalaması haberlere konu olmuştu. Hatta TSYD’de düzenlenen basın toplantısında kulüp yöneticisi de bu iddiaları doğrular nitelikte sözler sarf etmişti. Emrah Yıldız’ın yakın arkadaşı olan, kulüpte birlikte gezdikleri Karagöl’ün birden Gençlerbirliği oyuncularının menajerliğini alması Cavcav’ın da dikkatini çekmiş ve sezon sonunda Üzülmez’e “Emrah Yıldız’da ısrar edersen ikiniz de gidersiniz” demesine neden olmuştu. Üzülmez, Yıldız ile yollarını ayırarak Gençlerbirliği ile sözleşme imzalamıştı. Ancak bu ayrılık sözde olmuş, Üzülmez; Emrah Yıldız’ın Ümit Özat ile birlikte ortağı olduğu iddia edilen Armada’daki “Limonata” isimli kafede birlikte çalışmayı sürdürmüştü. Üzülmez, Cavcav’ın istememesine rağmen geçtiğimiz günlerde Yıldız’ı kendi ekibine dahil ederek tekrar kulübe girmesini sağladı. Bir çizik de buradan yedi.

Gençlerbirliği’nde İbrahim Üzülmez ile Cavcav arasında hatta Cavcav’ın duymadığı yöneticilerle arasında belki de kibrit kutusunu bile doldurmayacak birçok sorun yaşandı.

Sonuç kangren. Bu saatten sonra İlhan Cavcav’ın Üzülmez ile devam etmesini beklemek açıkçası hayal olur. Gaziantep maçında gelebilecek bir galibiyet belki krizi öteleyebilir. Ama şu saatten sonra artık ayrılık kaçınılmaz gibi görünüyor.

BOTANİCA MI LİMONATA MI?

Bu ara yeni bir huy kazandım. Sosyal medya hesaplarım üzerinden yaşananlar ile ilgili şifreli mesajlar atıyorum. Konunun muhatapları ne demek istediğimi elbette anlıyor. İlerleyen günlerde bu mesajın detaylarını sitede paylaşıyorum. “Botanica mı Limonata mı işte bütün mesele bu” mesajım da böyle bir şifre içeriyordu. Üzülmez ile yolların ayrılacağı, yeni hocanın kim olabileceği üzerine aylardır kulisler zaten dönüyor. Kulislerin döndüğü mekanlardan biri eski – yeni yöneticilerin uğrak mekanlarından biri olan Botanica Cafe, diğeri ise Emrah Yıldız – Ümit Özat’ın ortağı olduğu iddia edilen Limonata Cafe.

Botanica’yı iki ay önce Metin Diyadin’in Cavcav ile bir pazar kahvaltısı yaptığı yer olarak hatırlayabilirsiniz. Botanica’da Metin Diyadin ismi öne çıkıyor. Limonata’nın derdi ise Ümit Özat’ı Gençlerbirliği’nin başına getirmek...

Emrah Yıldız, her ne kadar İbrahim Üzülmez’e yardımcı olarak kulübe tekrar giriş yapsa da asıl derdinin Üzülmez sonrası daha önce Gençlerbirliği’ne getiremeyi başaramadığı Ümit Özat’a bir manada yol yapmak olduğu söyleniyor. (Bunu da sosyal medya hesaplarımdan şifreli olarak paylaşmıştım)

Şu an Üzülmez sonrası teknik direktörlük için Gençlerbirliği’nin iki eski kaptanı  Metin Diyadin ile Ümit Özat’ın adı konuşuluyor. Cavcav beklenmedik bir hamle ile başka bir hoca getirir mi bilinmez. Ancak şu an bu savaşı Botanica ve Limonata’dan hangisinin kazanacağını ben de merak ediyorum.

YARIN -

BÖLÜM:3 - GÖKÇEK'TEN CAVCAV'A AHLAKSIZ TEKLİF!

Facebook Yorumları
Facebook üzerinden yorum var.
Site Yorumları
YORUM YAZ
Adınız:
Yorum:
Okuyucularımızın görüşleri bizim için çok önemlidir.
İçinde küfür, hakaret, tehdit, aşağılama bulunmayan; aynı bilgisayardan farklı isimler ile yazılmayan tüm yorumlar yöneticilerimizin onayından geçtikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.
8
Alkara
22 Ağustos 201612:18
Yav he he. Az ama öz kardeşim, bırak debelenip dursun bu. Büyüklük kompleksine kapılmış, gb kompleksi oluşmuş içinde belli. Sürekli cevap yetiştirmeye çalışmasından belli. Ankaragücü taraftarligi dediğin zamanında \"yedibelayiz biz,asariz keseriz,esrarciyiz,popi tatfayiz\" modasına uyularak oluşturulmuş bir halisunasyondu bitti. Kulüp olarak da bitti. Gececen o yüzden bu ayaklari. Taraftarlik sadece cincinden altindagdan adam toplamakla olmuyor. Hem cincinden hem bikkentten taraftarini bunyeye katmak onemli. Gencler biyle bi takimdir ve ankaranin sahici takimidir.
7
Cankirili Simsar Seco
21 Ağustos 201621:56
Ankaranin en buyuk kulubu tescilli ve bellidir.Tartisilmaz. Ankaragucunun dususu politiktir ayni senin Baskaninin yillarca yok etmeye calistigi taraftarini tribune cekip sovuslerim diye tutmayan planlari gibi oldu.Gokcekin Ankaragucune hesap kitap acilirsa gobegi bagli oldugu icin yalvarilmaya aslinda gerek yoktu zaten gerekenide 2 yildir yapmistir.Simdi Ankaragucu AS oldugu icin o politik oyuncularda kaybolup gittiler zaten. Super lige cikarsak siz o stada giremezsiniz usta.
6
Az ama öz
21 Ağustos 201613:43
taraftarla olsaydi bu is ankaragucu 5 senedir alt liglerde surunmezdi , o buyuk taraftar gokcek ailesine yalvarmazdi medet ummazdi. Yani burdan anlasilan o isler yalandan taraftarla olmuyor Az ama öz olun sagdan soldan medet ummayin insallah superlige cikarsinizda Ankara da kim en buyukmus goruruz
5
Cankirili Simsar Seco
19 Ağustos 201618:45
Az ve Oz..Kulubu BUYUK kulup yapan taraftaridir. Bos tribune super ligde oynasan ne olurki? Atmosferin yok kivilcimin yok varligin hic yok. Baskanin bile vazgecmis gunu idare ediyor..Siz belgesel cekip 20 kisiyle alkislar Ankaranin halkina AYI gozuyle bakmaya devam edin elinizdeki 50 tane 70 likte cekip gidince anilari anlatacak adaminizda kalmayacak..
4
az ama öz
19 Ağustos 201616:32
halen Ankaragüçlüler taraftar kalabalığı muhabbeti yapıyoryya bizde bunu anlamıyoruz kalabalıkta ne oldu üst lige mi çıkardı taraftar sizi yok üstüne üstlük o kuru kalabalık Gökçek başganınıza yalvarıp şampiyon yap bizi dedi battınız bu duruma geldiniz halen Gençlerbirliği hakkında konuşuyonuz boşverin siz bu işleri üst lig işleri bunlar ;)
3
Gb1923
19 Ağustos 201616:31
Degil mi Çankırılı? Kapatalim gitsin zaten gençleri. 3 bizans kendi arasinda oynasın bence hatta. Nasil olsa ulkenin
2
Cankirili Simsar Seco
19 Ağustos 201614:58
Genclerbirligi bu kadar yazmaya cizmeye decek bir kulupmu ya? Tamam taraftariniz okumus, aydin vesaire ama tribunde tum taraftarinizi yiksan 3000 adam zor cikar. Bu kadar safsataya degecek bir kalabalik yokki..Cavcav taraftarinida biliyor,kulubun nereye gidebileceginide. Ne yapsin bu saatten sonra torunu yasindaki adamlarin maskarasimi olsun? Isin var gucun var yaptigin ise konsantre olsan disari mihraklarin sinsiligine gelmesen Cavcav da seninle papaz olmaz hoca.Sen para konusma cik takimini ilk 3-4 e sok sonra onlar sana 1 milyonla gelsin degilmi? Ucuz hesaplarin dondugu yerde sonuc husrandir.Ankaragucu gozunuzun onunde.
1
Karaman beyi
19 Ağustos 201612:20
Yarin bolum 3 saka bi yana bu yazi dizilerini cogalt abi ;)
BÜLENT ATLAS



Yazarın Diğer Yazıları