“Normal” bir takım taraftarıysanız; sezon öncesi hazırlık maçlarında alınan iyi sonuçlardan ötürü büyük bir mutluluk duyarsınız. Çünkü takımınızın sezona iyi bir başlangıç yapmasına “paha biçilemez!”
Oysa bu karşılaşmaları “hazırlık maçı” gözüyle takip eden “normal” bir takımın yönetimi, sonuçlardan bağımsız olarak, “paha biçilemez” notlar alıp, sezon öncesinde son rötuşları yapar ve lig maçlarının başlamasını bekler.
Ama eğer Gençlerbirliği taraftarıysanız; sezon öncesi hazırlık maçlarında alınan iyi sonuçlardan ötürü korku duymaya başlarsınız. Çünkü yönetiminiz maçları sizinle aynı açıdan takip ettiği için, alınan iyi sonuçların ardından takıma artık hiçbir transfer yapılmaması gerektiğine inanarak fişleri çekip beklemeye başlarlar. Hatta bu dönemde “parlayan” oyuncularınıza gelecek olan transfer tekliflerine sıcak bile bakarlar; nede olsa “hazırlık maçlarında” takımınız iyi sonuçlar almaktadır!
Geçen sezon hazırlık maçında Hollanda takımlarından Twente’yi 5-0 mağlup etmesi üzerine yönetimimiz mutluluktan havalara uçarken bizler “eyvah!” diyorduk. Korktuğumuz gibi de oldu. Teknik direktör Baxter’ın rötuş isteklerinin tamam geri çevrildi, hatta “çok konuşuyorsun!” diye 2. hafta sonunda görevine son bile verildi. Sonrası malum; takım tarihinin en kötü ilk yarı performansını sergiledi, yönetim bir şeylerin ters gittiğini (sonunda) kavrayıp duruma el attı ve sezon sonunda “küme kaldık” diye sevinç çığlıkları atarak havalara zıpladı! (Biz mi? Kümede kalmaktan ötürü mutluk duyacak kadar çıtayı düşürmediğimizden olacak, “yine rezil bir sezon geçirdik!” diye üzülüyorduk!)
İşte bu yüzden; dün “rugby takımı” gibi oynayan Konyaspor’a karşı kazanılan maç ve ulaşılan TSYD Kupası’ndan ötürü, korku duymaya başladık bile!