Aslında çok daha uzun ve detaylı bir Gençlerbirliği analizi sunacaktım ama o kısmı önümüzdeki günlerde paylaşmak için çekmeceye koydum.
Çok uzatmadan Gençlerbirliği’nin nasıl bir vizyon ile yönetildiğini paylaşacağım.
Çarşamba günü Türkiye Spor Yazarları Derneği Lokalinde Gençlerbirliği yöneticileri, gazeteciler ile buluştu. Kombine biletlerin satışı üzerine bilgilendirme yapıldı.
Bu kısım iyi hoş. Her sene dinlediğimiz klasik hikayelerden. Hiç bir taraftar politikası üretilmeden AVM’lerden kombine satışı yaparak stada taraftar çekilebileceğini düşünüyorlar işte. Yıllardır o politikaların tek başına bir işe yaramadığı görülmüş olmasına rağmen dinleyip, haberleştirdik.
Kombine bilet konusu bitip kulüp ile ilgili idari konular konuşulmaya başlandığında ise kulübün halinin ne kadar traji komik olduğu ortaya çıkmaya başladı.
Kombine ile normal bilet arasındaki ayrımdan habersiz bir yönetici konuşmaya başladı. Kendisi kulübün Genel Sekreteri olur. Düz yönetici de değil hani.
Söylediğine göre Digiturk’den kulüplere sezon başı parası gelmemiş. Kulüplerin hepsi zor günler geçiriyormuş. Gençlerbirliği, kasasındaki para sayesinde bu sorunu yaşamamış. Söz verdiği ödemeleri sürdürmüş.
Yine söylediğine göre kulüplerin önümüzdeki sezon çok zor zamanlar geçirmesi bekleniyormuş. Hatta Gençlerbirliği, diğer kulüplerin bu zor durumu sayesinde yıllardır hasret duyduğu Avrupa’ya gidebilirmiş.
Ama bu gidiş diğer kulüplerin paraları olmadığından iyi kadro kuramadığı için değil UEFA’nın “Sizin paranız yok sizi almıyoruz, Gençlerbirliği’nde para var onlar gelsin” demesi ile olacakmış.
Altını çiziyorum. “Kasamızdaki para ile iyi kadro kuruyoruz, hedeflerimiz var. Hedefimiz Avrupa’ya gitmek” demiyor. Rakiplerimizi Avrupa’ya almayacaklar biz gideceğiz diyor.
Hatta taçlandırıp yıllardır bunu hayal ettiğini bile söylüyor.
Bunu da dost sohbetinde söylemiyor. Gazeteciler ile toplantıda coşku ile anlatıyor.
Hürriyet Gazetesinden Özgür abi toplantı sırasında “Bülent sen niye soru sormuyorsun” demişti. Gülerek cevap vermiştim.
Şu anlatıma ne soru sorulabilir ki?
"Başarı politikasını bile rakiplerinin batmasına endeksleyen kulübün kombinesini kim alır, niye alır" diye mi sorayım?
“Mahalle yanarken saçınızı mı tarayacaksınız” diye mi sorayım ya da?
Ne halimiz varsa gülüyoruz işte...
Nasıl güldüğümü tahmin edersiniz artık...