Gençlerbirliği, sezonun son maçında Eskişehirspor’u 3-1 yenerek son 8 sezon olduğu gibi ligi (3 kere 9, 2 kere 10, 1 kere 11, 2 kere 14 ve 1 kere 15.) 9. sıranın altında, 10. olarak tamamladığı sıralarda Yenikent ASAŞ’ta (ya da yeni adıyla Osmanlıspor stadında), bu sezon ilk kez Süper Lig’de yer alan Osmanlıspor, Akhisar’ı yenerek Avrupa Kupaları’na katılma başarısını elde etti!
Gençlerbirliği yıllardır kan kaybediyor. Hem de azar azar değil, her uzvundan ve oluk oluk kan kaybediyor.
Ligin “başaltı” takımı diye nam salan Alkaralar, son 9 sezondur bırakın başaltılığı 9.luktan bile yukarı çıkamıyorlar.
Özellikle “puana para” uygulamasının ardından birçok Anadolu takımı kendine çeki düzen vermeye ve başarı için mücadele etmeye başladılar. İstikrarlı çalışan kulüpler “başaltı” olmayı adet haline getirirlerken Gençlerbirliği her geçen gün düşüşünü daha da hızlandırmaya başladı.
Anadolu takımlarında top oynayan “geleceği parlak” futbolcular için cazibe merkezi olan ve sezon biter bitmez imza attırılarak gövde gösterisi yapan Kırmızı-Siyahlı kulüp, bugün neredeyse hiçbir gelecek vadeden futbolcuyu bünyesine dâhil edemiyor.
Sezon başında Gençlerbirliği, 7 yeni yabancı oyuncu (Johannes Hopf, Martin Spelmann, Iasmin Latovlevici, Panajotis Dimitriadis, Walid Atta, Olafur Skulason, Djalma Campos) transfer etti. Bu oyunculardan Hopf, Campos ve Skulasson dışında kalan oyuncuların hiçbiri tüm sezon boyunca 895 dakikadan fazla görev alamadı. Gençlerbirliği’nin transfer geçmişine kısa bir süre göz atarsanız bu durumun istisnai olmadığını, son yıllarda sorunun iyice kronikleştiğini görebilirsiniz. Ayrıca, sürekli altyapısının güçlü olduğunu söyleyen bir kulübün, bu kadar çok (geri dönüşü olmayan) parayı “dışarıya” veriyor olmasının ne kadar anlamsız olduğunu da not düşmekte fayda var.
2007-2008 sezonuna kadar (çok nadir durumlar hariç) aynı sezon maksimum 2 hocanın görev başı yaptığı Kırmızılarda, son 9 sezondur neredeyse her sezon 3, 4 hatta 5 teknik direktörün görev başı yapması artık adetten sayılır oldu.
Buna karşılık, 2 sezon 1. Lig’de mücadele ettikten sonra Süper Lig’e çıkan Osmanlıspor, ilk devrede peş peşe mağlûbiyetler almasına ve Ankara’da sadece 1 maç kazanmasına rağmen Mustafa Reşit Akçay konusunda ısrar etti ve ligi 5. olarak tamamlayarak Avrupa biletini cebine koymayı başardı.
Son 4 sezondur Süper Lig’de yer alan Akhisar Belediyespor bu süre zarfında sadece 4 teknik direktörle çalışırken Gençlerbirliği 11 teknik adamı görev başına getirdi.
Gençlerbirliği’nin her geçen sezon daha da kötüye gittiğini ve “bu kafayla” daha iyisini beklemenin hayal olduğunu gösteren örnekleri çoğaltmak mümkün. Kasadaki paranın sürekli azalıyor olması, Anadolu takımlarıyla kıyaslanınca futbolcu satarak para kazanma konusunda karnemizin her geçen gün daha da kötüleştiğini, yabancı sınırının kaldırılmasıyla elimizdeki yerli futbolcuları satma konusunda daha çok zorlanacağımızı ve elbette Anadolu takımlarının sportif başarı için kurumsallaşıp her konuda daha istikrarlı hareket etmeye başladığı için Avrupa bileti kazanmak ya da “başaltı takımı” olmanın çok zorlaştığını ve daha da kötüsü düşme çıtasının her geçen gün biraz daha yükseldiğini fark etmemek için duyularınızdan yoksun olmanız gerekiyor!
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, kurumsallaşma, uzun vadeli planlama ve istikrar konusunda çıtanın yükseltilmesi durumunda sportif başarı elde etmemek için ortada hiçbir neden kalmıyor. Ama kümede kalmanın başarı olduğu masalını kulaklarımıza fısıldayarak bizleri bir sezon daha uyutmayı başaran bir yönetimimiz oldukça, daha kötü maçların, daha kötü sezonların bizi beklediği apaçık bir şekilde ortada durduğunu da, lütfen ama lütfen birileri geç olmadan görsün!