Gençlerbirliği’nin sezonun ikinci yarısında gösterdiği başarıyı takdir etmemek mümkün değil.
Şüphesiz ki bu başarının en büyük mimarı İbrahim Üzülmez.
Sadece oyuncuların değil neredeyse tüm camianın psikolojisi bozulduğu bir dönemde takımın başına geçip seri galibiyetler aldıran Üzülmez’in kısa süren Elazığspor başarısı ardından Gençlerbirliği’nde de yaptığı işler küçümsenemez.
Artık kimse Gençlerbirliği’nin küme düşmesini beklemiyor.
Hem aldığı puanlar ile hem de oynadığı futbol ile bunu haftalardır hedefinin yukarılar olduğunu gösteriyor zaten.
Ama şimdiden söylemekte fayda var ki Gençlerbirliği’nin gelecek sezon İbrahim Üzülmez ile devam edeceğini düşünmüyorum.
Bunun nedeni Üzülmez’in son haftalarda yaptığı açıklamalar.
Sezon sonu sözleşmesi sona erecek olan İbrahim Üzülmez, gelecek sezon da kırmızı siyahlı kulübün başında kalmak için şimdiden sözleşmenin uzatılmasını sağlamak adına bu açıklamaları yaptı ise (ki bana öyle geliyor) ayağına kurşunu kendi sıktı.
İstanbul medyasındaki dostlarına “Talipleri var” haberleri yaptırıp altına “Önceliğim tabii ki Gençlerbirliği ama sezon sonu sözleşmem sona eriyor ve henüz uzatmadık” anlamına gelen basın üzerinden İlhan Cavcav’a mesaj gönderme taktiği Beştepe’de hiçbir zaman işe yaramadı.
“Başkanımızın bir an önce sağlığına kavuşup kulübün başına dönmesini bekliyoruz. Sözleşme işleri formalite. Başkanımız sağlığına kavuşunca oturur, anlaşırız. Acelemiz yok” türü bir açıklama Üzülmez’in en az 2 senelik sözleşmeyi cebine koymasını sağlayabilirdi.
Ama “Taliplerim var bir an önce sözleşmeyi uzatalım” mesajları Cavcav’ın en sevmediği cümlelerden.
Üstelik sağlık sorunları nedeni ile hem kulüpten hem de medyadan uzak kalan Cavcav’ın takımın yakaladığı başarıdan ne kadar mutlu olsa da bu başarının tamamen hocadan bilinmesinden rahatsız olduğunu tahmin etmek de zor olmasa gerek.
Cavcav’ı tanıyanlar bilirler ki başarısızlık bir hocayı ya da oyuncuyu göndermek için yeterli bir sebeptir. Ancak kalması için başarı asla yeterli değildir. Öncelikler her zaman başkadır.
Önceliği başarı olan bir başkan; Türkiye Kupası final maçında yanına önümüzdeki sezon takımın başına getireceği hocayı oturtur mu? Kulübede Samet Aybaba varken Walter Meeuws’u oturttu Cavcav…
Biraz yakın tarihe gelelim. Son zamanlarda Gençlerbirliği’nden ayrılan hocalara bir bakalım.
Misal Fuat Çapa. Son döneminde başarısız mıydı?
Ya da ilk döneminde Mehmet Özdilek.
Geçen sene ve önceki dönemlerde Mesut Bakkal.
Devre arası takıma gelir gelmez ilk maçta 4 gol atan, oynadığı her maçta asist yapan, gol atan, defanstan top çıkaran Vleminckx başarısız mıydı? Ya da Herve Tum.
Hayır.
Ama yollar ayrıldı.
Cavcav’ın bu konuda stratejisi bellidir. Sezon sonuna kadar bekler, çalışmak istiyorsa bir şekilde anlaşır. İstemiyor ise hocanın kabul etmeyeceği bir rakamı teklif eder ve yolları ayırır. Tahminim bu saatten sonra ikinci ihtimalin olacağı yönünde…
İbrahim Üzülmez’e bu açıklamaları yapmasını kim tavsiye etti ise hem hocaya hem kulübe en büyük kötülüğü yaptığının henüz farkında değil.
Bir not daha düşeyim.
Cavcav’ın ciddi eleştiriler almasına rağmen gönderdiği hiçbir hoca sonraki kulüplerinde başarılı olamadı. Gençlerbirliği'nden ayrıldıktan sonra kariyerleri küme düşürdükleri takımlar ile doldu.
Son 10 yılda Gençlerbirliği’nde giden hocaların karnesine bakan herkes bunu çok rahat görebilir.
Eğer ayrılık çok sancılı geçmez ise önümüzdeki senelerde yine Gençlerbirliği’ne gelebilir. Orası ayrı…
Benden söylemesi…
MUSTAFA KAPLAN'IN GÖNDERİLME ZAMANI BÜYÜK BİR HATA İDİ...
Gelelim Hacettepe konusuna.
Mustafa Kaplan’ı seversiniz ya da sevmezsiniz.
Tarzını beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz. (Ki ben saha dışındaki tarzını beğenmeyenlerdenim. )
Oyun tarzını ve sistemini eleştirebilir, hatalı görebilirsiniz.
Çalışmakta istemeyebilirsiniz.
Ama bunun bir yeri ve zamanı vardır.
Hacettepe yönetimi bu işte büyük bir zamanlama hatası yaptı.
Kaplan’ın Hacettepe yöneticilerine olan saygısızlığı, oyuncular ile olan diyalogda bir rahatsızlık var ise bu bugüne ait bir sorun değildi zaten. Geçtiğimiz sezonlardan bu yana yaşanıyor idi. Sorunu çözmek için ligin sonu beklenmemeli idi. Sezon başında ya da ortasında, telafisi olabilecek bir dönemde hatta Gençlerbirliği’nde gittikten sonra yollar ayrılabilirdi
Takım 28 haftasında 4. gidiyor iken, en az 4 net golü kaçırdığı Üsküdar maçında duran toptan yediği bir gol ile sahadan yenik ayrıldı diye Play-Off mücadelesinin son virajında hoca değiştirmenin doğru olduğunu düşünmüyorum.
Üstelik 3 gün sonra önemli bir deplasmana gidecek iken…
Yapılan işin sonuçlarını ve nasıl algılanacağını iyi hesap etmek gerekiyor.
Bu takım Play-Off’a kalırsa bu büyük oranda Mustafa Kaplan’ın başarısı olarak kabul edilecektir.
Kalamaz ise yönetimin başarısızlığı.
İstendiği kadar “İlhan Cavcav talimatı” densin.
Kaplan ile Cavcav arasındaki ilişkinin yarın neler doğurabileceğini gönderilmesinde rol alanlar umarım hesaplamıştır.
Yapılan işin zamanlamasının hatalı olduğu zaten daha ilk maçta ortaya çıktı. Bu sezon sadece İstanbulspor’dan 3 gol yiyen Hacettepe, Kaplan’sız ilk maçta kalesinde 3 golü gördü. En güçlü rakibi Menemen ile puan farkı 1’e indi ve iş iyice tehlikeli bir hal aldı.
Osman Özdemir’i çok severim. Sadece Hacettepe’de değil nereye giderse gitsin başarılı olmasını isterim. Umarım başarılı da olur. Takımı sadece Play-Off’a değil 1.Lige de taşır.
Yazdıklarımın Osman hoca ile ilişkilendirilmesini onun için özellikle istemem.
Cavcav kumar oynar, genelde tutturur. Umarım Hacettepe yönetiminin oynadığı kumar da başarı ile sonuçlanır. Yoksa olan bu sezon çok zor bir grupta, kimsenin beklemediği bir başarıya imza atan futbolcuların emeklerine olur…