Türkiye’de Bisiklet sporu haftalardır yaşadığı büyük kaosu nispeten az hasarlı olarak atlattı.Özdemir Asaf'ın söylediği gibi. "Ölüm gibi birşey oldu ama kimse ölmedi"
Önce Bisiklet Federasyon Başkanı Emin Müftüoğlu’nun 2 ay hak mahrumiyeti cezası alması, Genel Müdürlüğün verilen cezaya itirazı ile 6 aya çıkarılması Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu öncesi ilk büyük sorundu. 3 aydan fazla hak mahrumiyeti cezası alan birisinin bir daha Federasyon Yönetiminde görev alamayacak olması sadece Müftüoğlu’nun başkanlığı bırakması ile sonuçlanmayacak aynı zamanda bir Olağanüstü Genel Kurul da doğuracaktı. Emin Müftüoğlu, Türk Bisikletinde bir ilke imza atıp Uluslararası Bisiklet Birliği (UCI)’ın da yönetimine girmeyi başarmıştı. Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turunun Word Tour Kategorisine yükselmesine bu kadar yaklaşılmış iken kendi federasyonundaki görevinden alınan birisinin UCI’da bunu başarması pek mümkün olmayacak gibi idi. Neyse ki Tahkim Kurulu verilen cezayı tamamen ortadan kaldırdı da bu badire atlatıldı.
İkinci büyük tehlike Torku Konya Şekerspor’un Profesyonel sporcuları ile anlaşmasını yenilemeyerek Kıta Takımı olma özelliğinden vazgeçmesi idi. 2010 yılına kadar Türkiye’de bir kıta takımımız yoktu. Ağırlıklı olarak Torku Konya Şekerspor ve Brissaspor’da yarışan sporculardan oluşan Milli Takım Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turunda ülkemizi temsil ediyor idi. Torku Konya Şekerspor, UCI lisansını alması ile birlikte Kıta takımı kimliği büründü ve yaklaşık 5 senedir tek Türk takımı olarak yarışlara katıldı. Ben açıkçası benzer hamleyi Brissa’dan da bekliyordum. Kurumsallaşmasını tamamlamış, elinde ülkenin birçok iyi sporcusunu barındıran Brissaspor, ulusal düzeyde yarışmaktan çok daha ötesini becerebilecek bir yapıya sahipti. Ama yapmadılar. Ardından beklenmedik bir şey gerçekleşti ve bu aybaşında Torku’nun da kıta takımı kimliğinden vazgeçtiği duyuruldu.
TORKU KONYA ŞEKERSPOR GERİ DÖNDÜ...
Beklenen tepkiler gecikmedi. Bisiklet severler hem internet üzerinden hem de yapılan eylemler ile bu yanlış kararın düzeltilmesi için Torku’ya baskı yaptılar. Takımın (Ülke Bisikletinin) ana sponsoru Salcano’nun Yönetim Kurulu Başkanı Bayram Akgün ve Bisiklet Federasyonu Başkanı Emin Müftüoğlu’nun da uğraşları ile Torku Fabrikasının hatasından döndüğü ve sporcular ile sözleşme yapmak için Konya’ya çağırdığı öğrenildi. Başka takım menajeri Mehmet Şafakçı olmak üzere emeği geçen tüm bisiklet camiasını ve hatasından dönen Torku yönetimini buradan kutluyorum.
Hem Emin Müftüoğlu’nun bu kritik dönemde görevine dönmesini, hem de Torku Konya Şekerspor’un tekrar Kıta takımı olarak yarışacak olmasını son 10 yılda büyük aşama kaydetmiş olan Bisiklet ailesi için büyük bir kazanç olarak düşünüyorum.
TORKU ÜZERİNDEKİ SORUMLULUĞUN FARKINDA OLMALI!
Arkasında büyük bir desteği alan Torku takımının da artık adını doping skandallarına karıştırmadan, iki gün sonra yine fabrikanın desteğinin kesilebileceğini hesap ederek daha iyi planlaması gerekiyor. Mehmet Şafakçı’nın önümüzdeki yıllardaki hedefi Torku’ya bağlı kalmadan çok daha fazla sponsor ile güçlü bir takım yaratmak olmalı. Ülkenin bir manada Milli Takımı durumundaki sporcularının da özellikle kullandıkları maddelere dikkat etmesi gerekiyor. Bu konuda yapılacak yeni bir hata önümüzdeki yıllarda arkalarındaki desteği tamamen yok etmekle kalmaz umutları da tüketir.
“DEVLET DESTEKLİ SERBEST PİYASA EKONOMİSİNİN TEMEL PRENSİBİ HADDİNİ BİLMEKTİR”
Federasyon kısmında iste sorunlar daha büyük ve çetrefilli. Sadece bisiklete ait değil ülkenin spor politasında genel bir arıza var. Bakanlığın, Genel Müdürlüğün lisanslı sporcu sayısı, Olimpiyatlara gidecek sporcu sayısı, Olimpiyatlarda alınan madalya sayısı gibi saçma bir rakam fetişistliği var. Tüm federasyonlara rakamlar üzerinden yapılan bu baskı elbette Bisiklet Federasyonunun da doğru hamleler yapmasını engelleyen en büyük sorun. Tüm masrafları devlet tarafından karşılanan, Genel sekreteri bile Bakanlık personeli sayılan, Bakanın desteğini almadan seçilme ihtimali bulunmayan, seçilsen bile ödeneğinin kesileceği için çalışamayacak bir ülkede federasyonun kendi belirlediği politikaları uygulaması maalesef mümkün değil. Ne kadar özerk diye söylense de bir manada atama usulü yönetilen, “Haddini bilen” federasyonlarımız var.
BU YAPI İLE OLİMPİYATLARA GİDİLSE DAHİ BAŞARI GELEMEZ!
Dönelim bisiklete. Biraz geçekçi olalım. Mevcut yapı ile önümüzdeki birkaç olimpiyatta Türkiye’nin derece alması mümkün değil. Olimpiyatlara gidecek sporcular da başarıları ile değil ülke puanı ile gitmek durumundalar. Daha Veledromu olmayan bir ülkede nasıl sporcu yetişebileceğinin sorgulayan yok. Takımların federasyondan tek beklentisi harcırahların zamanında yatırılması...
2010’da Ankara’da Avrupa Gençler Yol Bisikleti şampiyonasını hatırlayalım. Ülkemizde yapılan bir yarışa katılan 7 sporcumuzdan 5’inin zaman barajına takılmasından daha hazin olan tablo, Zamana Karşı etabında sporcuların normal bisiklete takılmış dandik bir aero bar, normal forma ve kask ile katılması idi. O dönemki sponsor firmaya bu rezaletten dolayı oldukça kızıldığını hatırlıyorum.
Ardından Salcano Bisiklet devreye girdi. İyi ki de girmiş. Bu sayede Türk Bisikleti önemli bir yol kat etti. Yıllardır neredeyse ülkedeki tüm takımlara ellerinden geldiğince destek olmaya çalışan, TUR’un reklamını TUR’dan daha iyi yapan, bir çok yarışa sponsor olmaya çalışan Salcano bisiklette olmasa bir çok takım daha başlamadan bu işi bırakacak. Bayram beyin bu konudaki çalışması Türkiye’de tüm sporlara örnek teşkil edebilecek kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Umarım artarak da devam eder.
BİSİKLET SADECE YARIŞILACAK BİR ALET DEĞİLDİR!
Olimpiyatlar ardından Bisiklet Federasyonu yönetimine kim gelirse gelsin bisikleti sadece yarışılacak bir malzeme olmanın ötesine taşıması lazım. Şehirlere yapılacak bisiklet yolları projelerinde de, Bakanlıkların ve Belediyelerin yaptığı projelerde de hatta 6-7 yılda ülkenin her tarafına yayılan Perşembe Akşamı Bisikletçilerinde de Federasyonun etkin rol alması lazım. Bu işi sadece Bisikletliler Derneği ya da bağımsız kişilerin üstüne yıkarak ne bisiklet kullanımı artar ne yeni sporcular yetişebilir.
YENİ SPORCULARI ÇIKMASINDA FEDERASYON DA AKTİF OLMALI!
Olimpiyatlardan sonraki ilk iki sene kısıtlı sayıda yarış düzenleyerek, olimpiyatlar gelince yabancı sporcular gelir de puan alır diye her hafta ülkenin en ücra köşelerine yarış koyma kurnazlığından bir sonuç gelmediğinin artık farkına varılması lazım. Tamamen kulüplerin kendi imkânlarına bırakılarak yapılan bir yapılanmadan başarılı bir sonuç çıkmasını beklemek bile başlı başına büyük bir hatadır. Federasyon, kulüplerin planlamasına, sponsorlarının bulunmasına, uzun vadeli planlamalarının yapılmasına kadar bütün süreçte direk katılımcı olmalıdır. Dağ bisikletinde son 10 yılda erkeklerde 3-4 isim, kadınlarda 2 isim haricinde yeni sporcu çıkarılamadı ise bunda kulüpleri yalnız bırakan Federasyonun da çuvaldızı kendisine batırması lazım.
CYCLIST DERGİSİ ARTIK TÜRKİYE'DE
MTBTR, Bisiklet Forum, Bisiklet Haber gibi siteler gerçekten yıllardır çok büyük bir görev üstlendiler. Bunların yanına Cyclist Türkiye dergisi de dahil oldu. Cyclist dergisi, İngiltere, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan sonra Cyclist Türkiye ismiyle raflardaki yerini aldı.Hayatında bisiklete geniş yer ayırmış kişilerin hazırladığı dergiyi mutlaka okumalısınız. Abonelik için buraya tıklayabilirsiniz...
Bisiklette yaşanan sorunlar yazmak ile bitmez. Önümüzdeki günlerde Emin Müftüoğlu ile bu konuları derinlemesine konuşarak sizlerle paylaşacağım. Yıllar sonra mensubu olduğum Bisiklet ailesi ile ilgili bir yazı kaleme almak bugüne nasip oldu. İnşallah artık yarışlarda olmasa da yazılarım ile birlikte olacağız.