1980’li yıllardan beri futbol seyretmeye, 2002’den beri yazıp çizmeye çalışıyorum.
Teknik – taktik değerlendirmeler hariç. Yılda yaklaşık 100’den fazla maçı izlesem de (ki memleket futbolunun haline bakınca böyle bir zulme maruz kaldığımı da düşünmüyor değilim) derinlemesine bir maç analizi yapacak kadar bilgiye sahip olduğumu düşünmüyorum. Yazmıyorum, yazmaya da niyetim yok.
Ama bir şeyi fark ettim ki köşemi sadece futbol yazıları ile doldurmak, diğer branşlar ile ilgili sosyal medya hesaplarımdan 2’şer satırlık bir şeyler karalamak fazlası ile ayıp oluyor. Bisiklet gibi benim yıllarca profesyonelce yaptığım, dereceler aldığım bir spor ile ilgili tek satır bir şey yazmamış olmaksa benim en büyük ayıbım olsa gerek. Bu ayıp da bana yeter.
Klasspor’u takip edenler fark etmiştir ki son 7-8 aydır hentbol, özellikle de Yenimahalle Belediyesi Kadın (Federasyon ne kadar da Bayan diye kullanmakta dirense de) Hentbol Takımı ile ilgili onlarca habere imza attık.
Hentbola ilgim ilk önce Tanıl Bora’nın “Hop, entbol var!” yazısı ile başladı. Tanıl Abi yazısında hentbolun “Helâl” bir spor olduğunu söylemesi ardından göz ucu ile hentbolu takip etmeye başladım. Ardından Passolig icadı ile Gençlerbirliği taraftarının futbol tribünlerinden çekilmesi, yerine hentbol maçlarına gitmeye başlaması, Gençlerbirliği maçlarını takip etmem konusunda dostlarımın “mahalle baskısına” girişmesi ile birlikte kendimi hentbol seyreden bir adam olarak buldum.
O an fark ettim ki Ankara’da bir Yenimahalle Belediyesi Hentbol Takımı var ve başarıdan başarıya koşuyor. Takımın başındaki Serdar Eler yıllardır ismen tanıdığım ancak yüz yüze hiç tanışmadığım biri. Hatta yıllar önce benim yönettiğim bir spor sitesinde köşe yazmışlığı bile var. Ligin son maçları, play-off’lar, final maçı, Süper Kupa maçı derken bir baktım ki Ankara’nın geçen sene en başarılı takımı yıllardır yalnız bırakılmış; yakından takip eden bir ben olmuşum. Boşa söylemiyorum, takımın son 2 finalinde deplasmanda Ankara basınından takip eden tek kişi bendim. Ayağım uğurlu geldi, gittiğim hiçbir maçı Yenimahalle kaybetmedi.
Futbolda olmasa da hentbolda biraz teknik – taktik yazı yazma zorunluluğu bana kaldı. Dediğim gibi hentbolda cahilim, çok derinlemesine analiz yapamam ama kendimde o potansiyeli görüyorum. Şimdilik yuvarlak cümleler ile gördüklerimi yazmaya başlıyorum.
Yenimahalle Belediyesi, geçen sezon 3 kupayı birden kazandıysa da aslında hiç de kolay bir sezon geçirmedi. En önemli sorun yedek kulübesinde idi. Oyunu değiştirecek değişiklikleri yapmaya müsait bir kulübesi yoktu çünkü. Serdar Hoca da skoru garanti etmeden asıl kadroyu değiştirmeyen biri olunca oyuncular oldukça yoruldu. Ona rağmen play-off serisinde bile son maça bırakmadan rakibinin sahasında şampiyonluk kupasını Ankara’ya kazandırmayı başardı. Hem Süper Kupa, Hem Türkiye Kupası, hem Türkiye Şampiyonluğu ile birlikte geçen senenin Ankara’dan tek şampiyonları oldular.
Takımın bu başarısı Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar başta olmak üzere başkan yardımcıları Erhan Aras ile Başar Bal'ı, Kulüp Başkanı Mesut Bolatcan’ı ve yöneticilerini da ayrı bir motive etti. Yapılan nokta transferler ile takım oldukça kuvvetlendi. Ama daha önemlisi yapılan transferlerin takıma adapte olmasında ve arkadaşlık ortamının gelen başarı sonrasında bozulmamasında idi. İlk maçta görüldü ki yeni transferler takıma çabuk adapte oldu ve hiç sırıtmadan ilk maçta neredeyse hepsi formayı giydi. Takım kaptanı Yeliz sadece bir hentbol takımı için değil tüm takım oyunları için aranılan kaptan özelliklerinin hepsini taşıyor. Hocasının isteklerini bilen, yükünü üzerinden alan bir kaptan profili çizmesinin yanında kim transfer edilirse edilsin oynadığı oyun ile “Takımın Yıldızı” olduğunu istikrarlı bir şekilde gösteriyor.
Yenimahalle Belediyesi, geçen seneki kadrosundan önemli kayıplar vermiş olan Muratpaşa Belediyesi karşısında Süper Kupa maçında adeta “antrenman maçı” havasında oynadı. Bir de geçen sezon bazı maçlarda beklenmeyen hatalar yapan Anca’nın kalede devleşmesi takımı iyice rahatlattı. Kalede “Buradayım” diyen bir Anca’nın yanı sıra Merve ve yeni transfer Anna ile birlikte takım arkasını sağlama almış gibi duruyor diyebilirim.
Liglerde Yenimahalle zorlanmadan yine 3 kupayı sırtlayacak gibi görünüyor. Ama artan ilgi Serdar Hoca’nın üzerindeki baskıyı arttıracağa benziyor. Türkiye’deki başarıdan daha çok bu hafta başlayacak Şampiyonlar Ligi’nde başarı bekleniyor. Serdar Hoca en azından gruplara kalarak bir ilke imza atabilirse Türk Hentbolu’nda bir apoleti daha göğsüne takabilir. Gösterdiği performans ile bunu hak ediyor.
YENİMAHALLE’NİN EN BÜYÜK SORUNU FEDERASYON
Yenimahalle Belediyesi’nin bu sezon en büyük sorunu Federasyon gibi görünüyor. Mesele sorundan çok aslında Federasyon’un gerekli destekleri sağlamamasından geçiyor. Malum Serdar Hoca’nın en son seçimlerde mevcut yönetimin karşısında Federasyon başkanlığına adaylığı gündeme gelmişti. Federasyon yönetiminin tavırları bu adaylık sürecinden dolayı Yenimahalle Belediyesi’ne karşı nahoş bir hava hissettiriyor. Şampiyonluk maçına bile gelmeyen Federasyon Başkanı’nın Süper Kupa maçında Serdar Eler ile el sıkışması neredeyse maçın sonucundan daha fazla merak edilen bir durum haline geldiyse özellikle Federasyon cephesinin bir oturup düşünmesi gerekli. Voleybol, basketbol gibi branşı sevdirmede sorunlar yaşayan Hentbol Federasyonu, Serdar Eler’in yönettiği, Yeliz Özel’in kaptanlığını yaptığı bir takımı çok iyi kullanmalı ve Avrupa’da başarı için en çok motive eden kurum olmalı. Görünüşe göre Yenimahalle’nin başarısından keyif almayan Federasyon yönetimi, başarıda en azından motive edici hamleler bile yapacağa benzemiyor. Başkan Bilal Eyüpoğlu, cumartesi günü Romanya’da oynanacak ilk maç öncesi Serdar Eler’i arayıp bir başarı dileyerek ilk hamleyi yapabilir. Yapar mı? Sanmam. Ama yaparsa güzel de olur. Türk sporu, Türk hentbolu kazanır.
Bir diğer sorun ise geçen sene Ankara’da pilot olarak başlatılan Passolig uygulaması. Sadece Hentbol Federasyonu’nun Çankaya’daki salonunda denenen bu uygulama liglerde geçen sene büyük bir haksızlığa neden olmuş, Gençlerbirliği sırf bu yüzden maçlarını Cebeci’ye aldırmıştı. Diğer şehirlerde yüzlerce taraftarı kulüpler bedava maça sokarken Yenimahalle Belediyesi kendi maçında taraftarlarına bilet alarak sokmak zorunda kalmıştı. Uygulama doğrudur ya da yanlıştır, orası tartışılır. Ancak bu sezon Passolig ya tüm salonlarda devreye girmeli ya da Ankara’da da kalkmalı. Böyle bir haksızlığa da Türkiye Hentbol Federasyonu daha fazla alet olmamalı.
Dediğim gibi bu “Helâl” oyunu yeni takip etmeye başladım. Çok da sevdim. Mümkün olduğunca okuyucuların da daha fazla ilgisini çekebilmek için haberler yapmaya devam edeceğim. Sadece Yenimahalle Belediyesi’ni değil, tüm Ankara takımlarını bu sezon yakından takip edip Klasspor’dan paylaşacağım.
Yenimahalle Belediyesi de hentbol da daha fazla ilgiyi hak ediyor çünkü… Maçlara sizleri de beklerim.