Futbol her A’dan Z’ye garip bir oyun. Dört dörtlük oynadığınız bir maçı kaybedebileceğiniz gibi, saçmalıklar silsilesi içinde oynadığınız bir oyunu kazanabilirsiniz. Dışarıda da benzer bir durum söz konusu. Kötü olduğu konusunda herkesin hem fikir olduğu bir oyuncuyu, mecburiyetten sahaya sürdüğünüzde harikalar yarattığına şahit olabilirsiniz. Kötü bir teknik direktörün inanılmaz maçlar kazandırdığını ya da iyi bir teknik adamın çok kötü maçlar kaybettirdiğine de şahitlik edebilirsiniz.
Fakat futbol gibi garip bir oyunda bile “kötülerin” istikrarlı bir şekilde “kazanması” olanaksızdır. Bir olur, iki olur, bilemediniz üç olur ama sonuçta hiçbir zaman süreklilik kazanamazlar. Bu yüzden işin gerçek vaziyetini görmek için, bir adım geriye çekilip tablonun tamamına bakmanız gerekir.
Gençlerbirliği uzun yıllardır oyun tahtasında garip hamlelere imzasını atıyor ama anlık başarılar sayesinde yaptığı hareketler büyük oranda görmezden geliniyor. Hatta haklı bulunlar bile ortaya çıkıyor.
Çok uzağa gitmeyelim, geçen sezon hazırlık döneminde takımın başında Kemal Özdeş vardı ama Gençlerbirliği’ndeki kariyeri bir maçlık bile olmadı. Yerine getirilen Mustafa Kaplan da ikinci hafta görevinden alındı. Sonrasında gelen İrfan Buz 25 ve Mesut Bakkal 15 hafta mesai yaptı. Bu sezon hazırlık döneminden beri takımın başında bulunan İskoç Stuart Baxter’ın Alkaralar’daki görevi ise sadece iki hafta sürdü.
Baxter’ın gönderilme sebebi olarak, “iki maçı da kaybetmesi” gösterildi. Bir önceki yıl Kemal Özdeş “transfer istiyor” diye, Mustafa Kaplan ise, “istenilen futbolcuyu oyuna almadı” diye görevlerinden alınmıştı.
Kasımpaşa maçına takımı Baxter’ı yardımcısı Naci Şensoy hazırladı ve önceki maçlara göre sadece kaleci Ferhat ile sol bek Latovlevici’yi değiştirdi. Takım 90 dakika boyunca dalgalı bir oyun sergiledi. Rakibi üstünde kısa süreli baskılar kursa da net pozisyonlar üretemedi. Buna karşılık ilk iki haftayı fire vermeden geçen Kasımpaşa, oldukça iyi pozisyonlar üretti ama bize anlatılanlardan oldukça iyi bir performans çizen İsveçli kaleci Hopf nefis kurtarışlara imzasını atarak takımı ayakta tutmayı başardı. Bir de buna İrfan’ın uzaklardan kaleye gönderdiği “kartal vuruşu”nun filelere ulaşması eklenince Alkaralar ligdeki ilk galibiyetlerine imzalarını attılar.
İsteyenler bu galibiyeti Baxter’ın gönderilmesine bağlayarak zafer çığlıkları atabilirler ama aslında yapılması gereken bir adım geriye çıkıp tablonun tamamına bir göz atmak ve şu soruyu cevap aramak, “Gençlerbirliği, 2006-2007’den bu yana lig tablosunda neden dokuzunculuktan yukarı çıkmayı başaramadı?”
Cevap ise görmek isteyenler için ortada duruyor; “çünkü üst sıralarda yer almak için istikrar gerekiyor. Oysa Gençlerbirliği, bırakın her yıl yeni teknik direktör ve oyuncularla lige başlamayı, her sezon ortalama üç teknik direktör değiştirmeden rahat edemiyor!”
Yazının ekstra sorusu: “Bu hafta içi Mustafa Kaplan takımın başına getirilse bu camiada kaç kişi şaşırır?”