Tez canlı, birden karar veren ve yapmaya çalışan biriyim normalde. Hayatımda yaptığım birçok hata da bu yüzden oluyor. Ama bir konu ile ilgili yazı yazacaksam bunun için birkaç gün beklemek gerektiğini geçmişte yaşadığım tecrübeler öğretti. Hangi ruh halinde olursam olayım onun için birkaç gün bekliyorum.
26 Mayıs gecesi Ankara sporu adına çok önemli bir işe imza attık. Ankara sporunda yer alan 500’e yakın konuk 2015 Klasspor Ödül Gecesinde bir araya geldi. Bu projeyi planladığımızda birinci önceliğimiz insanlara ödül dağıtmaktan çok spor camiasını bir araya getirmek ve bir kaynaşmayı sağlayacak ilk tohumları atmaktı. Tüm tecrübesizliklerimize, acemiliklerimize rağmen bunu sağladık diye düşünüyorum.
Gecemize gelen, gelmeyen herkese bunun için çok teşekkür ediyorum. Birkaç husus dışında katılanların keyif aldığı güzel bir gece geçirdiğimizi düşünüyorum. Gecedeki konuşmamda da belirttiğim gibi biz bir ilki başardık. Bundan sonra birbirlerine destek olma görevi ve sorumluluğu Ankara sporunun ileri gelenlerinde.
Gece ile ilgili hatalarımız elbette olmuştur. Ankara’da ilk kez böyle bir gece düzenleyen bizlerin önünde örnek alabileceği bu çapta bir organizasyon da maalesef yoktu. El yordamı ile iyi niyet çerçevesinde güzel bir organizasyon yapmaya çalıştık. Hatalarımızı gördük, birçok dersler çıkardık. Aday belirlemeden oylama ve eleme sistemine, gecenin organizasyonundan masa yerleşimlerine kadar gördüğümüz tüm hatalarımızı not aldık, gerekli özeleştirilerimizi yaptık. Gelecek senelerde bu organizasyonun çok daha güzel ve hatasız olması için elimizden geleni yapacağımızın sözünü şimdiden veriyoruz. Başarılı olmasına rağmen aday göstermeyi unuttuğumuz, geceye davet etmeyi atladığımız, davetiyesini yetiştiremediğimiz, masa ayarlamasında sorun yaşattığımız, özetle istemeden de olsa incittiğimiz tüm dostlardan tekrar tekrar özür diliyoruz. Kasti hiçbir hatanın olmadığına lütfen emin olmanızı istiyorum.
İncittiğimiz dostlarımızdan Ankaragücü camiasını ayrı tutuyorum. Orada ayrı bir özeleştiri ve açıklama yapma zorunluluğum olduğunu düşünüyorum.
Oylama sisteminde birçok internet sitesinin, radyonun, televizyonun uyguladığı internet + jüri oylaması sistemini uyguladık. Kurallarda özellikle belirtmemize rağmen Jüri oylamasının da olduğunu okuyucularımızın fark etmediğini düşünüyoruz. Oylamanın başladığı gün açıkladığımız kuralları belki biraz daha dikkat çekici olarak göstermemiz gerekirdi. İnternet sitemizde oylamada jüri oylarının %50 oranında etkili olacağını büyük puntolar ile gösterebilirdik. Hem Kurallar bölümünü okuyanlar hem de adaylar seçimin Jüri Oylaması ile belli edileceğini net bir şekilde biliyorlardı...
Ancak biz bu oylamada anlaşılanın aksine Ankara’nın en büyük ve en sevilen takımını, en büyük ve en sevilen başkanını, en kaliteli futbolcusunu, en sağlam hocasını seçmedik. Biz Ankara’nın sportif anlamda en başarılılarını belli etmek ve ödüllendirmeyi istedik. Bu cümlemden Ankaragücü takımının kötü, başkanının başarısız, hocasının yetersiz olduğu fikri çıkarılmasın. Aksine Ankaragücü geçtiğimiz sezon zor şartlar altında bana göre de büyük bir başarıya imza attı. Başkan Mehmet Yiğiner bu ciddi borç yükü içindeki kulübü iyi idare etti.
Bunu da internet oylaması ardından Jüri’ye yaptığımız aday bilgilendirmesinde net olarak ortaya koyduk.
Birer paragraftan oluşan Jüri Bilgilendirme Notlarında Ankaragücü, Mehmet Yiğiner ve Aykan Atik için neler söylemişiz:
Ankaragücü
“Spor Toto 2. Lig’de mücadele eden Başkent’in köklü kulübü transfer yasağına ve sezon ortasında en önemli oyuncularını kaybetmesine rağmen, alt yapıdan genç oyuncuların takviyesi ile ligin güçlü takımları arasına adını yazdırdı. Ankaragücü bu sezon hakemlerin de kurbanı olmasına rağmen ligin ikinci yarısında gösterdiği performans ile play-off umutlarını korudu.”
Mehmet Yiğiner
“Amatöre kadar düşen denilen ve kimsenin sahip çıkmadığı Ankaragücü’nün başına geçen Mehmet Yiğiner başkanlık döneminde yaptığı kongreler ile hafızalara kazındı. Geldiği sezon ‘DİRİLİŞ’i gerçekleştirmeye çalıştı ama finalde takıldı. Faturalarını ödeyemeyen, futbolcu alacaklarını veremeyen bir kulübün nefes almasını sağladı. Siyasi arenada da büyük mücadele veren Yiğiner, Ankaragücü’nü yaşatmaya ve hedefleri büyütmeye devam ediyor.”
Aykan Atik
“Ankaragücü’nün başına ikinci yarı geçen Aykan Hoca tüm Ankaralı sporseverlerin en merak ettiği isimlerin başında geldi. Ankaragücü ligde kalmak için mücadele ederken, Aykan Hoca’nın dokunuşu ile play-off umutları yeşerdi. Aykan Atik giden isimlerden ve genç oyuncuların çokluğundan hiç şikâyet etmedi ve Ankaragücü ruhunu yakalayarak, Ankaralılara heyecanlı ve arzulu bir takım izlettirdi.”
Organizasyona başlarken başta kendime sonra Klasspor’da emeği geçen ve oylamada olan herkese "Oylamaya müdahil olmayacağım" konusunda söz verdim. Olmadım da. Yastığa başımı koyduğumda rahatça uyuyabileceğim kadar bu konuda içim rahat.
Biz baştan adayları belli ettik. Bilmediğimiz kategorilerde bilenlerden destek aldık. Başkent sporunu yakından takip edenlerden, sporu yönetenlerden oluşan bir jüri oluşturduk. Jüriyi incelerseniz sadece Ankara sporuna değil ülke sporuna yön veren, milli takımları çalıştıran teknik direktörlerden, Ankara takımlarını yakından takip eden Anadolu, Doğan, İhlas, Cihan Haber Ajanslarının yanı sıra Hürriyet, Milliyet, Habertürk yazarlarından, Spor İl Müdüründen, Antrenörler Derneğinden, Amatör Spor Kulüpleri Federasyonundan, Türkiye Spor Yazarları Derneği gibi üst kuruluşların başkanlarından, diğer branşları takip eden köşe yazarlarından bir jüri oluşturduk. Sponsorlardan sadece ve sadece 2 kişi jürimizde yer aldı. 32 kişilik jürimizden toplantıya 20 kişi katılabildi. Türkiye Spor Yazarları Derneği seçimlerinin çakışması, ajans muhabirlerinin yurtdışı görevleri, rahatsızlıklar, seçimler öncesi yoğunluğu nedeni ile gelemeyenler dışında 20 kişiye oylama günü detaylı aday bilgileri gönderildi, orada da o kategoriyi yakından takip edenler tarafından istendiği durumlarda ekstra bilgi verildi. (Jürinin kimlerden oluştuğunu görmek için tıklayınız)
Jüri oylarının toplanması ardından hesaplamalar yapıldı ve kazananlar belli edildi.
Sonuçların Ankaragücü camiasını üzeceğini ve ciddi tepkiler geleceğini tahmin edecek kadar yaşanmışlıklarımın olduğunu düşünüyorum. Ancak üstte de belirttiğim gibi şahsen oylamaya müdahil olmadım ve çıkan sonuçlara saygı duydum. Gelecek tepkileri de tahmin ediyordum.
Ödül gecesi sonrası sosyal medyada Klasspor’a yapılan eleştirilerin bu yüzden haksız olduğunu düşünüyorum. Söylendiği gibi bir Ankaragücü düşmanlığımız olsa (ki tamamı Ankaragüçlü bir aileden gelen benim, Ankaragücü ile yatıp Ankaragücü ile kalkan başyazarımız Meriç Enercan’ın, editörümüz Ahmet Sülak’ın, Mert Bülent Uçma’nın olduğu yerde böyle bir şey mümkün değil) teknik olarak daha internet oylamasında futbolda tüm kategorilerde Ankaragücü’nün açık ara önde gitmesini engeller ve bugün bu sıkıntılı süreci hiç yaşamazdık. Klasspor’u takip edenler bilirler. Gökçek ailesi ve Osmanlıspor ile ilgili yüzlerce olumsuz habere imza attık. Gökçek ailesinin en sevmediği spor medyası olduk desek yanlış olmaz. Davetiyemizi bile kabul etmeyen, ödülü almaya gelmeyeceğini adımız gibi bildiğimiz Osmanlıspor’un yılın takımı olarak seçilmesinin site ekibi olarak bizi mutlu etmediğine emin olabilirsiniz. Jüriden Süper Lig’e çıktığı için Osmanlıspor’a 9 oy çıkarken, Ankaragücü’ne 2 oy çıktı. Ortalama hesabı yapıldığında kazanan Osmanlıspor oldu. Burada işin kolayına kaçıp, jüriyi yok sayarak ödülü Ankaragücü’ne mi vermemiz, yoksa istemesek de Osmanlıspor’a mı vermemiz doğruydu? Bizim yerinize kendinizi koyun ve kararı siz söyleyin.
Benzer durum “Yılın Futbol Yöneticisi” seçiminde de yaşandı. Ankaragücü Başkanı Mehmet Yiğiner, internet oylamasında %50 oy almasına rağmen Jüriden sadece 1 oy aldı. Geceye rahatsızlığını gerekçe gösterip gelemeyen İlhan Cavcav 11 oy aldı. Yukarda söylediğimiz empatiyi lütfen burada da yapınız.
Buna benzer durumların birçok kategoride yaşandığını da belirtmek istiyorum. İnternet oylamasında birinci giden birçok aday Jüriden gerekli oyu alamayıp ödülüne kavuşamadı.
Gece öncesi Ankaragücü yöneticileri ile bu konuda birkaç telefon görüşmemiz oldu. Onlara da kazananın Jüri tarafından belli edileceğini, bizim bu konuda hiçbir dahlimizin olmadığını, hem Ankaragücü’nün hem de Mehmet Yiğiner’in yaptıklarını jüri dosyasında dilimizin yettiğince anlatacağımızı belirttik. Sözümüzü de tuttuğumuzu düşünüyorum.
Gelelim ödül gecesine. Protokol’de sahneye yakın 4 masa organize edildi. Bunlardan 2 tanesi Belediye Başkanları, Milletvekili Adayları, Federasyon Yetkilileri ve Kulüp Başkanları için düşünüldü. Diğer 2 masa da Ankaragücü ve Gençlerbirliği yöneticilerine ayrıldı. Geleceklerini bildirmelerine rağmen son dakika işlerinin çıktığını belirten Protokol yüzünden yerleşimde sorunlar yaşandı. Ankaragücü yönetiminin yanında yer alan Protokol masası boş kaldı. Başkan Mehmet Yiğiner’i siyasilerin ve diğer kulüp başkanlarının olduğu masaya davet etmemize rağmen kulüp yöneticiler ile birlikte oturmak istediği için kabul edilmedi. Burada gecemizi tam kadro gelerek onurlandıran Ankaragücü ve İlhan Cavcav hariç yine tam kadro gelen Gençlerbirliği yönetimlerine tekrar teşekkürlerimi sunuyorum.
Oylama dışında da 4 ayrı özel ödül belli edilmişti. Bunu gece öncesi duyurmadık. Ankaragücü’nün emektar Kulüp Müdürü Aslan Gürsoy’a ve Gençlerbirliği eski başkanı Hasan Şengel’e “Onur Ödülü” Ankara Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Başkanı Murat Kandazoğlu’na “Sporda Değişim Ödülü” ve Ankaragücü’ne “100. Yıl Özel Ödülü” hazırlanmıştı.
Protokolün eksik olması sadece masa yerleşiminde değil ödülleri verecek kişilerin belirlenmesinde de bizi sıkıntıya soktu. Son dakikada gecemizi onurlandıran misafirlerimiz arasından ödül verecek kişileri tespit etmek zorunda kaldık. Bu da salondaki havaya göre ödül sırası değiştirme şansımızı ortadan kaldırdı. Ankaragücü Başkanı Mehmet Yiğiner’e ödül verememenin yanı sıra ödül verdirmediğimiz konusundaki eleştirilere buradan açıklama getirmek istiyorum. Sayın Yiğiner’e diğer branşlardaki ödüllerden verdirmek istemedik. Ankaragücü’nde büyük emeği olan, bizim en çok önemsediğimiz “Onur Ödülleri”nde Aslan Gürsoy’un ödülünü Mehmet Yiğiner’in vermesini, yanında Aslan amca varken kulübün yaşadığı sıkıntıları paylaşmasını düşünmüştük. Aynı şekilde “100. Yıl Özel Ödülü”nü de Yiğiner’e Aslan amcanın vermesinin şık olacağını, bir mesaj içereceğini düşünmüştük. Ancak "En önemli ödüller en son verilir" düşüncemizden dolayı Onur Ödüllerini en sona koymamız, Ankaragücü yönetiminin “Yılın Takımı Ödülü” açıklanır açıklanmaz geceyi terk etmesi sonrası yanlış anlaşılmalara neden oldu. Mehmet Yiğiner’e “Gitmeyin, daha ödüller var” dememiz ise maalesef fayda etmedi. Ödül vereceklerde Ankara takımları içinde dostluğu pekiştirmek için bazı kategorilerde 2. olan adayın 1. olana ödül vermesine çalıştık. Diğer branşlarda olmasa da futbolda bunun yanlış anlaşıldığını çok sonradan öğrendik. Voleybol'da, Hentbol'da kimlerin ödül verdiğine bakılmadan art niyet arandığını fark ettik.
Gecenin sonunda diğer branşlarda geceden oldukça memnun ayrılan konuklarımızın yanı sıra istemeden de olsa kalbini kırdığımız Ankaragüçlü dostlarımız oldu.
Bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim. Biz Ankaragücü’nün büyüklüğünü ve Ankara’daki sevilirliğini, başkanının saygınlığını oylamaya sokmadık. Böyle bir şey haddimize de değil zaten. Bizim oylamamız sportif anlamda Ankara’nın en başarılılarını seçmekten ibaretti. Aslında oylamaya “En büyük ve en çok sevilen takımı seçme” olarak bakmak ve ona göre davranmak Ankaragücü’ne yapılan en büyük haksızlık olurdu diye düşünüyorum. Ki geçmiş yazılarımda Ankaragücü’nün bu şehrin sadece en büyük kulübü değil en büyük sivil toplum kuruluşu olduğunu söylemiştim. Bu sözümün de sonuna kadar arkasındayım. Camianın büyüklüğü, yaşı, etkisi zaten böyle bir oylamayı gereksiz kılacak kadar net bir tablo ortaya koyuyor.
Özetleyecek olursam kesinlike art niyet içermeyen, biraz bizim tecrübesizliğimizden, biraz da yanlış anlaşılmalardan dolayı kalpler kırıldı.
Ama son bir haftada yıllardır verdiğimiz onca emek yok sayılarak çok hırpalandık, hedef haline getirildik. Daha 2 ay önce belgeli olmasına rağmen haber yapmadan önce bilgi verdiğimiz için bize teşekkür yayınlayan Ankaragücü Yaşasın Birlik Platformu bile bizim art niyetli bir iş yapmayacağımızı tahmin etmesine rağmen yerden yere vurdu.
Canınız sağ olsun.
Beni çok uzun yıllardır tanıyan, karakterimi ve kişiliğimi bilen, saygıda ve hürmette kusur etmediğimi düşündüğüm ancak bana “Bülent niye böyle yaptın?” diye sormadan internette yerden yere vuran abilerime, dostlarıma bir hikâye anlatarak sözlerime son vermek istiyorum.
Hikâye olunur ki, Pir Sultan Abdal, idam edileceği darağacına doğru yürürken Hızır Paşa emir verir: “Herkes Pir Sultan’ı taşlasın, taş atmayanın boynu uçurulacak bilsin.” Uğruna mücadele ettiği halk, Pir Sultan’ı taşlamaya başlar. Taşlar Pir Sultan’a kadar gelmekte ama ona değmeden yere düşmektedir. Pir’in musahibi (can yoldaşı) Ali Baba, taş atmasa da can korkusundan Pir’e bir gül atar. Gül, Pir’e değer ve yaralar. Al kanlar akar Pir’in bedeninden. Can dostunun bu hareketinden incinen Pir’in dudaklarından şu nefes dökülür:
Şu kanlı zalımın ettiği işler,
Garip bülbül gibi zaralar beni.
Yağmur gibi yağar başıma taşlar,
İlle dostun bir fiskesi yaralar beni.
Dar günümde dost düşmanım belloldu.
Bir derdim var idi, şimdi elloldu.
Ecel fermanı boynuma takıldı.
Gerek asa, gerek vuralar beni.
Pir Sultan Abdal’ım can göğe ağmaz.
Haktan emrolmazsa irahmet yağmaz.
Şu ellerin taşı hiç bana değmez.
İlle dostun bir tek gülü yareler beni.