En büyük alkış Yenimahalle Kadın Hentbol takımına, Serdar Eler hoca ile yardımcılarına ve kulüp yönetimine… Kazanılan şampiyonluk, çalışkanlığın, disiplinin en büyük örneğidir. Helal olsun hepinize…
Gençlerbirliği’nin hentbol takımı ise paraları ödenmediği için maça çıkmamıştı. Varlık içinde yokluğun örneği, bu zenginlikte tam bir skandal. Kırmızı-karaların tarihine çalınmış ‘kara’ bir leke…
Bir de Spor Toto Süper Lig’in ilk yarısında ‘pekiyi’ alan bir Gençlerbirliği futbol takımı vardı. Fırtınalı bir sezon oldu tartışmasız. Gidenler-gelenler, inişler-çıkışlar izledik bol bol. Neticede kümede kalındı ve daha önceki teknik patron İrfan Buz’un hedeflediği 40 puana ulaşıldı. 26 Ocak 2015 tarihli ‘Bu maçta böyle bitti’ başlıklı yazımda “İrfan Buz, ligin sonunda 40 puanı hedefliyor. Beklenen bu ise takım bunu başaracaktır…” demişim. Zira takımda gördüğümüz potansiyel bunun fazlasını yapacak güçte olmasındandı. Olmadı, takım ligde kaldı, 40 puanı buldu. Peki o zaman “İrfan Buz’u göndermeye gerek var mıydı?” diye sorası geliyor insanın. Hadi onu gönderdin, Bakkal’ı da gönderdin. Allah’tan Tolunay Kafkas ile de anlaşamadın. Şimdi ‘vikingler’den toplanan futbolcuların başına geleceği konuşulan ‘kuzey’lerden bir hoca ile Gençlerbirliği yeni hedeflere mi açılacak?
Son gol Çağrı’dan…
Sorular bitmez, ligin son maçında ilk yarı Beşiktaş oynadı, Gençler izledi. Oğuzhan-Tolgay-Kerim üçlüsü çok yetenekli, genç ama istikrar yok. Siyah-beyazlıların kaçan şampiyonluğunda bu çok önemli bir etkendi. Kırmızı-karaların cansız, isteksiz oyunu ikinci yarıda biraz değişti. Çabalar sonuç vermedi, Çağrı ilk golüyle sezona son noktayı koydu. Ferhat yine kötü bir maç çıkarsa da maç boyunca ona yapılan protestolar hoş olmadı. Karşılaşma sonrası yaşananlar da sezonu kötü tamamlayan iki ekibe susup-oturmak varken; yakışmadı.
İrfan Can Kahveci’yi daha çok izlemek isterdik, Stancu’nun da daha çok gol atmasını. Takımda Tosic gitti, Ahmet Çalık bir sezon daha kalırsa hem onun için hem de kulüp için iyi olur diye düşünüyorum.
Yeniler ne yapar?
Yapılması gereken ilk iş bir kaleci transferiydi. O da İsveç'ten Per Johannes Hopf oldu. Hava toplarında ve özellikle karşı karşıya pozisyonlarda başarılı ancak yan topları pek sevmiyor. Devam eden liginde 9 maçta 13 gol yemesi kafaları karıştırsa da kırmızı-karaların savunması onun işini kolaylaştıracaktır diye düşünüyorum. Bence ligimizde, oynayan-yedek kalan önemli yerli kaleciler var ama orada da yüksek maliyet işleri bozacaktır!
Martin Spelmann ise El-Kabir gibi parlayabilecek bir futbolcu. Agresif bir oyun tarzı var. Danimarka milli takımında hiç forma giymemesi insanı düşündürüyor. 28 yaşından sonra giymsesi de zor görünüyor. Türkiye'de nasıl olur bilmiyoruz ama lig ortalaması 8 sarı kart.
Takımın ilk transferi Panajotis Dimitriadis ise Gosso kadar kart gören bir futbolcu değil. Petrovic standardında ama biraz daha kuvvetli diyebiliriz. Onun gibi hücumda etkili olması da zor görünüyor ancak yeni gelecek teknik adam ya da adamlar (!) onu nasıl kullanır, takım dizilişini neye göre ayarlar hep birlikte göreceğiz.
“Otur sıfır” demiyoruz ama beklentilerin altında kalan bir Gençlerbirliği izledik ligin ikinci yarısında. Artık bol bol transfer haberleri yazılacak, okunacak… Hayırlısı olsun.
Futbolu ve Gençlerbirliği’ni özleyeceğiz…