Malum hafta sonu Ankaragücü’nün kongresi var.
Mehmet Yiğiner’in istifası (!) ardından başlayan “Aday çıkmazsa kayyım gelecek” sözleri artık sona geldi.
Taraftar olan delegeler “Biz de buradayız” diyerek bir araya geldi. Ankaragücü’nde yıllardır takip ettiğim en güzel gelişme de bu oldu desem yalan olmaz.
Klasspor’un tepesine “Taraflı Spor Sitesi” ibaresi koyduğumuzda da sözümüz belli idi. Biz kulüplerden tarafız. Kulüplerin doğru yönetilmesinden yana kalemimizi sallayacağız.
Ankaragücü’nün MKE’den yönetimsel boyutta ayrıldığından beri o kulübe gönül verenler söz sahibi olamadı. Yıllarca “Cemal Aydın’ın delegeleri” dendi. Sonra 400 “Gökçek adamı” üye yapıldı. Ankaragücü ile alakasız 400 kişi... Sonra onlar silindi ama bu sefer de Yiğiner’in esnaf arkadaşlarından oluşan yeni delegeler geldi. Ankaragücü için karar verenler, Ankaragücü maçlarına bile gelmeyen insanlar oldu hep. Bu hastalıklı yapı sadece Ankaragücü’nde değil maalesef Anadolu’daki bir çok kulüp için söz konusu.
Karar süreçlerinde kriter, kulübün iyi ya da kötü yönetilmesi değil “Bizim başkan ne diyorsa o” boyutunda kaldı.
Delegeliğin önünü kapatan %5 kotası kaldırılsa da bu sefer yüksek giriş aidatları ile Ankaragüçlülerin kulüp yönetiminde söz hakkı olması bir şekilde engellendi.
Taraftar olan delegeleri bunun için çok önemsiyorum. Yönetime talip olmasalar da en azından o kongrelerde kulüpten yana bir denge noktası oluşturabilir, kulüp yönetimlerine kongrede hesap sorabilir.
Umarım çıktıkları yolda başarılı olurlar, güçlenerek kulübün gücüne güç katarlar.
Utanmasalar “Taraftar geldi yüzünü Yiğiner’in yumruğuna vurdu” diyecekler...
Kendi dünya görüşüm ve olaylara bakışım var.
Bu, hakkında yazdığım kişinin siyasi geçmişi, makamları, gücü ya da yönettiği kulübe göre değişmiyor.
İçinde “Ama” geçen cümlelerden de çok fazla haz etmiyorum.
Beştepe Tesislerinde takımı protesto etmeye gelenlere kurşun sıkıldığında da, Mehmet Yiğiner soyunma odasında futbolcu dövdüğünde de, Protokol tribününden çıkıp yan tribüne girip insanları darp ettiğinde de, Yiğiner’in adamları protokol tribününde 70 yaşında adama saldırdığında da, Gölbaşı’nda devre arasında yaşananlarda da içinde “Ama” geçen ve olayı meşrulaştıracak hiçbir cümle kurmamaya özellikle dikkat ettim. Hiç birini meşrulaştırmadım.
“İnsan hakları denen şey stadyum kapısında sona ermez” dedim. Başkanın agresif olması, kontrolünü kaybetmesi yaşananların hiçbir şekilde haklı gerekçesi olamaz. O koltukta Ankaragücü başkanı olarak oturan birisinin kendini kontrol etmeyi de bilmesi lazım.
Yiğiner’in çevresindeki insanlar gibi “Aman başkan eline sağlık, hak ettiler bunlar” şeklinde cümleler böyle durumlarda kimin için kullanılsa rahatsız olurum. Mehmet Yiğiner’e has değil. Bu köşede kalemimi birilerini haklı çıkarmak için ajitasyon kokan cümlelerle, hatta utanmadan ölen gençleri bile alet edecek ifadeleri yazmak amacıyla kullanacaksam kırarım daha iyi. Yüzlerce kişinin ortasında olan olayları sırf Mehmet Yiğiner’i haklı göstermek için “Taraftar geldi yüzünü Yiğiner’in yumruğuna vurdu” diye yazacak insanlar var. Onu da yazsalar emin olun şaşırmam artık. Gaz vermeyi bırakıp işlerini yapsalar belki bir sonraki olayın önüne geçecekler. Ama kalemin ibresi şaşmış bir kere. “Haklısın başkan, büyüksün başkan” diyerek yollarına bakıyorlar. Mehmet Yiğiner’e soruyorum. O insanların size iyilik ettiğini mi düşünüyorsunuz gerçekten?
Tıbbi tanı: Klişe yetmezliği
2010’dan beri kurulan klişe cümlelerden fazlasıyla sıkıldım.
Bunun tavan noktası “Taraftar küfrettiği için Gökçek’ler bırakıp gitti” cümlesi.
Melih Gökçek çıktığı her televizyon programında söyler, Mehmet Yiğiner de sanki o dönemlerde maçlara geliyormuş gibi bu klişeyi tekrar eder.
Neymiş, Fenerbahçe’yi yendikleri maçta bile Gökçek’lere küfür edilmiş.
Sebebini, öncesini sorgulayan yok. Takım kazandı ise yapılabilecek tüm protestolar boşa düşüyor sanki.
O malum Fenerbahçe maçı öncesi protesto edilen Gökçek yönetimi değil Ümit Özat’tı.
Taraftarlar takımın kötü oyunu, hocanın agresif davranışları ve ipe sapa gelmez söylemleri nedeni ile birçok maçta hocayı protesto etti. Protestoların hedefi Gökçek’ler değil Ümit Özat’tı.
Gökçek yönetimi bu protestolar sonrası Ümit Özat’ı uyarması gerekirken Fenerbahçe maçında Gecekondu tribün biletlerini 120 TL’ye çıkardı. 120 TL bilet parasını denkleştirip maça giren taraftarlar da Gökçek yönetimini protesto etti. Hatta Gecekondu’da kendilerini destekleyen adamlardan tribün oluşturulduğu için maç öncesi kavga da çıktı.
Bu yazıyı okuyorsanız tribünlerin reflekslerini az buçuk biliyorsunuzdur. Biraz empati yapın. Taraftarı kafes arkasındaki maymuna benzeten bir hoca takımınızın kulübesinde oturuyor. Şampiyonluk vaadi ile gelmiş bir yönetimin kurduğu takım ligde 11. sırada. Taraftar hocayı protesto ettikçe yönetim arka çıkıyor. Yönetim hocayı protesto etmesinler diye de maç biletlerini de rekor fiyatlara çıkarıyor. Üstelik bir de o kadar parayı verip giren olur da bizi protesto ederler diye kendi adamlarını da o tribünlere yerleştiriyor. Maç öncesi olaylar çıkıyor.
Eğriye eğri, doğruya doğru. Her kulüpte böyle bir durumda yönetim protesto edilir.
Gökçek’lerin Ankaragücü’nü taraftarın küfürleri nedeni ile bıraktığının söylemesi ise kocaman bir yalandan ibaret. Kongrede yaşanan usulsüzlüklerden dolayı bıraktı.
Israrla, “Evet, Gökçek’ler Ankaragücü’nü taraftarlar küfretti diye bıraktı” diyorsanız sorarım size: Madem böyle bir hassasiyet var; açın Twitter’ı, Facebook’u. Belediye Başkanlığını %43 ile kazanan Melih Gökçek’e Twitter’dan her gün küfür eden binlerce takipçi var. Neden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığını bırakmıyor?
Birbirimizi kandırmayalım.
Hiçbir iş adamı Ankaragücü taraftarı hırçın, kavgacı olduğu için kulüp yönetimine girmekten korkmuyor. Belediye Başkanının şerrine uğramamak için uzak duruyor. 4 milyon TL’yi hazırlayıp yönetime girmeye planlıyorken gecenin 12’sinde aranan iş adamı ile tanıştım ben. Kendisine, “Ne yapıyorsun sen? Melih bey çok kızar bu işe” denilmiş. Halk efsanesi değil bu. Kişiyi birebir tanıyorum.
Onun için klişeleri bırakın da gerçeklere bakın. Bu kulübü “Stalin’in Tavuğu” hikayesindeki gibi yönetmeye çalışan kişiyi herkes biliyor. Tüylerini yolduktan sonra, “Canım isterse 3 lira gönderirim, 5 lira gönderirim” diyerek kulübün kurtulmayacağını da en iyi onlar biliyor. Hikaye anlatmaya gerek yok onun için…