Bu sezon Gençlerbirliklileri en çok heyecanlandıran şey, sezon başına bir, iki ya da “yok”la geçiştirilen altyapıdan gelen oyuncularda yaşanan çoğalma.
Genç oyuncuların sahada yer alması, gelişimlerini gözlemlemek, başarılarını alkışlamak, hatalarını, “olur abi daha genç” diye desteklemek, Passolig boykotu nedeniyle tribünde yer almadığımız bu sezonun bizim açımızdan en büyük zevki. Elbette bu zevki tribünde yaşamak bambaşka olurdu ama yazık ki elde değil!
İrfan Buz, Gençlerbirliği’nin başında çıktığı 12. lig maçında da, yarısı altyapıdan gelen ilk 11 sürdü sahaya. İrfan Can Kahveci (19), Ahmet Yılmaz Çalık (20), Halil İbrahim Pehlivan (21), Ramazan Köse (26), Doğa Kaya (30).
Hamza Hamzaoğlu’nun gelişinden bu yana ligde oynadığı 4 maçı da kazanan Galatasaray, temkinli, Alkaralar ise daha çok golü/galibiyeti düşünerek başladılar maça. Stancu’nun kötü kafası, Ahmet’in nefis kafasını Muslera’nın çelişi derken, kullandığımız bir korner atışında Sarı-Kırmızılıların akıllıca yaptıkları kontrataktan yediğimiz golle 19. dakikada yenik duruma düştük.
Golden sonra Galatasaray tüm oyunu kendi sahasında kabul edip skoru korumaya çabaladı. Birkaç pozisyon hariç Gençlerbirliği’nin pozisyon kurucusu İrfan Can’ın etkisiz kalması (elbette rakibin katı savunmasında boş alan bulamaması nedeniyle) ve kanatlarda Hakan ve Halil İbrahim’in pek fazla etkili olamaması Kırmızı-Siyahlıların gol yollarında sıkıntı yaşamasına sebebiyet verdi. Bu bölümde Stancu’nun serbest vuruşta, yerden kale dibine gönderdiği mermi gibi şutu, Muslera’nın kalitesini göstererek çıkartması tek ciddi tehlikeydi.
İkinci yarıya İrfan Buz, Doğa yerine Guido’yu oyuna alarak pozisyon varyasyonunu arttırmayı hedefledi. Gudio da sol kanadı hareketlendirerek pozisyon üretmeye çalıştı. Sabri’nin ceza alanı içinde yaptığı tehlikeli hareket sonunda kazanılan endirekt serbest vuruş bizi heyecanlandırsa da skor değişmedi.
70. dakikada Buz, oyuna altyapıdan Berat Tosun’u (20) alarak ofansı düşündüğünü bir kere daha gösterdi ve hemen bir dakika sonra sağdan sıfıra inen ve Selçuk’un kolundan tutup yere devirmesine rağmen nefis bir orta yapan Berat, Stancu’nun nefis kafa golünün hazırlayıcısı oldu. Golden sonra İrfan Buz’un her iki kolunu da yukarı doğru açıp, hiç hareket etmeden ileriye doğru ciddi bakışı oldukça karizmatikti!
Son 20 dakikada Gençlerbirliği orta sahasının yorulması ve Galatasaray’ın ileriye doğru çıkmaya başlaması ile birkaç pozisyon verildi. Fakat pozisyonlar Ramazan’ın avuçlarının içinde eriyip gitti.
Bu bölümde Buz, İrfan’ın yerine Mervan’ı alıp, hem orta sahayı güçlendirmeyi, hem de Mervan’ın hızından yararlanarak gol bulmayı düşünüyordu. Çok net pozisyon yaratamasa da, takım gol atmak için uğraştı ama sonuç değişmedi ve hafta 1 puanla sona erdi.
Maçın orta hakemi Mete Kalkavan, zaman zaman hatalar yapsa da Galatasaraylı oyuncular karşısında hiç ezilmedi. Hatta maçın başında birkaç faul/kart pozisyonunda etrafını saran Sarı-Kırmızılılara hep ciddi bir şekilde “hayır, ben böyle gördüm” diyerek başını dik tuttu.
Hakemin gözüme batan en büyük hatalarından biri Gosso’nun el pozisyonu ve Galatasaray’ın Gençlerbirliği ataklarını durdurmak için yaptığı faullerden bir iki tanesine sarı kart vermemekti.