Geçen hafta 2 gol atan ve takımdaki tek gerçek forvet olan Stancu sakat. Bitmek bilmez enerjisi ve hırsı ile çoğu zaman tek başına rakip ataklarını kesen ve takımı yüreklendiren Doğa kart cezalısı. Maçın 27. dakikasına kadar takımın geliştirdiği 2 atağın da mimarı olan Guido sakatlanıp oyundan çıkıyor. Ve sizin kulübenizde bu 3 oyuncunun da yerini dolduracak hiçbir alternatifleriniz yok.
Buna karşılık, sezona kötü başlamış ama teknik direktör değiştirdikten sonra 2 maçta 6 gol atıp, 2 fiyakalı sonuca imzasını atmış, hırslı, arzulu ve istekli bir rakip var karşınızda. Üstüne üstlük 2 defans oyuncunuzun ceza alanında peş peşe yaptığı hatanın ardından 7. dakikada 1-0 yenik duruma düşmüşsünüz.
Guido çıktıktan sonra, yani maçın 27. dakikasında sonucu tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek?
Aslında Tanıl abilerdeki tribünümüzde kadroyu ve yedek kulübesini ekranda görünce ortak fikrimiz, golü yediğimiz an maçın biteceği yönündeydi. Bu yüzden 7. dakikada bizim için maç bitmişti. Ama Guido’nun rakip atağını kesip 2 kere pozisyon yaratması ufak bir umut ışığı olmuştu ki, sakatlanıp oyunu terk edince o ışık da son buldu.
Gençlerbirliği’ni tutuyor ve onun hakkında bir şeyler karalamaya çalışıyorsanız, sürekli kendinizi tekrarladığınızı ve hep aynı şeyleri yazdığınızı hissedersiniz. Ben de herhalde yıllardır, defalarca eksik, yarım yamalak ve alternatifsiz bir kadro ile sezona başladığımızı yazıp çizmişimdir. Bunu görmek için müneccim olmaya gerek yok. Kadro ve acizliğimiz ortada. Zaten ilk iki paragrafı okuyunca, bugün aldığımız sonuç da gayet normal. Daha fazla fark olmadığına şükretmek gerek.
Maç bittikten sonra, Mervan’ın gol atmasına ve çaprazdan nefis şutunun üst direkten dönmesine, İrfan’ın oldukça klas 3 - 4 hareket ve göz kamaştırıcı bir asiste imza atmasına, Guido’nun sakatlanana kadar, hareketli ve istekli oyununa ve kısa da olsa Taylan’ı sahada gördüğümüze seviniyorduk.
Evden ayrılmak üzereyken, Tanıl abi, “evet 4-1 yenildik ama hem bir gol attık, hem de emin ol geçen sezon 3-0 yenildiğimizde bundan daha kötüydük!” diyerek ufak şeylerle mutlu olmasını bilen ve her şeye rağmen, hayata ve futbola pozitif bakmasını bilen Gençlerbirliği duruşunu sergiliyordu.