Bu başlığın ilhamını bana 1200’lü yılların başında İran’da yaşayan Sadi Şirazi verdi.
İran’ın Mevlana’sı diye bahsedilen Şirazi daha o yıllarda, "Seni kötülememi istemiyorsan, beni değil kötülüklerini ortadan kaldır," demiş.
Geçtiğimiz günlerde Galatasaray Başkanı Ünal Aysal, kulübün divan kurulu toplantısında, “Üçüncülük, dördüncülüğe oynayalım. Gençlerbirliği, Ankaragücü gibi oynayalım...” ifadelerini kullanmış. O uzun konuşmanın içinden o cümleleri yakalayıp manşetlere taşımak da bize nasip oldu.
Bu açıklamaya, başta Ankaragücü ve Gençlerbirliği taraftarları öfkelendi. Hatta sosyal medya kanalları üzerinden kulüplerinin kınama yayınlamalarını istediler. Önce Gençlerbirliği, ardından Ankaragücü bu konuda yazılı açıklama yayınladılar.
Annenin çocuğuna söylediği, “Okumazsan bak onun gibi olursun.” sözleri ile “Bu yatırımları yapmazsak Ankaragücü, Gençlerbirliği gibi oluruz.” sözleri arasında aslında hiçbir fark yok.
Taraftarları inciten de anneden kalma bu benzetmeden başka bir şey değil. Taraftarlar haklı olarak parmak ile gösterilen kötü çocuk olmayı içine sindiremiyorlar.
Haklılar da.
Ancak...
Aysal’ın yaptığı açıklamaya baktığımız zaman aslında hakaret değil iltifat ettiğini söylemek gerekiyor. Ankaragücü’nün 2001-2002, Gençlerbirliği’nin ise 2002-2003 sezonu dışında ilk 3’e oynadığı zamanı hatırlayanınız var mı?
Yıllarca başkentin en büyük spor kulüplerini yönetenlerin öncelikli hedefleri küme düşmemek ve ligi diğer Ankara takımının bir üst sırasında bitirmekten ibaret değil mi? Açın, Ankaragücü ve Gençlerbirliği’nin Süper Ligin son 15 yıldaki puan durumundaki sıralamasına bakın.
Bu şehirde yönettikleri kulüplere küme düşmemeyi hedef koyan, kulüpleri İstanbul kulüplerine futbolcu sağlayan altyapı takımları gibi yöneten yöneticiler yüzünden kötü örnek olarak verilmeye başlandı ise bunun sorumlusu kulüpleri kötü örnek haline getirenlerdir.
Kötü örnek olmak istemiyorsan kötü örnek olmayacaksın. Formül bu kadar basit.
Ankaragücü’nde Gökçek ve öncesi tüm yönetimler, Gençlerbirliği’nde İlhan Cavcav bu sözlerimi rahatlıkla üstlerine alınabilirler. Çünkü lafım direk onlara. Hiç lafı eğmeye, bükmeye gerek yok.
Ünal Aysal’dan, Ankaragücü ve Gençlerbirliği’nden özür dilemesini bekliyorsanız, sizin de bu taraftarlardan yıllardır hayallerini çaldığınız için özür dilemeniz gerekmiyor mu?
Siz kınama mekanizmasını gecikmeden kullandığınız gibi utanma mekanizmasını da arada kullanmaya ne dersiniz? Bu sözleri asırlık dev çınarlar için söylettiğiniz, taraftarların boynunu büktüğünüz için utanmak hiç aklınızdan geçti mi mesela?
Ancak utanmak yerine, “Biz de lig maçında onları yeneriz, görürler!” boyutunda açıklamalar yapıyorsanız utanma mekanizmasının çalışmasını da beklemek biraz hayal olur.
Sizin için başarı kriteri, daha ligin ikinci haftasında 2. hocayı gönderdikten sonra ilk deplasman maçında 90 dakika rakip oynayıp, Allah’ın büyük yardımı ile 3 puan almaktan ve bununla ilgili hava atmaktan ibaret olduktan sonra taraftarın, sınıf arkadaşları lüks pastanelerde frambuazlı pasta yerken annesi elmalı şeker aldı diye mutlu olan kenar mahalle çocuğu sevinci yaşaması normal.