Türk futbolunun en özel kulüplerin biri, belki de başında gelenin Altınordu olduğuna kimsenin şüphesi yok. Altınordunun başaralı teknik direktörü Hüseyin Eroğlu önemli açıklamalarda bulundu.
Bu devre arasında Altınordu'nun bugüne kadar yürütülen projesinden farklı bir süreç oldu. Hem Başkan Seyit Mehmet Özkanın çıkışı, hem de devre arasında ciddi ayrılıklar. Son güne kadar da takviyeler geldi. Bu süreç nasıl yaşandı, neden böyle oldu?
Sezon başında yeni bir kadro oluşumu gerçekleştirdik. Kadro anlamında eksiğiz, alttan gelen oyuncularımızın bir sürece ihtiyacı var. Bu anlamda dokuza yakın takviye yaptık. Ayrılan oyuncularımız oldu. Ligin zorluğunu da biliyorduk. Bu ligde en azından bir kadro kurup, başarılı olmamız gerekiyordu. Böyle başladık. Aslında lige istediğimiz gibi başlayamadık. Oyun anlamında başladığımız lige, skor anlamında iyi başlayamadık. Gerçi bir beş yılımıza baktığımız zaman hep başlangıçlarda oyunumuzu sonuca yansıtamıyoruz. Bir şeylerin oturması sonrası çıkış sürecimiz oldu. Aslında bu sezon da öyle oldu, yani ilk üç haftadan sonra Mehmet Bey de bir açıklama yapmıştı. Bana düşen o süreçten sonra takımı toparlamak. Daha iyi seviyeye getirmek. Bunu başaracağımıza inanıyorduk. Ki üçüncü maçtan sonra bu çıkışa başladık. Dördüncü sıraya kadar yükseldik. Bir ara ilk iki hesapları dahi yapıyorduk. Bu beş yıla baktığımız zaman hep bu çıkışları gerçekleştirdik. Planlı, sistemli, doğru çalışıyoruz. Günü kurtarma anlamında değil, geleceğe yatırım yapma anlamında da bizi zaten yapılan doğrular başarıya götürüyor. Yeni oyuncularla bunu başarmak zordu. Bazı oyuncularda istikrar ve süreklilik yakalayamadık. Bazılarında yakaladık. Ben de devreye doğru, durumu değerlendirip ondan sonra da gerekli kararları ve açıklamaları bildireceğimi söylemiştim. Sonuçta devrede aramızdan ayrılan oyuncular oldu. Futbolda yaşanıyor bu tür şeyler. Ama bu isimler gittikten sonra oyuncu takviyesi gerekiyordu. Bunun için üç tane oyuncuyu kadromuza kattık. Bizim için değerli olduğunu düşünüyorum, ihtiyacımız vardı. Hasan Kabze, Okan Derici ve Beykan Şimşek geldi. Bunlar belki son güne yakın geldi. Ama fizik anlamında pek eksikleri yok. Elbette tam istediğimiz seviyede değiller. Süreci hızlandırmalıyız. Üç hafta süremiz vardı Hasan için. Okan Derici antremanlı geldi. Beykan da en son gelenlerdendi. İkinci yarının ilk 3 maçında doğru oynadık ama sıkıntımızın skor üretme olduğunu söyleyebilirim. Futbolda skor üretemediğin zaman galip gelemiyorsun. Bunun için biraz önce saydığım üç oyuncuyu kadroya kattık. Kendi oyuncularımızın da performansı ve moralini yükselten transferler oldu. Özellikle son haftalarda antrenman kalitesi arttı. Daha çok özel çalışmalarla gol bölgelerinde sonuca gitme anlamında arttırdık. Bu da inşallah önümüzdeki maçlarda meyvesini verecek. Çünkü biz geriye baktığımız zaman skor anlamına üretken bir takım hüviyetindeyiz. Çıkışımızın başlayacağını söyleyebilirim.
TFF 1. Lig'de çıkışlar ve seriler etkili olabiliyor. Çünkü üst tarafa da ile alt tarafa da çok yakınsınız. Siz bu ivmenin nereye gideceğini düşünüyorsunuz?
Altı veya yedi hafta önce ilk dördün içindeydik. Çok az bir puan farkı vardı. Dediğim gibi bunu yukarıya tutunma anlamında, orada kalma anlamında düşüncemiz buydu. İçeride kazanamadığımız iki maç -ki çok başarılı futbol oynamıştık- ister istemez bizi biraz daha geriye itti. Şu an ilk altıdan uzak gibiyiz. Tabii ki hedefimiz yukarıya bakmak. Ama alt taraftaki takımlar da kazanıyor. Öyle bir hal aldı ki birçok kulüp devrede yeni takım kurdu. Bunun artıları ve eksileri var. Zaman gösterecek. Ben devredeki transferlerin süreç içerisinde takıma uyum sağlayacağını düşünüyorum. Zaman gösterecek. Ciddi transferler oldu, biz bunun bilincindeyiz. Ben kendi rakibimizin kendimiz olduğunu düşünüyorum. Sürekli yukarı da bakıyorum.
Çünkü biz skor veya oyun anlamında kaybedebiliyoruz. Ama hiçbir takım da bize ezici bir üstünlük sağlayamıyor. Dediğim gibi iyi çalışıyoruz, iyi bir takımız. Birlikte oynadığımız zaman, tempomuzu ortaya koyduğumuz zaman güçlü bir takım haline geliyoruz. Her ne kadar isimsiz futbolcularla oynasak da. Ama benim için sahada doğruları yapan takımımız her takıma karşı başarılı olabilir, her takımı yenebiliriz. Tabii yukarıya doğru plan yapıyoruz.
Üçüncü yılınız bu ligde. İlk iki yıl bu takım hem alışma, hem de oyuncu grubunun yetişme süreciyle geçirdi. Geçen sezon olabilir gibiydi, ondan önce Play-Offu kaçırdınız son maçla. Kamuoyunda artık sizden böyle bir beklenti var. Bu sezon ''Altınordu frene mi bastı'' veya ''Altınordu projesinde bir duraklama mı var?'' gibi sorular, yorumlar oldu. Bunun için ne söyleyeceksiniz?
Tabii ki kamuoyu düşünebilir. Baktığınızda birçok oyuncu gönderdik. Dokuz oyuncu gitti, üç oyuncu geldi, alttan gelen oyuncularımız var. Aslında Türkiye'deki sisteme göre ters bir sistem. İnsanlar böyle düşünmesi normal. Bizim böyle bir düşüncemiz yok. Biz öncelikle kendimize güveniyoruz. Alttan çıkan oyunculara güveniyoruz. Dışarıdan takviye de yaptık. Çıkış yakalayacağımızı söyleyebiliriz. Zaman gösterecek zaten. Ama insanlar tabii ki bunu düşünebilir.
Alttaki takımlar takviye yaptı, seyirci potansiyelleri arttı. Yatırıp yaptılar. Borçlu olan takımlar bile transferler yaptılar, çok enteresan bir lig oluştu. Gerçekten şu an Süper Lig'den daha zor bir lig. Ama bu zorluğun altından kalkacağımızı düşünüyorum. Çok sistemli ve doğru çalışıyoruz. Her zaman bizi ayakta tutan bu felsefe. Altyapıdan katılan oyuncularda oynayan bazen iki üçü bulabiliyor. Onlar da belirli süreçlerde görev alabiliyor. İlk 11'de oynayan oyuncularımızın yüzde sekseni, doksanı duruyor. Giden oyuncularımız tabii ki oldu ama oynayan oyuncularımızla ilk yarıya yakın bir kadroyuz. Yaptığımız takviyelerle güç kattığımızı söylüyorum. Yolları ayırdığımız arkadaşlara yeni kulüplerinde başarılar diliyoruz. Biz kendimize güveniyoruz, başarılı olacağımıza inanıyoruz.
Günlük de çalışmıyoruz, doğruları yaptığımız için o çıkışı ve istikrarı sürdüreceğiz. Alacağımız bir galibiyet bize üç puanlık katkının yanında, moral motivasyon avantajı da sağlayacak. Özellikle Göztepe maçındaki oyunumuzu yine aynı kamuoyunda belki hiç kimse beklemiyordu. O maçtaki oynadığımız futbol, tempo, mücadele ve son dakikaya kadar ortaya koyduğumuz pes etmeme bizim önümüzdeki haftalara moralli girmemizi sağladı. O gün de söylemiştim, belki kaybettik ama kazancımız da oldu diye. Bunları yaptıktan sonra skor üretmekle beraber çıkışa geçeceğimizi söyleyebilirim.
Son yıllarda Türkiye'deki en özel kulübün teknik direktörlüğünü yapıyorsunuz. Oluşumunda sıfır oyuncuyla başlayıp, beş yıl sonunda buradasınız. Tabii özel ve avantajlı yönleri var ama bir yandan da teknik olarak bir havuz darlığınız var, yabancı oyuncunuz yok. Transfer konusunda altyapıya bağlısınız, oyuncu geliştirmek için yıllar gerekiyor. Çağlar Söyüncü gibi oyuncular çıktı. Sizi zorlayan bir süreç mi bu? Transfer yapmak istemiyoruz gibi bir söylem de var...
Bir sürece ihtiyacımız var onun için, kolay değil elbette. Oynadığın lig gereği birkaç yılını burada geçirmek çok önemli. Dediğiniz doğru transfer havuzu olarak biz diğer takımlar gibi değiliz. Ben de diğer antrenörler gibi değilim. Çok iyi bir teknik ekibim var. Her türlü tesis avantajımız var. Başımızda bir Başkanımız var, bize, ne isterseniz yapabilirsiniz diyor. Biz de bu anlamda tabii ki futbolcu grubu katıyoruz, alttan oyuncularımızı yukarıya taşıyoruz. Ama benim antrenörlük yapım gereği bir futbolcu varsa elimde onu geliştirmeye çalışırım.
Bir antrenörün görevi budur. Onu tanımaya çalışırım. Eksiklerini, güçlü yanlarını... Ama ülkemizde, olmuyorsa sen git, sen gel anlayışı var. Bu kadar transfer sirkülasyonunu olmaması lazım. Bir antrenörün aynı zamanda en önemli görevlerinden biri o futbolcuyu bir yerlere getirmektir. Ülkemizde maalesef 20 yaşındaki genç bir futbolcu 30 yaşına geldiği zaman hala gelişmemiş yok. Belki futbolcu da suçlu ama çalıştığı antrenörlerde de hata var. Mesela günümüzde Abdullah Avcı ve Aykut Kocaman çok değerli insanlar. Onlar da baktığımızda birçok futbolcudan çok önemli performanslar alabiliyorlar. Aslında antrenörlük başarılarından biri bu. Sonuçta takımın da performansı gelişmiş oluyor.
Biz de 1. Lig'de bunu yapmaya çalışıyoruz. Belki eşit şartlar yok. Yabancı sınırı üç yıl önce üçtü, şu an beş. Ama burada başarılı olacağımıza inanıyorum. Çok fazla Türk futbolcular bizimle çalışmak istiyor. Gelişeceklerine inanıyorlar. İnanın bu anlamda çok talep var. Aramıza katılan oyuncular da gelişeceklerine inanıyorlar. Çünkü gelişimin yaşı yok. Biz de onlara bu anlamda katkı sağlıyoruz. Bireysel anlamda geliştiriyoruz. Futbol ve zihinsel anlamda geliştirmeye çalışıyoruz. Türkiye'de taktiksel olarak sıkıntılıyız. Geliştirmeye çalışıyoruz. Bu da bizi başarıya götürüyor.
Tabii dediğiniz gibi dışarıdan belki kolay gibi görünüyor; ''İstediği oyuncuyu alabilir'', ''Alttan da alabilir'' diye. Ama kolay değil bu iş. Severek, keyifle yapıyoruz. İşimi çok seviyorum. Ama zorluğu var. O çocukların da sürece ihtiyacı var. Yani biz U21 Ligi'nde üç yaş küçük olmamıza rağmen liderdik. Ama U21 Ligi o kadar zayıf bir ligdeki o yaş farkına rağmen üç dört farkla kazanıyorduk. Örneğin benim bek oyuncularım hiç savunma yapma gereği duymuyor o liglerde. Ben o oyuncularımı aldığımda tam tersi savunma yapmaları gerekli.
Bu sefer ortaokuldan alıp, üniversiteye başlatmak gibi oluyor. 1. Lig gerçekten Süper Lig'den de zor. Bütün ön oyuncuları atletik. Futbol oynatmamaya, gol yememeye dayalı bir lig. Bir hatayı değerlendirmeye dayalı bir lig. Saygı duyuyoruz. Biz her mevkide o oyuncuların gelişimine katkı sağlayacak şekilde oynamaya çalışıyoruz. Takım olarak hem hücum, hem de savunma yapmak durumundayız. Bunlarla ilgili çalışıyoruz. Haklısınız havuzumuz dar ama biz bu havuzu en iyi şekilde dışarıdan veya alt-üst kaynağımızdan alıyoruz. Orası bizim için önemli bir nokta, sadece A Takım ile ilgilenmiyorum. Bizim Meslek Okulu'na gidip hocalarla oyuncuların gelişimini takip ediyoruz. 19-20 değil, 17 yaşında A Takım'da nasıl oynatabiliriz düşüncesindeyiz. Bunu da önümüzdeki zamanlarda çok daha fazla hayata sokacağımızı söyleyebilirim.
Türkiye'de eşi benzeri olmayan bir misyonla hareket ediyor kulüp. Köşeli; net kurallarıyla, oyuncu tercihleriyle, yabancı statüsüyle farklı bir yapı... Ancak Hüseyin Eroğlu'nun teknik direktör olarak bir kariyeri var artık. Farklı kulüplerde de isminiz geçmeye başladı. Çünkü futbol kamuoyu bunun farkında. Burada nasıl bir kariyer gidiyor. Altınordu'dan bağımsız bir şekilde konuşacak olursak?
Tam 10 yılı doldurduk Seyit Mehmet Özkanla. İlk Bucaspor'da altyapılarda başlayan antrenörlük kariyerimin son beş yılında Altınordu'da teknik sorumlu olarak çalışıyorum. Bucaspor'da da A Takım düzeyinde yardımcılık yapmıştım. Tabii ki her insanın olduğu gibi bizim de hedeflerimiz var. Bu kulüple beraber, Mehmet Bey ile aynı amaç doğrultusunda yola çıktık. Geldiğimiz nokta bu. Şu anlamda kendisine çok teşekkür ediyorum; bize inanıp güvendi. Bize 3. Lig'den başlayarak takımı emanet etti. Bu sorumluluğu verdi. Biz de bu güveni boşa çıkarmama anlamında her geçen gün üzerine koymaya çalıştık. Şampiyonluk var, ses getirdik, oyuncu transferleri...
Hem yetiştirici, hem yarışmacı vizyonundayız. Aslında bunun bana verdiği katkı sürekli gelişim. Burada gelişmeyen insan aramızda olamıyor buna ben de dahilim. 10 yıldır üzerine koymaya çalışıyoruz. Gelecekte Altınordu'da Mehmet Bey ile ortak hedefimiz Süper Lig'den sonra Avrupa Kupaları.
Beş yıl çabuk geçti. Önümüzdeki yıllar da olabilir. Ama antrenörlük deneyiminin neler getireceği belli olmuyor. Hedef koyduğum bu dönemde alttan gelen takımla bir çıkış yakalamak. Bu çıkış elbette ilk altıya girip Süper Lig olabilir. Bu ligde oynadığın futbolla kalıcı hale de gelebilirsin. Aradan çıkan birkaç oyuncuyu da Avrupa vitrinine çıkarmak hedefimiz. Bir iki tane örneğimiz var. Çıktığımız bu yolda devam ediyoruz şu an. Kamuoyundan benim de kulağıma geliyor bazı şeyler ama şu an onunla ilgili bir şey söylemeyeceğim. Sadece işime odaklanıp, konsantre olmak zorundayım.
Altınordu ne zaman Süper Lig'e çıkmanın ciddi adayı olacak sizin gerçekliğinizde baktığınız zaman?
Tabii ki 2019 olarak belirlediğimiz tarih vardı. Ama terfi bu süreçte olduğunda, hayır mı diyeceğiz, elbette öyle bir şey yok. Çıkarken de hedeflerimiz tesis, futbolcuları, ekonomin, her şeyin tam olması ki orada kalıcı olup geleceğe dair hedefler koyalım. Bu bizim için önemli. Çok örnek var. Hazırlıksız çıkıp şu an onun sıkıntısını yaşayan kulüpler var. Düştükten sonra da borca düşüyor. Tabii biz böyle bir şey yaşamayız.
Biz şu an bunun çalışmalarını yapıyoruz. Bu sene olursa hayır mı diyeceğiz, iki sene önce oluyordu. O gün berabere bitmese maç Play-Offtan çıkma şansımız vardı. O yüzden biz bu anlamda sabrediyoruz. İnsanların beklentisi çok. Dışarıya bakmadan işimizi yapmaya çalışıyoruz. Oynanan U19un Şampiyonlar Ligi maçı vardı. Belki gençlerimiz, kulübümüz ve ülkemiz için çok önemli bir maçtı bu. Belki bu maçı geçseydik Avrupa'nın 16 takımı arasına girecektik. Çok önemli takımlar vardı. Geçmediğimiz halde Avrupa'da yansımaları oldu. Çok değerleniyor ismimiz uluslararası düzeyde Altınordu; misyonu ve vizyonuyla. Bunlar tabii ki güzel şeyler. İşimizin zor olduğunu biliyorum. Ama bunun da altından kalkmamız gerekiyor.
Salih Uçan'ı bir kenara bırakırsak son olarak Çağlar Söyüncü ve Cengiz Ünder sıfır üretimden çıkıp, çok da büyük bir sıçramayla kulübün piyasaya sunduğu, önemli gelir elde ettiği oyuncular oldu. Elbette biraz da pembe bir tabloyla oldu. Biri şu an Süper Lig'in şampiyonluk adayına, diğeri Bundesliga'ya... Çağlar'ın adı şu an sürekli Manchester kulüpleriyle anılıyor. Artık kesinleşti; Altınordu bu temelden yukarıya sürekli oyuncu gönderecek... Sıradaki oyuncular kim? Var mı?
İki oyuncuyla ilgili de çok umutluydum. Zaten oynarken bunları söyledim, transfer olduklarında da söyledim. İkisi de şu an belirli bir seviyedeler. Ama bu seviyenin de üzerine çıkacaklar kulüp olarak. Bu da bizim ne kadar doğru ve sistemli çalıştığımızı, bu anlamda doğru bir kulüp olduğumuzun göstergesi. Alttan gelecek oyuncularımız var. Çağlar'ın Bundesliga'da ilk 11 çıkıp haftanın oyuncusu, en çok ikili mücadele kazanan futbolcu olması; Cengiz'in de Süper Lig gibi yabancının serbest olduğu bir ligde kendine yer bulması, şampiyonluğa oynayan bir takımda yer alması bizim için bizim için tekrar söylüyorum önemli bir gösterge. Alttan gelen oyuncularımızla bu anlamda devam ediyoruz. Şu an isim vermek doğru olmaz, çünkü o isimler hemen olacakmış gibi algılanıyor.
Ben bunda ismi gizli tutuyorum. Biz sistem takımıyız. Avrupa aslında sistemine göre oyuncu alıyor. Bireysel anlamda elbette yetenekler önemli ama biz ülkemizde çok bakıyoruz. Ama Avrupa'da takım sistemine uyuyor mu, savunma hücum prensiplerini biliyor mu, taktiksel anlamda gelişimi nedir. Bunlara da dikkat ediyor. Bu anlamda oyuncuları geliştiriyoruz. Özellikle alt yaş gruplarımızla gittiğimiz turnuvalarda çok oyuncumuz takip ediliyor.
Önemli olan o oyuncularımızı A Takım'da oynatıp transferini gerçekleştirmek. Şu an Cengiz ve Çağlar'dan sonra beklentiler yüksek. Ben biraz daha sabırlı olunması gerektiğini düşünüyorum. Siz de duyuyorsunuz Berke Özer'in, Yusuf'un Recep'in adı geçiyor. Her an her şey olabilir. Bir anda başka bir oyuncu çıkabilir. 2000 doğumlular da bizimle antrenmana çıkıyor. Belki oradan olabilir.
Röportaj: Sinan Tural
Fotoğraf: Medyaspor (İzmir)
Kaynak: Futbol Artı
Okuyucuların Tercihi
Copyleft 2015 - klasspor.com. "İnsan beyninin ürettiği hiçbirşey bize ait değildir." Klasspor editörleri ya da yazarları tarafından üretilmiş tüm haberleri, yazıları, fotoğrafları ve videoları sormadan, kaynak göstermeden kullanabilirsiniz.Kaynak gösterirseniz o sizin güzelliğiniz olur. Göstermeyene küfür, gösterene teşekkür etmiyoruz.
klasspor.com basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Sitemizde yapılan tüm yorumlardan yazarları mesuldür. Boşuna hukuki süreç yaşamamak için biz kontrol etmeye çalışıyoruz ancak gerekli durumlarda IP adresleri "Aman tanıdıktır" diye düşünülmeden savcılara verilebilir.