Süper Lig’in 19. haftasında, Başkent adına görmeyi istemediğimiz bir tablo ile karşılaştık. 3 takım yenildi, tek puanı sahasında Eskişehirspor ile berabere kalan Hacettepe kazandı. İster ’tesadüf’ deyin ister ’futbolun cilvesi’, ligin ilk yarısında bu rakiplerle oynanan maçlardan çıkan sonuçlar da aynıydı. Ankaraspor, Gaziantepspor’a, Gençlerbirliği, Bursaspor’a, Ankaragücü de Trabzonspor’a kaybetmişti. O hafta tek puanı deplasmanda Eskişehir ile 0-0 berabere kalan Hacettepe getirmişti.
Kayıplar elbette önemli. Bunların iç sahada olanlarının önemi daha da büyük. Doğal olarak teknik ekipler; hedeflerini, plan ve programlarını yeniden gözden geçirmek zorunda kalacak. Ekstra puanlar için, bazı maçların altını çizecek.
Ankaragücü, Gençlerbirliği ve Hacettepe’nin çektiği çileyi anlamak mümkün değil. Her takım için kendi sahasında, kendi seyircisi önünde oynamak büyük bir avantajdır. (Her ne kadar Gençlerbirliği ve Hacettepe’nin çok fazla seyircisi olmasa da) Taraftar ve tanıdık saha, futbolcuya güven verir, ruh verir, hırs verir. Özel bir motivasyon sağlar.
Ancak bu üç ekip için, 19 Mayıs Stadı artık tam bir kara basana döndü. Kaçan puanların çetelesini tutmak, hayli zorlaştı. Ankara’ya gelen hangi takım olursa olsun elini kolunu sallayıp, puanları alıp gidiyor. Başkentlilerin kendi arasında oynadığı maçları saymazsak, 30 karşılaşmada rakiplere karşı alınan galibiyet sayısı, sadece üç(rakamla 3). Tam anlamıyla dramatik bir tablo. Sezon başında zeminin, yapay çime dönüştürülmesi açıkça gösteriyor ki Başkentlilerin canına okumuş durumda. Hacettepe ve Ankaragücü’nün küme düşme potasının içinde kalmasının, Gençlerbirliği’nin de bu bölgenin yakınında dolaşıyor olmasının başka bir izahı yok gibi.
Teknik ekipler şikayetçi, futbolcular şikayetçi, yöneticiler şikayetçi. Sonuçlar kötü olunca, şikayet etmek normal. Ancak zemin yenilenirken ’nasılsa federasyon ödüyor, bizden para çıkmıyor’ diyerek sessiz kalan idarecilerin, şimdi ayağa kalkması biraz ilginç. Bu çıkışlar, işin ne derece ciddi olduğunu, bundan sonraki sürecin daha da sıkıntılı geçeceğinin göstergesi.
Ankaragücü’nün saha içi ve saha dışı olayları, her zamanki gibi yine gündemin ilk sırasında. Birleşme-bütünleşme tartışmaları kafaları kurcalamaya devam ediyor. Takımın puan tablosundaki yeri ise sarı-lacivert renklere gönül verenleri derinden üzüyor. Antalyaspor ve Konyaspor yenilgilerinde ortaya konan oyun herkesin endişesini bir kat daha arttırmıştı. Ancak Trabzonspor maçındaki mücadele, bu korkuları biraz olsun giderdi.
Başkent ekibi için, bundan sonra yeni bir dönem başlıyor. İcra kurulu; Federasyon ve MHK’ye gönderdiği mektupla yeni bir cepheyi açmış oldu. Bu cephede ne kadar güçlü olacağını ve nasıl ayakta kalacağını ilerleyen haftalar gösterecek. Türk futbolunda son dönemde "Sesini yükselten istediğini alıyor" gibi bir anlayış hakim olmaya başladı. Özellikle büyük diye anılan takımlar, bu senaryoyu çok sık tekrarlıyor. Ankaragücü de bu yola başvurup sonuç alabileceğini düşünüyorsa, başına iş açabilir. "Geçmişin hesaplaşması yapılıyor" gibi suçlayıcı ifadeler, federasyon nezdinde eski gücünü kaybetmiş Başkent ekibine karşı, silahın ters tepme ihtimalini yüksek tutuyor.
Ankaraspor, sezona iki yenilgi ile başlamış sonra müthiş bir çıkış yakalamıştı. İkinci yarıda da roller değişmedi.
Önce Trabzonspor ardından da Gaziantep’e yenilen mavi-beyazlılar, zirve yarışında ağır iki darbe aldı. İki maçta 4 gol yemek ve hiç atamamak Ankaraspor’a yakışmayan bir görüntü oldu.
Denizlispor’u kupadan elerken zorlanan Ankaraspor’da, belli ki devre arası yaramamış ve gazetelere yansıyan transfer haberleri, oyuncuların kafasını fazlasıyla karıştırmış.
Okuyucuların Tercihi
Copyleft 2015 - klasspor.com. "İnsan beyninin ürettiği hiçbirşey bize ait değildir." Klasspor editörleri ya da yazarları tarafından üretilmiş tüm haberleri, yazıları, fotoğrafları ve videoları sormadan, kaynak göstermeden kullanabilirsiniz.Kaynak gösterirseniz o sizin güzelliğiniz olur. Göstermeyene küfür, gösterene teşekkür etmiyoruz.
klasspor.com basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Sitemizde yapılan tüm yorumlardan yazarları mesuldür. Boşuna hukuki süreç yaşamamak için biz kontrol etmeye çalışıyoruz ancak gerekli durumlarda IP adresleri "Aman tanıdıktır" diye düşünülmeden savcılara verilebilir.