Sekiz yılın ağırlığı bir anda çökmüştü omuzlarına. Yaşattığı onca şeyin bir anı olmasına mı üzülmeliydi yoksa her gece uyurken düşlediği onlarca hayalinin hiç bir zaman bir anı olamayacak olmasına mı bilemedi. Çocukken basketbolcu olmak ister, mahallede sadece aşağıdaki sokakta satılan haftalik basket gazetesini almak için her salı sabahın köründe o bakkala giderdi. Bakkalın tonton hanımı onun geleceğini bildiğinden bir köşeye ayırmış olurdu zaten gazeteyi. Hani gençler parantez içinde büyük harfle yazıyorlar ya şimdi öyle işte, olamadı en nihayetinde. Fenerbahçe hayatının o kadar içindeydi ki bi şekilde ucundan tutunabilmeliyim dedi, bu sefer küçükkken çok sevdiği Tatlı kaçıklar'ın da etkisiyle gazeteci olup Fenerbahçe muhabirliği yapmaya karar verdi.
Okul ona takan hocalara rağmen bir gün elbet bitecek, Alex'le o çok istediği, sıkıldığı her ders anında düşlediği, kafasında belki onlarca belki yüzlerce kez yapığı o röportajı yapacaktı günün birine. Alex'in gözünde belki gözlük olacaktı, belki 3 puanı getiren son dakika golünün asistini yapıp nefes nefese gelecekti mikrofona.
O ana kadar gideceğini hiç düşünmemişti çocuk. Arada bir aklına gelmiyor değildi ama hani başınıza gelene kadar hiç bir zaman yaşamayacağınızı sandığınız felaketler vardır ya sadece filmlerde olur sandığınız. Ya da en fazla karşı apartmandaki komşunuzun başına gelen. Öyle bir yanılgıydı hiç bir zaman gitmeyeceği düşüncesi. Hiç bir zaman başınıza gelmeyeceğini sandığınız şeylerin yakaladığı gibi ani, zamansız ve erken, sekiz sene de geçse çok erken gelmişti o an . Ne olup bittiğini anlayamadı. Alex röportajı hayaliyle adım attığı Radyo TV Sinema bölümünde üç senede öğrenemediği şeyi o an öğrenmişti: "Yarın uyanıp oh be kabusmuş diyeceğim" cümlesi üçüncü sınıf sitcomlara has bir replik değildi.
Onu gönderenlere mi daha çok kızdı, burada olduğu o kadar zaman içinde gidip en azından sarılamadığı için kendine mi? Yanıtı her zaman çok net değil. O gece kafasını yastığa koyduğunda olan bitene inanamadı. Güneş hiç bir şey olmamış gibi ertesi gün doğmaya devam mı edecekti yani? Çocuk inanamadı ama o çok sevdiği şarkıdaki gibi sevgi acı, gerçek acıydı ve benziyorlardı birbirlerine. Çocukluk kahramanının pencereye çıkıp, evinin önüne veda etmeye giden kalabalıkla buluşmasına baktı televizyondan. Gülmek için yaratılmış gözlerde yaşlar vardı.
O akşam anladı akşam yastığa kafasını koyduğunda düşlediği hayallerinin bir gün kendiliğinden gerçekleşmesinin mümkün olmadığını. İlk defa o gece ürperdi yatağında. Çok sevip bir gün birlikte çok mutlu olmayı düşlediği o kız da günün birinde Alex gibi ansızın gider miydi?
Cruzeiro'ya gidiyor dediler, Coritiba'ya dönecek dediler, zaten derdi paraydı kapağı Katar'a atar dediler... Nereye gider acaba diye düşündü çocuk. Gittiği yerde onu bizim gibi severler mi? Ya işler kötü gidince tüm her şeyi üzerine yıkarlarsa üzülmez mi? Hoş biz farklı bir şey mi yapmıştık ki sanki? Başladığı yere döndü sonra, Twitter'dan imrenerek takip ettiğimiz Coritiba taraftarlarının sevinç çığlıkları arasında. Portekizce bilsem upuzun bi yazı yazar "Alex'e iyi bakın, üzmeyin" derdim diye düşündü, Portekizcesi yoktu. Hem Türkçesi vardı da ne olmuştu? Aşık olduğu kızın sevgililerine “Onu üzmeyin sakın” diyebilmiş miydi?
Futbolla ilgisini kesti çocuk o günden sonra. Maçları izlemiyor, gazeteleri okumaya artık ilk sayfadan başlıyordu. Yayıncı kuruluştan arayıp "Maçları izlemeniz için çok avantajlı paketlerimiz var" dendiğinde "Alex gittiğinden beri izlemiyorum teşekkür ederim" demişti. Israrlı operatör "Ama Brezilya Ligi de var" dediğindeyse "Peki Alex de bizi görecek mi?" demiş, sonrasında Sezen Aksu'dan Yalnızca sitem'i dinlemişti.
İzlemem diyordu ama kayıtsız da kalamadı. Coritiba formasını sırtına geçirip çıktığı ilk maçı internetten binbir uğraşla bulduğu çamur gibi linkten izlerken önce içi acıdı, sonra güldüğünü fark edince biraz olsun içi rahatladı. İlk kez Alex gittiği gün kaybedebileceği düşüncesine kapıldığı o aşık olduğu kız başka erkeklerle beraberken de içi aynı böyle acıyor, sonrasında o çamur gibi linkten izlediği maç esnasında dediği gibi, benim için fark etmez sen mutlu ol ne olur diyordu.
Dün onun doğum günüydü. Geçen sene bu zamanlar burada, bizimleydi. Bilemedik gideceğini. Bilsek belki hep küçük bir sorun olarak gördüğümüz o Twitter krizine hep beraber el koyar, işin Alex'i bizden uzaklara götüren bu noktaya gelmesine engel olurduk. O hep burada bizimle kalacak diye düşünürken, nereden bilebilirdik ki "İyi ki doğdun kaptan" tweetlerinin üstünden 1 ay bile geçmeden "Sana bunu yapanlar hesap verecek" diyeceğimizi.
Burada attığı yüzlerce gol, yaptığı yüzlerce asistten bahsetmek değil derdim. Lige uyum sağlayan yetenekli her oyuncunun yapabileceği şeyler bunlar. Kolay görünmüyor ama yarın bir gün daha iyisini yapabilecek birileri gelecektir muhakkak. O daha iyisini yapıp, daha çok gol atıp, attıracak isim bir Alex olur mu işte bu büyük soru işareti. Kendisi bile bilmiyor ama hatırlatsın diye onu bize denerek dikilen heykel, daha iyisini yapacak biri için dikilir mi? Alex'i özel kılan ne attığı gollerdi ne yaptığı asistler. Saat her dokuz olduğunda hatırlanıp gülünen, Twitter'dan yazdığı "Saat 9 yarın okul var herkes uyku" tweetiydi onu özel kılan. Lefter'in ardından çubukluya sahip çıkmasıydı. Aşık olunan kıza açılırken, "Alex öyle aniden gitti ya hani, sen de günün birinde öyle aniden gidersin diye ödüm kopuyor" demekti belki.
Dokuz sene sonra ilk defa bizden uzakta kutladı doğum gününü. Alex pastasını üflerken ne diledi bilmiyorum ama doğum günü pastasını üflerken Alex'in günün birinde geri dönmesini dileyen onlarca insan tanıyorum. İyi ki doğdu, iyi ki tanıdık onu. Kimimiz en güzel şarkıların akıllara onu getirmesini seviyor, kimimiz binlerce kilometre uzakta oynanan Coritiba maçlarını izlerken aşık olduğu kızı hatırlayıp derin bir ah çekiyor.
Okuyucuların Tercihi
Copyleft 2015 - klasspor.com. "İnsan beyninin ürettiği hiçbirşey bize ait değildir." Klasspor editörleri ya da yazarları tarafından üretilmiş tüm haberleri, yazıları, fotoğrafları ve videoları sormadan, kaynak göstermeden kullanabilirsiniz.Kaynak gösterirseniz o sizin güzelliğiniz olur. Göstermeyene küfür, gösterene teşekkür etmiyoruz.
klasspor.com basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Sitemizde yapılan tüm yorumlardan yazarları mesuldür. Boşuna hukuki süreç yaşamamak için biz kontrol etmeye çalışıyoruz ancak gerekli durumlarda IP adresleri "Aman tanıdıktır" diye düşünülmeden savcılara verilebilir.