Haciz, icra, temlik… Borç batağında röveşata
A.Gücü, Kocaeli, Mardinspor, Malatyaspor, Erzurumspor ve daha nice kulübümüz kötü yönetimler yüzünden ya düştü ya da düşecek. TFF kış uykusunda, çözüm ise UEFA’nın Finansal Fair Play kararlarında...
Galatasaray ve Fenerbahçe’nin Avrupa kupalarında çeyrek finale çıktığı şu günlerde Türk futbolunun genel bir fotoğrafına bakmaya ne dersiniz? İki takımımızın aldıkları sonuçlar göğsümüzü kabarttı. Umarız Real Madrid ve Lazio karşısında da aynı başarıyı gösterirler. Ama bu başarı gerçek mi? Ligimizin, ülke futbolumuzun genel fotoğrafını yansıtıyor mu? Altta neler oluyor? Hatta bu başarılara imza atan takımlarımızda her şey güllük gülistanlık mı?
İşte önceki sayfalarda okuduğunuz Sakaryaspor’un içinde bulunduğu durum tuzun koktuğu andı. Kocaelispor, Giresunspor, Erzurumspor, Diyarbakırspor, Ankaragücü, Mardinspor, Malatyaspor, hatta burada kaleme alamadığımız birçok takımımız da benzer hikâyeleri farklı tonlarda yaşadı, yaşıyor ve bu anlayış devam ettiği sürece de yaşayacak. Liglerimizde; profesyonel futbolcuların en çok duyduğu kavram; haciz, icra, temlik oldu. Süper Lig’de yer alan Beşiktaş ve Gaziantepspor gibi takımlarımız da kötü yönetimlerinin bedelini Avrupa’dan men edilerek ödedi.
Hangi birini anlatsak? Ankaragücü mesela, 103 yıllık kulübümüz. Yıllarca Süper Lig’de mücadele etti, kupalar kazandı. Geçen sezon hüzünlü bir şekilde Süper Lig’den düştüler. Değişen bir şey yok. Şu an PTT 1. Lig’in dibindeler. Ankaragücü için sonun başlangıcı, Ağustos 2011’di. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, kulübün 30 Ağustos 2009’da yaptığı genel kurulda alınan tüm kararları yok saydı. O kongrede koltuğa oturan Ahmet Gökçek’in başkanlığı düşüyordu. Filmi biraz daha geriye saralım. 1997-2009 arasında kulübe başkanlık yapan Cemal Aydın’ın koltuğu bırakmasına kadar gidelim. Camiada Aydın’a karşı isyan çığ gibi büyümüş, değişim kaçınılmaz olmuştu. Borç artmıştı. Bu hengamede Ankaraspor’un da başkanlığını yapan Ahmet Gökçek, 30 Ağustos 2009’da bu kez başkentin köklü ekibinin başkanlığına seçildi. Bu seçime itiraz edildi. Yaklaşık 2 yıl süren mahkeme, Gökçek’in usulsüz bir şekilde başkanlığa oturduğuna hükmetti. En büyük arzusu 100. yılında takımı şampiyon yapmak olan Gökçek, bu arzusunu yerine getirmek için Fransızların ünlü hocası Roger Lemerre ile anlaştı. Real Madrid ve Chelsea’de forma giyen Kamerunlu orta saha oyuncusu Geremi’nin yanı sıra Rosenborg’dan Marek Sapara, PSG’den Jerome Rothen gibi 29 oyuncu transfer etti. Yaklaşık 20 milyon avro harcadı. Neticede onun yönetimi mahkemece geçersiz sayılınca kimse elini taşın altına koymadı. Gökçek ceketini alıp gitti. Onun yönetiminden bazı isimler alacaklarından dolayı kulübün gelirlerine temlik koydurttu. Tam da bu noktada Futbol Federasyonu kulübe transfer yasağı getirdi. Aralık 2011’e gelindiğinde alacaklarını tahsil edemeyen 23 futbolcu kulübe ihtarname çekerek serbest kalmaya hak kazandı. Takım sezon sonu küme düştü. Büyük bir ihtimalle bu sezon PTT 1. Lig’e de veda edecek.
Mardinspor nereye gidiyor!?
Birkaç yıl önce 7 milyon liralık borcunu ödeyemeyen 44 yıllık Erzurumspor’un hikâyesine ne dersiniz? Kulüp Bölgesel Amatör Lig’e (BAL) düştü. Aslında borçları ödememek için başvurulan bir yöntemdi bu. Şark kurnazlığı nevinden. Şehir şimdilerde desteğini Erzurum Belediyespor’a kaydırdı. Erzurumspor’a içinde bulunduğu sıkıntılı günlerde destek olmayan Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, Spor Toto 3. Lig 3. Grup’ta orta sıralarda yer alan Erzurum Büyükşehir Belediyespor’a 100 bin liralık maddi yardımda bulunacaktı.
Benzer isim değişikliğine Malatyaspor da başvurdu. Şehir, birkaç yıl önce borçlarından dolayı amatör kümeye kadar düşen sarı-kırmızılıların yerine sonradan kurulan Yeni Malatyaspor’a destek vermeye başladı. Yeni Malatyaspor’un renklerini sarı-kırmızı yapma, ismini de Malatyaspor Futbol Kulübü olarak değiştirme talebi TFF tarafından reddedildi.
Aydınspor da ekonomik sorunlarından dolayı isim değişikliğine imza atmaya çalışan takımlardandı. Süper Lig’de oynadığı dönemlerde 4 büyük kulübün ‘korkulu rüyası’ ve müzesinde 2 Türkiye Kupası bulunan Kocaelispor da yönetim krizi yaşayan takımlarımızdan. 2010’da kayyuma devredilen, sonrasında bir yönetim oluşturan kulüp, geçen ay olağanüstü genel kurul kararı aldı. Ancak salt çoğunluk sağlanamadığı için genel kurul toplanamadı. Ne hazindir ki yeşil-siyahlıların bu hayati kongresine 418 delegeden sadece 16’sı katılmıştı. Kentin markası olmuş, geçmişte parlak zaferlere imza atmış büyük bir camianın bir kez daha kayyuma devredilmesi bekleniyor.
Samsunspor geçen sezon Süper Lig’e veda ettikten sonra yönetim topluca istifa etti. Üstelik Futbol Federasyonu’ndan naklen yayına, Biletix’ten bankalara kadar neredeyse bütün gelirler eski başkan, yönetici ve futbolcular tarafından temlikli hâle getirilmiş olduğu hâlde. Kulübün 40 milyon liradan fazla borcu vardı. Bu zor günlerde taşın altına elini takımın eski futbolcusu, kaptanı Emin Kar soktu. Kar, 20 Ocak 1989’daki kazada felçli kalmıştı. Onun başkanlığındaki kulüp, kalıcı gelirlerin olmadığı son 6 ayda borcu 35 milyon TL’ye indirmeyi başardı.
Tüm bu örneklere sahne olan liglerimizde daha önce hiçbir takımın başına gelmeyen bir başka olaya dikkatlerinizi çekelim. Burası Türkiye ve bizde hikâye çok. Geçen sezon 2. Lig Kırmızı Grup’ta yer alan Mardinspor, ligin 18. haftasına gelmeden resmen küme düşmüştü. Bu sıra dışı olayı hatırlayalım: Geçmiş dönemdeki borçları sebebiyle kulübün transfer yasağı bulunuyordu. Bir önceki sezondan ise sadece 13 oyuncu kalmıştı. Altyapısı da olmayan takım sezona 13 oyuncuyla başladı. Bu, dünyada belki de bir ilkti. 15 maçta 1 galibiyet, 3 beraberlik ve 11 mağlubiyetle sahadan ayrıldı. Kadro, sakat ve cezalı oyuncu sayısının artması sebebiyle 10’a düştü. Takım, Alanyaspor maçına 10 kişiyle başlamak zorundaydı. 11 kişi ile başlanılan Kırklarelispor maçı ise sıra dışı olaylara sahne oldu. Bir oyuncu sakatlandı, bir oyuncu da kırmızı kart görünce takım maçı 9 kişi ile bitirdi. Sakat ve cezalı oyuncuların çokluğu yüzünden kadro kuramayan Mardinspor, üst üste Denizli Belediye, Sarıyer ve Adana Demirspor maçlarına çıkamayınca kural gereği bir alt lige düştü. Sonrasında kulüp kayyuma, valiliğin görevlendirdiği bir isme emanet edildi. Altyapısı olmadığı, 2 trilyonluk borcunu ödemediği için transfer yapamayan takımın bu sezonki hâli ise daha da kötü. 3. Lig 3.Grup’ta bulunan Mardinspor, 26 maç oynadı, hepsini kaybetti. 2 gol attı, 112 gol yedi. -110 averaj ve -3 puanla ligin dibine demir atarak daha şimdiden amatör kümeye düşmeyi garantiledi.
Aynı grupta Mardinspor’un üzerinde yer alan Diyarbakırspor’un da hâli içler açısı. Çok değil, 4 sezon önce Süper Lig’deydiler. 2009-2010 sezonunda evinde oynadıkları Bursaspor maçında yaşanan saha olayları sebebiyle Futbol Federasyonu tarafından cezalandırılan Diyarbakırspor’un beli o günden sonra bir daha doğrulmadı. Sahası kapatılan, puan silme cezası verilen Diyarbakırspor, önce o zamanki adıyla Bank Asya 1. Lig’e düştü. Sonra bir alt lige… Şimdi de 3. Lig’de mücadele ediyorlar. İstanbul’da oynamaları gereken Maltepespor maçına parasızlıktan çıkamadılar. Aynı olay bir kez daha gerçekleşirse küme düşecekler. Diyarbakırspor 26 maçta sadece 7 puan toplayabildi. Üzerindeki takımların puanlarına baktığımızda büyük bir ihtimalle düşecekler. Takımdaki oyuncular isyanda. Şu sözler Diyarbakırsporlu futbolculara ait: “Diyarbakırlı gençler olarak olumsuzluklara rağmen mücadele ettik. Fakat görüyoruz ki yaptığımız fedakârlığın bir anlamı yok. Eve gidecek paramız yok, içecek çorba bulamıyoruz. Destek verilmeyecekse kulübün kapatılmasını istiyoruz.” Dergimiz yayına hazırlanırken Diyarbakırspor yöneticileri Futbol Federasyonu’nun kapısındaydı. Kocaelispor maçına çıkmak için TFF’den maddi yardım talep ediyorlardı. Diyarbakır’dan gelen haberlere bakılırsa 45 yıllık kulübün kapısına kilit vurulması an meselesi. Kentin tesellisi 3. Lig 1.Grup’ta yer alan Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor’un ligin zirvesinde yer alıyor olması.
Büyüklerde sıkıntı yok mu?
Sıkıntılar sadece alt liglerle sınırlı değil. Geçen sezon futbolcularına alacaklarını ödemediği gerekçesiyle Süper Lig takımlarımızdan Gaziantepspor’un UEFA Lisansı iptal edildi. Ya Beşiktaş’a ne demeli? Türk futbolunun en köklü kulübü, Yıldırım Demirören döneminde UEFA’ya ‘Futbolculara ve çalışanlarıma borcum yoktur’ belgesi verdi. Oysa belge gerçeği yansıtmıyordu. Beşiktaş, UEFA tarafından bir yıl Avrupa’dan men cezası aldı. Siyah-beyazlıların eski yönetimden yana sıkıntısı hâlâ devam ediyor. Eğer 31 Mart’a kadar 16,5 milyon avro bulunamazsa kulüp önümüzdeki sezon da Avrupa kupalarına katılamayacak. Yönetimi 27 Mart 2012’de teslim alan Fikret Orman krizi çözmeye çalışıyor. 31 Mart 2012 itibariyle net borcun 581 milyon lira olduğunu açıklamıştı. ‘Feda’ sloganı ile yola çıkan Orman’ın yaptığı hamlelerle kulüp borçlarını biraz düşürdü. Kulübün, 30 Eylül 2012 itibariyle net borcu 502 milyon liraydı.
Dört büyükler borç batağında
Sneijder ve Drogba’yı transfer eden G.Saray’ın da hâlihazırda 640 milyon liraya yakın borcu bulunuyor. Sezon başında Meireles, Kuyt, Mehmet Topal, Egemen, Hasan Ali Kaldırım ve Yobo başta olmak üzere yaptığı transferlerle uzun vadede 80 milyon avronun üzerinde borçlanan F.Bahçe’nin ise aşağı yukarı 343 milyon lira borcu var. Sadri Şener’in göreve başladığı 10 Şubat 2008’de Trabzonspor’un borcu 38 milyon liraydı. 8 Aralık 2012’de ise kulübün borcu 129 milyon lira olarak açıklandı. Şener, başkanlığa seçildiği günlerde “60-70 milyon gelirle Trabzonspor her sene şampiyonluğa oynar.” açıklamasını yapmıştı. 5 yılda tam 25 yabancı oyuncu transferine imza atan Şener yönetimi, son bir buçuk yıl içinde ise transfere âdeta servet harcadı. 6’sı bu sezon başında olmak üzere toplam 21 oyuncu aldı.
Futbol ekonomisti Tuğrul Akşar’a göre kulüplerin borçlarının temeli 90’lara kadar gidiyor. Borçların büyük kısmını bankalara, diğer kısmını ise yöneticilere olan borçlar oluşturuyor. Akşar, dört büyükler başta olmak üzere Türk takımlarının hatalı transfere her yıl milyonlarca dolar ödediğine dikkat çekiyor. Kulüplerimizin son 5 yılda transfer açığı 250 milyon avroyu aştı. Bu da banka kredisiyle finanse edildi. Tuğrul Akşar, İskoçya’nın en köklü kulüplerinden Glasgow Rangers’ın vergi borçları nedeniyle kayyuma devredildiğini hatırlatarak “Borçlar böyle devam ederse Türk futbolunu kötü günler bekliyor. UEFA’nın Finansal Fair Play kriterlerini uygulayacağı düşünüldüğünde, elimizi çabuk tutmalıyız. Kulüplerin mali tablolarını inceleyecek ve denetleyecek bir yapıyı mutlaka oluşturmalıyız.” diyor.
Yönetimlerin hovardalığına UEFA, 2013-14 sezonunda yürürlüğe sokacağı mali kriterlerle dur diyecek. Demeye de başladı. Beşiktaş ve G.Antep’e ceza veren UEFA, F.Bahçe ve Eskişehir’i de geçen sezon uyarmıştı. UEFA ayrıca Avrupa’da Finansal Fair Play kriterleri çerçevesinde İspanya kulübü Malaga’yı Avrupa kupalarından 1 yıl men etti. Hajduk Split, Rapid Bükreş, Dinamo Bükreş, Partizan, Vojvodina ve Lech Poznan gibi takımlara da çeşitli cezalar verdi.
UEFA, 101 kulübe lisans vermedi
UEFA, ulusal federasyonlara kulüplerin mali yapısını ve işlemlerini incelemeye mecbur kılan bir lisans verme sistemi getiriyor. Avrupa futbolunun patronu, böylelikle kulüplerin ekonomik ve mali kapasitelerinin, şeffaflık ve saygınlıklarının artmasını, yönetim yapılanmasının iyileşmesini, kulüplerin yıllık mali yapılarının kontrol edilerek sonraki sezonlarda ayakta kalabileceklerinin kanıtlanmasını ve kulüplerin rekabet gücünün artmasını hedefliyor. Bu hedeflerin hepsi sanki bizim liglerimizdeki takımlar için düşünülmüş. Eğer amaç gerçekleşirse hiçbir takımımız Mardinspor gibi sahaya 10 kişi çıkamayacak. Ya da Sakaryaspor, Kocaelispor, Erzurumspor, Malatyaspor ve Ankaragücü gibi sıkıntılar yaşamayacak.
UEFA, geçen günlerde de ‘Kulüp Lisanslama Raporu’ açıklayarak Avrupa futbolunun analizini çıkarttı. Avrupa’daki 734 kulübün incelendiği, 2010 yılı sonu baz alınarak hazırlanan raporda, UEFA’dan lisans almak amacıyla 591 kulübün başvurduğu yaptığı, bu kulüplerden 490’ının UEFA’dan tam olarak lisans aldığı, lisans verilmeyen 101 kulübün yüzde 42’sinin mali, yüzde 58’inin ise diğer kriterleri (sportif, altyapı, idari, hukuki) karşılayamadığı için bu hakkı elde edemediği kaydedildi.
Spor Bakanlığı’nın hazırladığı yeni kulüpler yasa tasarısı da hâlen masada bekliyor. Bu tasarı ile ilgili ayrıntıları dosyamızın içindeki kutuda bulacaksınız. Tasarıya mevcut düzenin devam etmesini isteyen yöneticiler karşı çıkıyor. Tasarı ağır sorumluluklar getiriyor ama mevcut düzenlemeler de kulüp yönetimleri için har vurup harman savuracak anlayışa sahip. Yönetim beğenilmezse bir sonraki seçimde gitmek gibi bir yaptırıma maruz kalıyor. Ama kulübün uğradığı onca zararın hesabını kimse vermiyor. Tam da bu noktada Samsunspor Basın Sözcüsü Mehmet Yılmaz’ın sözlerine kulak verelim: “Şu an ben bir yönetici olarak KDV ödemelerinden sorumluyum. Samsunspor, kamu yararına dernek olduğu için derneği zarara uğratmakla ilgili ve mali konularla ilgili soruşturmalar da geçirebilirim. Ama mesela 10 liralık bir oyuncuya 100 lira ödersem, beni bağlayan bir yaptırım yok.”
Medical Park Antalyaspor Başkanı Hasan Akıncıoğlu, UEFA’nın Finansal Fair Play kurallarının Anadolu kulüpleri açısından çok büyük bir şans olduğunu düşünüyor. Anadolu’daki takımların büyük çoğunluğunun geçmişte belediyeler ve kamu yönetimlerinin himayesi altında hayatlarını idame ettirdiklerini belirten Akıncıoğlu, “Yöneticiler hiçbir zaman bilanço açısından realite ile yüz yüze gelmeden işlerini sürdürdü. Ancak kamusal destek arkalarından gittikten sonra birçok borcu önlerinde buldular. Bu da bugünkü sıkıntılı süreçleri doğurdu.” diyor.
Kulüpler yasası taslağı kulüplerin işine gelmedi
Türk sporunun yıllardır dilinden düşüremediği ama bir türlü gerçekleşmeyen kulüpler yasası, 2012’nin aralık ayında kamuoyuna sızdı. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın uzun süredir üzerinde çalıştığı ve ‘Bu yasa bazı başkan ve yöneticilerin işine gelmeyecek’ diye lanse ettiği tasarı gerçekten de kulüplerin işine gelmedi. Taslak, UEFA’nın Finansal Fair Play ilkeleriyle benzerlik arz ediyordu. UEFA İcra Kurulu’nca 2009’da kabul edilen Finansal Fair Play kararları, kulüplere uyması gereken birtakım zorunluluklar getiriyor. Buna göre, yöneticiler kulüp için ceplerinden harcama yapamayacak, kulübün toplam borcu, toplam gelirinin yüzde 100’ünü geçemeyecek, yöneticiler borçları 2012-13 sezonuna kadar ödemek durumunda kalacak. UEFA önümüzdeki sezon bu mali kriterlerini devreye sokacak. Tam da bu noktada Spor Bakanlığı, Türk futbolu için bir ‘kulüpler yasası’ taslağı hazırladı. Ancak taslak dirençle karşılaştı.
Tasarıda en dikkat çekici konu kulüp başkanı ve yöneticilerin koltuklarının âdeta bir pamuk ipliğine bağlı hâle gelecek olmasıydı. Tasarıya göre federasyonların yargı organları tarafından bir ay hak mahrumiyeti cezası alan kulüp başkanı ve yöneticilerin başkanlık ve yöneticilikleri düşecekti. Böyle bir yasanın kabul görmesi oldukça zordu. Nitekim öyle de oldu. Süper Lig kulüpleri tasarıya topyekûn karşı çıktı. Şike ve teşvik primi suçundan herhangi bir şekilde ceza alan kişilere kulüp başkanlığı ve yöneticiliği de yasak ediliyordu.
Bir başka madde ise ‘Kulüp başkanı ve yönetim kurulu üyeleri, kendi dönemlerinde yapılan borçlanmalardan dolayı, kulüple birlikte müştereken ve müteselsilen (zincirleme olarak) sorumludurlar’ diyordu. Diğer bir maddede ‘Kulüpler sponsorlar tarafından doğrudan yapılan transfer harcamaları hariç bir önceki gerçekleşen borçlanma hariç gelir bütçesinin yüzde 25’inden fazlasını transfer harcamalarına kullanamazlar’ ibaresi yer alıyordu. Kulüpler Birliği bir toplantı yaptı. Bu toplantıda G.Saray, iki aydan fazla ceza alan birinin kulüp başkanı olmamasına destek verdi. F.Bahçe ise bunun iki yıl olmasını istedi. Sonuçta ham taslak üzerinde uzlaşma sağlanamadı ve Bakan Suat Kılıç’a ‘Bu böyle olmaz, yasayı biz hazırlayalım’ önerisi getirildi.
G.Birliği modeli çözüm mü?
Kötü yönetimler, suçu kendilerinde değil, dernekler yasasında buluyor. Ama bu düşünce sadece komik bir bahaneden ileriye gidemiyor. Bu yasaya göre yönetilen Gençlerbirliği, Türkiye’nin borçsuz kulüplerinin başında geliyor. Maliyeti düşük futbolcuları bulup onlara değer katan İlhan Cavcav modelini Avrupa’da Arsenal ve Porto gibi takımlar da başarıyla uyguluyor.
Kulüplerin finansal yapılarının bu kadar sağlıksız ve sürdürülemez olmasının gerçek sebeplerinden biri, kulüplerin kurumsal yönetilmemesi, günlük kararlarla idare ediliyor olması. Ülkemizde kulüp yapıları hesap verebilir, denetlenebilir, şeffaf yönetim anlayışından uzak. Kongre üyeleri yönetimleri sadece sportif başarısızlık durumunda eleştiriyor. Bu nedenle de borçlar hep ibra ediliyor. Hesap sorma mekanizması Türk futbolunda geliştirilemediği için kısa vadede düzlüğe çıkmak pek mümkün gözükmüyor. Düşünün Beşiktaş’ı… Kulübü 581 milyon borçla bırakan Yıldırım Demirören, Futbol Federasyonu Başkanı oldu. Şu açıklamalar ona ait: “Kulüplerin sağlıklı mali ve kurumsal yapıya kavuşarak, kaynakların doğru kullanımı en önemli hedeflerimizden birisidir.” Ama bunlar sadece sözlerde kaldı. Onun başkanlığındaki federasyon, göz göre göre küme düşen kulüplerin bırakın yardımına koşmayı, kılını bile kıpırdatmadı. Ama o da haksız sayılmaz! Yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya kalan ve bu yüzden tutuklanan İbrahim Yazıcı Bursaspor, İbrahim Kızıl ise G.Antepspor Başkanı. Şikeyle suçlanan kulüp başkanları ülkemizde baş tacı. Sizin anlayacağınız balık en tepeden kokuyor. Şimdilik alt liglerde yer alan takımlar küme düşerek bunun bedelini ödüyor. 2014’ten sonra Süper Lig’in köklü kulüplerini de zorlu süreçlerin beklediği gerçeğini kimse görmek istemiyor.
Bunlar Türkiye’de yaşanmış olamaz!
Aşağıdaki olayların hepsi son yıllarda Türkiye’de yaşandı. Ajansların geçtiği haberler kısaca şöyle:
Okuyucuların Tercihi
Copyleft 2015 - klasspor.com. "İnsan beyninin ürettiği hiçbirşey bize ait değildir." Klasspor editörleri ya da yazarları tarafından üretilmiş tüm haberleri, yazıları, fotoğrafları ve videoları sormadan, kaynak göstermeden kullanabilirsiniz.Kaynak gösterirseniz o sizin güzelliğiniz olur. Göstermeyene küfür, gösterene teşekkür etmiyoruz.
klasspor.com basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Sitemizde yapılan tüm yorumlardan yazarları mesuldür. Boşuna hukuki süreç yaşamamak için biz kontrol etmeye çalışıyoruz ancak gerekli durumlarda IP adresleri "Aman tanıdıktır" diye düşünülmeden savcılara verilebilir.