Ankara’nın varoşlarında yer alan bir mahallede büyüdüm ben. Gecekondu mahallesiydi, gariban mahallesiydi burası. Ama bugünkü o apartmanlarla dolu mahallelerden farklı olarak evlerin arasında top oynayabileceğimiz bir sürü arsa vardı. Mahalle çocuklarının da en önemli eğlencesiydi top oynamak. Okulun bahçesinde, okuldan sonra, tatil günlerinde maç yapabileceğimiz neresi varsa hemen toplanır top oynamaya başlardık. Ama liseye kadar böyle bir takıma gideyim, oynayayım diye bir düşünce gelmedi aklıma. Liseye başladığımda Kavaklıdere diye bir takımla iki gün antrenmana çıktım. Ama nedense hemen lisansımı çıkarmışlar. Ama iki gün antrenmandan sonra ayrıldım. Burada başladığımda bu lisans konusu mesele olmuştu. Kavaklıdere vermiyor nedense, ama Altındağ’da Yusuf Ağabeyimiz vardı, sağ olsun o meseleyi halletti.
Tunç Altındağspor’da oynamaya başladım. Aslında o dönemde futbolcu olacağımı düşünmüyordum hiç. Arkadaşlarım var. Onlarla beraber antrenmana gidiyoruz. Maçlara gidiyoruz. Gençlik eğlencesi gibi. Ama baktım kısa süre sonra birileri gelip sürekli beni soruyor, ismim Ankara’nın takımlarıyla Şekerspor’la falan anılıyor, her ne kadar ailem istemese de ben futbolu sevmeye başladım. Ailem istemiyordu, çünkü antrenmanlara gidip gelmem sorun oluyordu, trenle gidip geliyorum, yol parası sorundu çünkü. Sonra da Bedaş diye bir takım vardı. İsimler değişti. O zaman ismi buydu. Yarı profesyonel bir takım sayılırdı. Günlük antrenmanlarımız olurdu, arada harçlık verirlerdi. Tabi Bedaş bende futbolun bir meslek olabileceği düşüncesini yaratan yerdir. Buradan Hameş Hoca’nın da desteğiyle Bugsaş’a gidip (o zaman ismi Egospor’du) profesyonel oldum. Orada hemen kampa götürdüler. Yanlış hatırlamıyorsam ilk maçta bir asist yaptım, bir de gol attım. İyi oynuyordum aslında. O sene Bugsaş, Demirspor’la bir hazırlık maçı yaptı. Orada da Demirspor’un hocaları çok beğenmiş beni. Bir sezon sonra bu sefer Ankara Demirspor forması giydim. Ego’da bir sene oynadım. Ego 3. Ligdeydi, Demirspor 2. Ligdeydi. Statüler sürekli değişiyor. Ama aralarında bir lig vardı. Ankara Demirdespor’da bir sene oynadım.
Altındağ’ı saymazsak, her seviyede bir sene oynayıp, yukarıya tırmanıyorsun. Peki Süper Lig kariyerin nasıl başladı?
Ankara Demirspor’da oynarken Kartalspor maçında iki gol attım, çok da iyi oynamıştım. Hayatımın maçı odur herhalde. Çünkü o maçta beğeniliyorum, sonra İstanbul’a top oynamaya gidiyorum. O yıldan sonra İstanbulspor, Sivasspor, Ankaragücü ve Gençlerbirliği gibi süper lig takımlarında oynadım. Düşününce, Ankara’da toprak sahalarda oynarken, Emre Belözoğlu’nu beğenir, örnek alırdım. Sonra onunla aynı ligde, aynı sahada oynadım.
Gençlerbirliği takımının kaptanısın. Takım kaptanlığı senin için ne anlama geliyor?
Kaptanlık iki sezondur bende. Geçen sene başladım. Bu sene de devam ediyorum. Kaptanlığın sorumlulukları var elbette. Ancak Gençlerbirliği’nde kaptan olmak çok da zor değil. Çünkü takımdaki her arkadaşım kendisini sorumlu hissediyor. Maçlarda, antrenmanda kaptanları zor durumda bırakacak bir şey olmuyor.
Genç oyuncular sana ‘’ağabey ’’ diye hitap ediyor. Futbolda ağabeylik ne anlama geliyor?
Ağabeylik kavramı hayatın her alanında olduğu gibi futbolda da var. Ama benim futbolda kendi ağabeylerimden öğrendiğim ağabeylik başka. Örneğin ben İstanbulspor’a gittiğimde, Fenerbahçe’yle karşılaşacağız, Saraçoğlu’nda. Uche bizim takımda. Müthiş bir sevgi gösterisi oldu ona. Daha önce o kadar kalabalık bir seyirci topluluğu önünde oynamamıştım. Uche olsun, takımdaki diğer ağabeyler olsun yanıma geldiler, motive edici şeyler söylediler. Ağabeylik deyince ben bunu hatırlıyorum. Yoksa genç de olsa biz bütün futbolcular eşitiz sahaya girince. Kimsenin ağabeyliği falan kalmaz. Ben öyle gençlere bağırayım, üzerlerinde korku dolu bir saygı uyandırayım gibi bir ağabeylik yapmam, zaten kişiliğim de öyle değil.
Gençlerbirliği tribünlerinin gün geçtikçe kalabalıklaştığını görüyoruz. Bunun hakkında neler söylemek istersin?
19 Mayıs’ta taraftarımız gittikçe artıyor, bizim açımızdan fark edilmeyecek bir şey değil bu. Şimdiye kadar oynadığım takımlar arasında taraftar sayısı açısından en önde olan kulüp Ankaragücü’ydü. O dönemki tecrübeme dayanarak söyleyebilirim ki, tezahüratın, olumluysa, biz futbolcular üzerinde pozitif bir etkisi var. Maçın içinde duymuyorum diyen yalan söyler. O yüzden seyirci önemli. Gençlerbirliği’nde bulunduğum seneleri düşünce, bu sezon hakikaten farklı görünüyor. Biz iyi sonuçlar aldıkça seyirci sayısının da artacağını düşünüyorum.
İstanbul ve Sivas’ta da futbol oynadın. Senin için Ankara’yı bu şehirlerden farklı kılan nedir?
Ankara benim için önemli. Bu şehirde doğdum. 19 Mayıs’ın dış sahalarında top oynadım. Kariyerime baktığınızda şehrin futbol tarihinde önemli üç takımında, Demirspor’da, Ankaragücü’nde, Gençlerbirliği’nde, oynadım, oynuyorum. Gençlerbirliği’ni ise diğer takımlarla karşılaştırmam. Burada bir düzen var. İstanbulspor’da yaşadıklarımdan sonra futbola, geleceğe bakışım değişti. Bakımından sorumlu olduğum bir ailem, annem, babam, eşim, çocuklarım, kardeşlerim var. Futbol riskli bir meslek. Mesleğinizi iyi yaparken birden bire sona erebilir. Mesela yardımcı antrenörümüz Luc Nilis’in sakatlık anını izledim internette. Aston Villa’ya gitmiş, birinci veya ikinci maçı daha, ayağı kırılıyor, bir daha da oynayamıyor. Burada tıkır tıkır işleyen bir sistem var. Bu yüzden Gençlerbirliği çok önemli. Bir futbolcu olarak kendimi güvende hissettiğim bir yer burası.
Futbol oynamaya daha ne kadar devam etmeyi düşünüyorsun? Oyunculuktan sonra da futbolun içinde olmak ister misin?
Futbolu severek oynuyorum ben. Bu sevgi azalınca bırakırım diyorum. Ama sanırım bir şekilde hep futbolun içinde olacağım bundan sonra. Oğlumun da futbolcu olmasını isterim. Çünkü düşününce futbol oynamaktan mutluyum. O da mutlu olursa, oynasın isterim.
Okuyucuların Tercihi
Copyleft 2015 - klasspor.com. "İnsan beyninin ürettiği hiçbirşey bize ait değildir." Klasspor editörleri ya da yazarları tarafından üretilmiş tüm haberleri, yazıları, fotoğrafları ve videoları sormadan, kaynak göstermeden kullanabilirsiniz.Kaynak gösterirseniz o sizin güzelliğiniz olur. Göstermeyene küfür, gösterene teşekkür etmiyoruz.
klasspor.com basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Sitemizde yapılan tüm yorumlardan yazarları mesuldür. Boşuna hukuki süreç yaşamamak için biz kontrol etmeye çalışıyoruz ancak gerekli durumlarda IP adresleri "Aman tanıdıktır" diye düşünülmeden savcılara verilebilir.